Pazar yazıları: "Dokunuş"

Selçuk Baymaz selcukbaymaz@internethaber.com

-“Hey DJ, Biraz yalnızlık efekti ekler misin bu mısralara?” - S.B

Her yer kartpostalımsı bir beyazlıktaydı. Başında bir bere, boynunda da atkısı vardı.

Serap,  ellerinin arasına aldı onun ellerini. Sıcacıktı. Son kez canı kanamadan bir çırpıda söylemek istedi...

-Ben seninle mutluyum. Ama…

“Ama” ile başlayan o cümle, aslında Serap'ın karmaşık dünyasının "açıl susam açıl" denilen kapısıydı. Öyle sihirliydi ki; mağlup olunmuş aşkları, unutmak zorunda kalınan adamları, beyhude çabaları, tesadüfleri, ayrılıkları, atılmış ve yenilmiş kazıkları, bağrışmaları, kavgaları anlatıyordu. Tüm hepsinin kapı aralığıydı. Tüm kirli suların biriktiği bir kuyuydu "ama".

Böyle başladı cümleye Serap.

Semih ise sessizce dinlemeye koyuldu. Uzun bir yolculuğa çıktı bir dinleyişte. Pencere kenarında, önünden geçen kelimeleri izledi. Hayal kırıklığının bilançosunu hesaplamaya çalıştı. Tadını bile çıkaramadı bu ani seyahatin. Koridorlarda emekleri yatıyordu... Onunki, sıkış tıkış bayram telaşıyla arife günü binilmiş bir şehirlerarası otobüstü. Ve o, cenazeye yetişmeye çalışan bir adamın stresi ve yorgunluğu ile kilometreleri deviriyordu zihninde. 

Saydı sayabildiği kadar hecelere gizlenmiş gerçeklikleri. Dinledi Serap’ı… İtiraz da etmedi. Susmanın kayıplığını yaşadı bedeninde. Sadece gözlerine baktı ve onun gözleriyle kesişmeye korkan, her kelimede bir oraya bir bu kenara kaçışan küçük siyah bilye tanelerini izledi.

Serap’ın söyledikleri bitti.

Gitti...

O ise olduğu yerde kaldı.

Kalmanın hangi haliydi bu bilemedi.

Az evvel ellerini tuttan el, avuçlarına bir demet “hayal kırıklığı” çiçeği bırakmıştı. Toprağa ekilmeyi bekleyen ve bir sonraki kadına armağan edeceği, onun için yetiştireceği, her gece toprağını sulayacağı, sessiz durgun bakışlılarla avutmaya çalışacağı bir ayrılık çiçeği... 

Sağına soluna bakındı. Civarda ki beyazlıklar da gözünü almadı bu sefer. Tek kişilik masasına bir çay daha istedi garsondan. Tek kişiydi… Yanlış kişilerden türeyen bir "tek kişi."

Kelebeğin rüyası

-“Film izlemek, şiir okumanın bahanesidir” diyeceksiniz

-Şu çok postmodernli çağda, sosyal medyada yada ulu orta sokakta tüketim hızımızı fark edip, kitaplara döneceksiniz.  

-Naif sevgileri, “sadece bir kez gözlerime baksa bile yeter” diyen aşkları göreceksiniz.

-Bir dostun da gerektiğinde “anne baba” yerine geçebileceğini fark edeceksiniz.

-İnönü’lü yılları, Türkçe okunan ezanı, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti’ne evrilen devletin modernleşme sürecini ve kentleşmenin zedelemediği muhteşem doğa güzelliğini göreceksiniz.

-  Kıvanç ara ara “Kuzey atarı” yapacak gibi gelse de, oyunculuk adına son derece başarılı performanslar izleyceksiniz.

- Çok iyi bir film müziği, kıvamında bir senaryo ve kısaca büyük bir emeğin tanığı olacaksınız.

Mutaka izleyin derim.