Paulo Henrique'nin ilginç gol sevinci
Abone olUmut Bulut ve Jaja'yla yollarını ayıran Trabzonspor, 22 yaşındaki Paulo Henrique'den çok şey bekliyor.
Trabzonspor'un golcüsü süper ligde attığı gollerden
sonra kollarını iki yana açıp, hafifçe eğilerek
kutlayacak.
Trabzonspor'da oynamayı bir motivasyon kaynağı olarak gören Paulo Henrique, "Trabzonspor'u basamak olarak görebilecek durumda değilim. Çünkü öncelikle kendimi göstermem ve ispat etmem, insanların bana duyduğu güveni boşa çıkarmadan bütün kapasitemle kendimi oyuna vermem gerekiyor" açıklamasıyla başarıya aç olduğunu gözler önüne serdi. Paulo Henrique, Tam Saha dergisinden Nuri Bekar'a konuştu.
Öncelikle Trabzonspor’a transfer hikâyenle başlayalım.
Bize Trabzonspor’a geliş sürecini anlatır mısın? Kulüp seni önceden
de takip ediyor muydu yoksa bir anda mı gerçekleşti bu
transfer?
Açıkçası benim için Trabzonspor'a transferim
sürpriz olmadı. Başka kulüplerden de teklifler vardı. Bunların
arasında bir Türk takımı, Lazio ve Belçika'dan bazı takımlar
mevcuttu. Menajerim beni arayarak Trabzonspor'un yaptığı teklifin
çok ciddi olduğunu söyledi ve transferim bu doğrultuda
gerçekleşti.
Peki, neden Türkiye? Sence Belçika Ligi’ne göre Süper
Lig’in artıları ve zorlukları neler?
Türkiye Ligi'ni
tercih etmemin iki sebebi var. Birincisi, Türkiye Ligi'nin Belçika
Ligi'ne kıyasla kesinlikle daha üst seviyede olduğunu düşünüyorum.
İkincisi, Trabzonspor geçen sezonu ikinci sırada bitirmiş,
şampiyonluğu kıl payı kaçırmış bir takım ve bu sezonki hedefi
Şampiyonlar Ligi'nde oynamak. Böyle büyük bir hedefle yola çıkan
bir takıma gelmek benim için müthiş bir motivasyon kaynağıydı.
Türkiye'deki oyun yapısında daha çok gayret göstermem gerektiğini
biliyorum. Süper Lig daha sert ve daha yoğun tempoda oynanan bir
lig. Benim de buna uyum sağlamam gerekecek. Fakat şunu söylemeliyim
ki, tercihimi yaparken bütün bunları değerlendirerek nihai kararımı
verdim.
Geçen sezon 18 golle Belçika Ligi’nde gol krallığı
yarışında üçüncü oldun. Toplamda da 39 maçta 22 gol attın ve en iyi
ikinci golcü sendin. Bu yükselişin sırrı neydi? Sence Belçika Ligi
nasıl bir lig ve bu kadar gol atmanda bu ligin hangi özelliği sana
yardım etti?
Westerlo çok büyük hedeflere oynayan bir
takım değil belki ama orada bana müthiş bir güven duyuluyordu.
Orada kendimi gerek saha içinde gerekse saha dışında çok rahat
hissediyordum. Takım arkadaşlarımın ve yöneticilerin bana karşı
tavırları her zaman için son derece olumluydu. Bu da çok büyük bir
yükseliş yapmamda bana çok yardımcı oldu.
Geçen sezon gol krallığında seni geçen Brugge’lü Ivan
Perisic, Bundesliga şampiyonu Borussia Dortmund’a transfer oldu.
Genk’li Jelle Vossen de attığı gollerle takımını şampiyon yaptı.
Ayrıca şimdiden Avrupa devlerinin peşinden koştuğu Anderlecht’li
Romelu Lukaku’yu da geçmeyi başardın. Böyle kaliteli golcülerle gol
krallığı yarışında rekabet etmek senin performansını artırdı mı
sezon içinde?
