Türkiye’de gündemin hızına yetişebilene aşk olsun.
Başını Başbakan’ın çektiği tartışma söylemlerine, muhalefet
partileri de yetişmeye çalışıp duruyor.
BDP ve CHP farklı sözcülerle, farklı yer ve zamanlarda
tartışmalara katılırken,
MHP’de ise sadece o isim var.
MHP’nin Messi’si,
Meclisin neşesi,
Bahçeli’nin fedaisi,
Oktay Vural…
MHP sanki onunla tek yürek tek ses…
Tüm savunma hattı ona ait. Bire bir markaj yapıyor ve adeta top
geçip adam geçmiyor.
Siz de fark etmiyor musunuz?
Her partide göz önünde bu kadar isim varken, neden MHP’nin en
gözde ekran yüzü o?
Google’a “MHP ve ilgili bir tartışma konusunu”
yazıp aratın, Devlet Bahçeli’nin ardından MHP adına alt alta
listelenmiş bir tek onun isminin olduğunu göreceksiniz.
Tıpkı çocukluğumuzda mahalle maçlarında kendine güvenen çocuğun
“ben tek, siz hepiniz” diye takımları seçmesi
gibi,
Bahçeli’de “Oktay Vural tek, siz hepiniz…”
diyor.
Ne diyelim,
Bize düşen başarılar dilemek.
İnci Pastanesi
giderken…
Taksimin yenilenme projesiyle 68 yıllık İnci Pastanesi, içinde
bulunduğu Cercle d'Orinent binasının yenilemeden geçirilmesiyle
kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ve kamuoyundaki büyük
tepkilere rağmen, tahliye edilerek kapandı.
Restorasyon çalışmalarını sürdüren firma ısrarla “binayı
1842’deki orijinal haline döndüreceklerini” iddia etse de,
içinde koca bir İstanbul tarihini barındıran pastanenin kapanması
İstanbul severlerin yüreklerini rahatlatmadı.
Kolayca siliyoruz tarihi. Oysa İstanbul’u İstanbul yapan,
gözlerimizde büyüten unsur bizi tarihle buluşturmasıdır. Geçmişle
bugün arasına bentler koymaması ve aynı anda dünü bugünü ve
geleceği bize yaşatabilmesidir. Abdülhak Hamid, Kami Efendi,
Orhan Veli Kanık, Yahya Kemal, Sunay Akın ve daha sayısız yazara
unutulmaz mısralarını yazdıran işte bu İstanbul’dur.
Ve aslında sadece İstanbul’da değil, daha birçok şehirde
yöneticilerin tarihi değerleri yok saymasıyla benzer sorunlar
yaşamaktayız. Örneğin kısa bir süre önce Bursa’da 150 yıllık çay
bahçesi “Mahfel” de benzer bir son yaşadı. Ve
tarihi çay bahçesi kapandı.
Burada madalyonun diğer yüzüne, yani bizim olduğumuz tarafa
baktığımızda da eleştirilecek bir nokta var. O da şu; Yargıtay’ın
tahliye kararında sonra sosyal medyada ve sokaklarda pastanenin
kapatılmaması için mücadele eden ve seslerini ciddi anlamda
duyurabilen aktivistlerin, süreç devam ederken etkili bir kamuoyu
oluşturmamalarıdır.
Yani her şey olup bittikten sonra milyonlara ulaşılabildi. Oysa
sürecin en başında bu çalışmalar yapılabilse, belki de kararı veren
merciler üzerinde sivil bir baskı yaratılıp, kararın değişmesi
sağlanabilirdi.
Sonuç olarak, olan yine İnci pastanesine ve yaşayan bir müzeye
oldu.
Hepimize geçmiş olsun.
İmrendiğim İnsanlar
Ansiklopedisi:
· Kışın bu
soğukta bir tişört ve bir ceketle gezen, her hangi bir mekâna
girdiği gibi ceketini çıkarıp tişörtüyle kalan; "tişört
insanları"
· Tek
okuyuşta, okuduğu tüm metni anlayanlar.
·
"Yo rüya görüyorum ama hatırlamıyorum"
diyenler.
· Yağmur
yağdığında, yolda yürürken başkasının şemsiyesinin gözüne
gireceğinden korkmayanlar.
· İçi boş
olsa bile taşıyıp, sırt çantasız dışarı adımını atamayan;
"sırt çantası insanları "
·
"Ne varsa eskilerde var abi ya…" deyip, tüm
güzellikleri ve gerçeklikleri geçmişte arayanlar.
·
“-de, - da'nın ayrı ya da bitişik” doğru
kullanılmasını kendine vazife biçmiş insanlar.
·
Facebook’ta iletisine “nokta” koysa kafadan
32 beğenisi hazır olan insanlar.