Peki, ya Türk işkenceciler!
Abone olBunlardan biri Milliyet Genel Yayın Yenetmeni Mehmet Y.Yılmaz.. Yılmaz soruyor. "Peki, ya Türk işkenceciler!
Mehmet Y. Yılmaz'ın Milliyet'teki yazısı: Peki, ya Türk
işkenceciler! İşgal ordularının Iraklı esirlere yaptıkları
işkenceler ile ilgili haberleri okuyup, fotoğrafları gören herhangi
bir vicdan sahibinin tepki duymaması elbette mümkün değil. Irak'a
medeniyet getireceğini iddia edenlerin, devirdikleri Saddam'dan
nasıl bir farkları olduğunu açıklamaları güçleşiyor. Irak'taki
işkence olayları fotoğraflarla ortaya çıktığında Türkiye'den
yükselen tepkinin de üzerinde durmamız gerekiyor. Türkiye'de
işkenceye karşı hassas olanların bu olaylar karşısında da şiddetli
bir tepki göstermelerinde yadırganacak bir durum yok. Benim
yadırgadığım şey, Türkiye'deki işkenceler karşısında hiçbir zaman
sesini çıkarmayan bazı çevrelerin bu olaylar karşısında
takındıkları tutum.. Bilmeyen birisi zannedebilir ki bu kişiler
aslında İsveç'te yaşıyorlar ve bugün tanık oldukları işkence
olayları karşısında dehşete kapılmış olmalarının nedeni budur..
Devlet işkenceciyi koruyor Hatırlamak ve öğrenmek istemeyenler
olabilir ama şunu iyi bilmeliyiz: Türkiye, işkencenin sistematik
olarak yıllardır uygulandığı bir ülke.. Bir süredir işkenceye karşı
Avrupa Birliği'nin de zorlamasıyla sözde önlemler alınıyor ama
değişen çok bir şey de yok.. Türkiye'de resmi devlet politikası
işkencenin sistematik bir uygulama olmadığını göstermeye ve
anlatmaya çabalıyor ama bu çaba işkencenin ortadan kaldırılmasını
sağlamıyor. Çünkü Türkiye'de işkence yapanların amirleri ve
mahkemeler tarafından korunması sistematik bir hale gelmiş
bulunuyor. İşkence sanıklarının yargılanması mümkün olmuyor, her
nasılsa yargılanma izni verilen devlet memurlarının bulunup
mahkemeye getirilmeleri sağlanamıyor. Manisa'da lise çocuklarına
işkence yapanların yıllarca yargılanamadıklarını, yargılama
aşamasında Manisa'ya bir saat uzaklıktaki Buca'da devlet memuru
olarak çalışan sanıklara yıllarca tebligat yapılamadığını pek çok
kişi unutmuş olabilir ama ben hatırlıyorum. Hatay'da copla tecavüze
uğrayan iki küçük kızın davasının hangi aşamada olduğunu biliyor
musunuz? Birisi 16, diğeri 19 yaşındaki iki kıza işkence yapanlar
serbest dolaşırken, işkence altında alınan ifadeleriyle kızların
"örgüt üyeliğinden" 12'şer yıl hapse çarptırıldığını da gazetelerde
okumuş olmalısınız.. Bu iki kız çocuğuna uygulanan işkenceler
arasında "bozuk süt içirme, kaba dayak, cinsel taciz, basınçlı su
ve copla anal tecavüz" olduğunu da hatırlarsınız belki.. Ya da
işkence sırasında öldürülen sendikacı Süleyman Yeter ve üniversite
öğrencisi Birtan Altunbaş'ın davalarını? Bunları biliyorsanız
davaları zamanaşımına uğratarak suçluları kurtarma planlarının
yapıldığını, Emniyet'in kendi mensuplarını bulup mahkeme karşısına
çıkaramadığını da takip etmiş olmalısınız.. Abdullah Gül'den bir
ricam var Türkiye'de işkencenin sadece solculara yönelik olarak
uygulandığını da zannetmeyin sakın.. 12 Eylül'den sonra işkence
tezgâhlarından geçenler arasında MHP'liler de vardı.. Hatta
siyasetle hiç alakası olmayanlar da.. Türkiye'de neler olup
bittiğini biliyorsanız birçok işkence sanığının daha hafif bir suç
olan "kötü muamele"den yargılanıp paçayı kurtardıklarını da biliyor
olmalısınız.. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül önceki gün Irak'taki
işkence olayları ile ilgili olarak verdiği demeçte, "Hafızalardan
zor silinir. Soruşturmaların açılması ve bunları yapanların
cezalandırılacak olması sevindiricidir. Bunları saklamayıp kendi
ülkelerinde deşifre etmeleri, demokrasinin ve özgürlüğün nimetidir"
dedi.. Gül'ün bu demecinin bir kopyasını aynı hükümette birlikte
görev yaptığı İçişleri Bakanı'na da göndermesini isterdim..
"Demokrasi ve özgürlüğün nimetlerinden" Türklerin de
yararlanmalarını sağlasın, işkenceciler cezalandırıldığı için
Türkler de sevinsin diye...