Aslında sorduğunuz bu soru, Belçika
Ligi'ndeki son dönemimde ne kadar büyük bir çıkış yaptığımı
anlatmak için bana önemli bir fırsat veriyor. Çünkü bir orta sınıf
takımında, Westerlo'da oynuyordum ama kendileriyle rekabet halinde
olduğum golcüler şampiyonluk yarışındaki büyük takımların forvet
oyuncularıydı. Onların her maçta beş-altı gol pozisyonu şansı
bulunurken, ben çok az fırsattan çok fazla gol çıkarmakla
yükümlüydüm. Ve neyse ki bunu başardım. Hatta şunu da söyleyeyim.
Sezonun ilk 4 haftasında oynamamıştım, beşinci haftadan itibaren
başladım ve buna rağmen gol krallığı yarışında önemli bir mesafe
kaydettim.
"REKABETİ SEVİYORUM"
O zaman mücadeleden kaçmayan, aksine rekabetten güçlenerek çıkan
bir santrforsun. Bu senin en büyük özelliğin mi sana göre? Başka
yönlerden kendini nasıl bir golcü olarak
tanımlıyorsun?
Ben rekabetten verim çıkaran bir
golcüyüm. Olumlu taraflarım, iyi bir fiziksel kapasitem ve
kondisyonum var. Oldukça güçlüyüm, top kontrolüm iyi, topla olan
ilişkim iyi. Geliştirmem gereken tarafım kafa vuruşum. Çok daha iyi
kafa vuruşları yapabileceğimi biliyorum. Hiçbir oyuncu mükemmel
değildir. Kaldı ki ben daha çok gencim ve önümde çok uzun bir yol
var. Bu uzun yolu da rekabet içerisinde olduğum diğer golcülerle
yarışarak, her aşamasında başarılarla geçirmek istiyorum.
Bu sezon Türkiye’de gol kralı olabileceğini düşünüyor
musun? Düşünüyorsan bu kulvardaki rakiplerin kimler olacak sana
göre?
Şüphesiz her forvet oyuncusu gol kralı olmak
ister. Bu çok büyük bir ayrıcalık. Bu sezon takım arkadaşım Burak
Yılmaz'la tatlı bir rekabet içinde olacağımızı düşünüyorum. Mümkün
olduğu kadar fazla gol atmaya çalışacağım. Bu yarış nasıl devam
edecek, nasıl geçecek, açıkçası buna çok fazla kafa yormak
istemiyorum.
Türkiye’deki ilk sezonunda Belçika’ya göre daha mı
az yoksa daha mı çok gol atacağını düşünüyorsun? Ve bu düşüncende
ligler arasındaki zorluk ve sertlik farkı mı etkili olacak sana
göre?
Hedefim bir önceki sezondan daha fazla gol atmak.
Her sezona bu hedefle başlıyorum ve yine aynı şeyi deneyeceğim.
Başta da söylediğim gibi çok daha zorlu ve sert bir ligde bunu
gerçekleştirmeye çalışacağım.
Futbol hayatına Atletico Mineiro’da başladın ve 2006’da
henüz 17 yaşındayken altyapıdan A takıma yükseldin. Ancak burada
çok az forma giymişken Hollanda’nın Heerenveen ekibinin yolunu
tuttun. Brezilya Ligi’nde bu kadar az forma giymişken, bir anda
kendini Hollanda’da bulmanda kim etkili
oldu?
Hollanda'ya gidişim Atletico Mineiro'nun transfer
politikası doğrultusunda şekillendi. Kulübün o dönemde çok acil
sıcak paraya ihtiyacı vardı ve Heerenveen'den benim için 3 milyon
euroluk bir teklif gelmişti. Bu da onlar için reddedilemez bir
rakamdı ve beni satmaya karar verdiler. Açıkçası benim için çok
önemli bir dönüm noktası ve çok zorlu bir maceraydı. Çünkü
İngilizce bilmiyordum, Hollanda dilini konuşamıyordum ve kendimi
bambaşka bir diyarda bulmuştum. O günden bu yana da Avrupa
futbolunun içindeyim.
Geçen sezon Westerlo formasıyla attığın gollerden sonra
kollarını iki yana açıp, hafifçe eğildiğini ve gol sevincini bir
kartal gibi yaşadığını gördük. Bu gol sevincinin senin için bir
anlamı var mı? Yoksa bu bir kartal değil mi?
