Pazar Yazıları: "Gibiyim"

Selçuk Baymaz selcukbaymaz@internethaber.com

Gibiyim.

Birçok şey gibiyim.

Benzerliklerim, takıntılarım, takıldıklarım, sormaya korktuklarım, severken ayrıldıklarım, pencereye yağmur tanesiyle çarptıklarım, caydıklarım, gururlandıklarım, üstüne bastıklarım, bakmaya kıyamadıklarım var.

Mahcubiyetlerim, bir kül tabağında söndürdüklerim, gülüp geçtiklerim, pislettiklerim, pisuarda düşlediklerim, ardından el sallarken bir daha döner mi diye hüzünlendiklerim,  gökten elma niyetine düşürdüklerim, peynir ekmekle yediklerim, sırf faydalı diye yağsız buğulu buğulu pişirdiklerim var.

Ben de sen gibiyim. Bende “biraz var”.

Korkularımla süslediklerim, bir garnitüre sos niyetine eklediklerim, halının altına pervasızca gizlediklerim, aklımdan geçirdiklerim, yazıp yazıp sildiklerim, ocakta beklettiklerim,  “al şu tabağı komşuya kadar götür” dediklerim, ayranı katı yapıp, geceleri kısa tutmuşsun diyenlerim var.

Kırık bir aynada görünen, bana benzeyen ama hep seni andıran bir imgelem var.

Daha da anlamak istersen beni, benzerliğimizi, “gibilerimizi…”

Dinlemelisin o vakit:

Mutfakta tezgâha bırakılmış, kiri lekeleri sertleşmiş katılaşmış, yıkamaya devredilmiş ama öylece oracıkta unutulmuş bir tabak gibiyim.

Umuma açık bir tuvalette, kapının ardına yazılmış bir küfre “bende senin...” diye yazılan bir cevap gibiyim.

Bir derse girmezse, çocuğunun çok şey kaybedeceğini, okuldan – konulardan – gelecekten geri kalacağını düşünüp, onu hasta haliyle okula gönderen bir anne gibiyim.

Bayram telaşında en çok para veren komşunun elini öpmeye zorlanan bir evlat gibiyim.

Kapağı açık bırakılmış, mürekkebi beklemekten kurumuş bir kalemin kâğıda çizdiği silik bir yazı gibiyim.

Sırf okuldan kaytarmak için kusma numarası yapıp, ağzına bir şeyler tıkıp, onları ağzında biriktirip biriktirip böğürürcesine yere atan, öğretmenlerini kandırmaya çalışıp, zihninde fırıldaklar dönen bir çocuğun hayatı ti’ye alması gibiyim.

Belki anlaşılmış, belki de hiç duyulmamış “bi’ daha söylesene, o anda dinlemiyordum” denilen bir cümle gibiyim.

Ben bir şeyler gibiyim...

Elde buruşturulmuş, sonra belki lazım olur diye çantaya atılmış, ama en öncesinde burnu silmiş, eskimiş, hırpalanmış, çantanın içinde cüzdanın altında bir yerlere sıkışmış kâğıt bir mendil gibiyim.

Korktuğun zamanlarda hayal ettiğin tüm yaratıklar inler, cinler, gölgeler, cadılar… Odanda yalnızken gecenin bir saatinde her pencereye baktığında görecekmiş gibi sanıp, pencerenin olduğu yere bakmaktan sakındığın bir yüz gibiyim.

Canlı yayında pekmez ile yoğurdun bir araya geldiğinde proteini yok ettiğini söyleyen, ıspanakta demir olmadığını dillendirip, eli kınalı göz nuru yumurtaya bin laf eden doktorun bizim balkondan aşağı silkelediği “inanmışlıklar” gibiyim.

Kütüphanede yemek için yanına aldığın bir abur cuburun janjanlı kabını açarken herkesin dönüp bakmasına neden olan bir ses gibiyim.

Sen olmaya çalışan bir ben gibiyim.

Sıkıntıdan yada sıkıntısız, nedenli yada nedensiz, belki sadece futbolu sevdiğinden, belki de bir kızgınlığı ört bas etmek istediğinden yolda gördüğü kola şişesine vurulmuş bir tekme gibiyim.

Elbiseden sökülmüş, bir arkadaşının yardımıyla çakmak ateşi ile yakılmaya, koparılmaya, yok edilmeye çalışılan bir iplik gibiyim.

Kendini ararken bulduğun bir ben gibiyim.

Upuzun, sıkıcı, boğula boğula okuduğun, tekerlemelerle dolu, gecenin bir yarısı kör ve kör, şaşı ve dilsiz yazılmış bu yazı gibiyim.

Ve kendi şiirinden cümlesini çalan bir şair gibiyim.

Ama ne de olsa razı olduğum yalanlar.

Sözümü sakınan anlar.

Mecburum.

Öğretmenime Not:

Sevgili öğretmenim,

Hayatımı hep senin öğrettiğin gibi giriş, gelişme ve sonuç şeklinde yaşayamadım.

Her giriş’im, gelişmeme engel oldu. Bir sonuca ulaşamadım.

Satırlarım hep taştı.

Defalarca yeni cümlelere büyük harflerle başlamak istedim.  

Ama olmadı.

Ne kâğıtta sözü geçen bir harf oldum, ne de yanımda cümleme bırakmaya değer bir noktalama işareti buldum.

Sıfatım kaçık, edatım tümlecim kayıp, yüklemlerim ise hep nankör çıktı.

Sonradan anladım ki; ben, bir anlatım bozukluğuyum.

Senin tüm çabalarına rağmen,

Bir zincirleme isim tamlaması vagonunun içine binip kayboldum.

Anlayacağın ben, 

hiç bir “hiç” olamadım.