Bu
gol sevinci tamamen doğaçlama olarak gelişti. Türkiye'de de
gollerimi attıktan sonra bu şekilde kutlayacağım. Aslında özel bir
anlamı da var ancak o bende kalsın.
"HİÇ SAKATLANMADIM"
Uzun boylu ve yapılı bir santrfor olmana rağmen geçen sezon attığın
gollerin çoğu ayakla. Oyun stili olarak da John Carew’i
andırıyorsun biraz. Ceza sahasının dışından topu alıp, rakiplerini
geçerek attığın çok gol var mesela. Aynı zamanda da cüssene göre
oldukça hızlısın. Bu özelliklerini nasıl kazandın ve kazanmanda
antrenörlerin sana ne gibi katkı yaptı?
Fiziksel olarak
çok iyi durumda olmamın ve süratimin en büyük sebebi,
Atletico Mineiro altyapısına gitmeden önceki dönemde çok iyi bir
temel üzerinde çok iyi bir çalışma yapmış olmam ve futbola bu
şekilde adım atmış olmam. Çok ağır fiziksel idmanlar yaptıktan
sonra Atletico Mineiro'ya gitmiştim ve oraya gittiğimde tam
anlamıyla hazır bir oyuncuydum. O günden bu yana da yoğun
çalışmalarımı aynı tempoda devam ettirdim. En önemlisi de şu; çok
şükür ki bu yaşıma gelene kadar en ufak bir sakatlık yaşamadım.
Neredeyse çok küçük sorunların haricinde bugüne kadar tertemiz
geldim ve fiziksel kapasitemi de en üst seviyede tutmayı
başardım.
Yukarıda belirttiğimiz özelliklerinde hiç kuşku yok ki
Brezilyalı olmanın payı büyük. Ancak gol vuruşunu geliştirmende
Hollanda Ligi’nde geçirdiğin üç sezonun etkili olduğunu söylemek
mümkün mü?
Hollanda Ligi'nde dolu dolu zamanlar
geçirdim. Hollanda Ligi oynaması çok zevkli bir lig. Oradaki ilk
sezonum gerçekten çok iyiydi. Çok hızlı bir şekilde lige uyum
sağladım ve etkili performanslar göstermeye başladım. İkinci
sezonum Hollanda'daki en iyi dönemimdi. Toplam 15 gol attım.
Bunların ikisi UEFA Avrupa Ligi'ndeydi. Hollanda Kupası'nı kazandık
ki, bu kulüp için çok büyük bir başarıydı. İkinci sezonun
bitmesinin ardından Twente, Feyenoord ve AZ Alkmaar'dan transfer
teklifleri aldım. Açıkçası bu transfer teklifleri zihnimi
karıştırdı ve üzerimde olumsuz bir etkiye yol açtı. Dolayısıyla
Hollanda'daki üçüncü sezonum pek de verimli geçmedi. Biri Avrupa
Ligi'nde, dördü de ligde olmak üzere o sezon sadece 5 gol
atabildim. Üçüncü sezonumda beklentileri karşılayamadım ama genel
anlamda Hollanda'da geçirdiğim üç sezon bana çok olumlu katkılar
yaptı.
Hollanda senin Brezilya dışındaki ilk durağındı. Üstelik
buraya geldiğinde henüz 17 yaşındaydın. Avrupa futboluna ve
kültürüne alışmakta ne gibi zorluklar
çektin?
Hollanda'ya ilk gittiğimde çok gençtim ve
yepyeni bir kültürün içindeydim. Fakat çok şanslıydım çünkü
Hollanda'da yaşayan ve bir Hollandalıyla evli olan Brezilyalı bir
hanımefendiyle tanıştım. O adeta benim ikinci annem oldu. Orada
benimle daima ilgilendi. Hasta olduğumda her zaman
yanıbaşımdaydı. Her türlü sıkıntımda hem kendisi hem de eşi
daima bana yardımcı oluyorlardı. Benim Hollanda'daki ailem haline
geldiler. Onların yardımı sayesinde gündelik hayata uyum sağlamam
çok daha kolay oldu.
Türkiye’de Hollanda ve Belçika’nın aksine defans
oyuncuları forvetlere daha yakın markaj yapar ve daha sert oynar.
Bu açıdan fiziki mücadele konusunda Süper Lig'deki defans
oyuncularıyla nasıl başa çıkmayı düşünüyorsun?
Açıkçası
bu soruya cevap verebilmek için birkaç maç tecrübe etmek ve o
savunmacılara karşı deneyim kazanmak gerekiyor. Ancak o zaman bu
soruya cevap verebilirim.
Daha önceden Süper Lig’i hiç takip etmiş miydin? Mesela
geçen sezon Trabzonspor’u hiç izledin mi? Takımdan kimleri
tanıyordun?
Ligi takip ediyordum. Alanzinho'yu,
Colman'ı, Jaja'yı tanıyordum. Bazı maçların özetlerini de
televizyondan zaman zaman izliyordum.
"ZOKORO'YLA OYNAMAK DEĞERLİ BİR DENEYİM"
Jaja ayrılmasaydı vatandaşınla aynı takımda oynamış olacaktın? Bu
durum seni üzdü mü? Yabancı bir ülkede vatandaşınla olmak
Türkiye’ye ve Trabzon’a alışma sürecini
kolaylaştırabilirdi…
Futbolda ne yazık ki işler böyle
yürüyor. Fakat bu kaderin çok garip bir cilvesi. Çünkü ben
Westerlo'ya gitmeden çok kısa bir süre önce Jaja takımdan
ayrılmıştı. Ben Trabzonspor'a geldiğimde de aynı durumla
karşılaştım. Açıkçası iki durakta da Jaja'yı bir türlü
yakalayamadım. Bu üzüntü verici bir şey. Çünkü çok yetenekli bir
oyuncu olduğunu biliyorum. Ama futbol bu. Futbol da tıpkı hayat
gibidir. Bazen size böyle garip tesadüfler hazırlar ve siz de bu
garip tesadüflerin içinde kendinizi bulursunuz. Bu arada hem Alan
hem de Gustavo gerçekten baş belaları (gülüyor). İşin şakası bir
yana onların buradaki varlığı bana çok yardımcı oluyor. Zokora da
burada çok önemli bir isim. O da deneyimiyle hem biz Güney
Amerikalılara hem de takımdaki diğer oyunculara yol gösteriyor.
Onunla birlikte olmak, onunla birlikte çalışmak da benim için çok
değerli bir deneyim.
Bildiğimiz kadarıyla Heerenveen ile sözleşmen devam
ederken, kontrat yenileme konusunda anlaşamadığın için kulüpten
ayrıldın ve Brezilya’ya döndün. Kariyerinin başındayken Avrupa’yı
bırakıp ülkene dönme kararını neden aldın?
Aslına
bakılırsa Heerenveeen'de çok iyi bir sözleşmem vardı. Ama
Brezilya'da çok az oynayabildiğim için ülkeme dönmek ve orada da
tanınır olmak istiyordum. Tam da bu sırada Palmerias beni kadrosuna
katmak istedi ve ben de teklifi çok hızlı bir şekilde kabul ettim.
Fakat ne yazık ki işler hiç de planladığım gibi gitmedi. Takımın
yönetim ekibiyle ve teknik direktörle çok ciddi sorunlar yaşadım.
Palmeiras'ta geçirdiğim 4 ayda sadece 7 maçta, o da müsabakaların
son dakikalarında zaman alabildim ve gerçekten çok can sıkıcı bir
deneyimdi. Bu deneyimin ardından da Westerlo'ya transfer oldum.
Brezilya’ya döndüğünde Palmeiras’tan ayrılmadan kısa bir
süre önce takımın başına Scolari gelmişti. Scolari seni kadroda
istemedi mi?
Scolari ile herhangi bir sorunum olmadı
çünkü benim kulüpten ayrılma kararım zaten onun gelişinden önce
verilmişti. Bu sadece bir denk geliş oldu. O geldiği sırada benim
ayrılmam kesinleşmişti.
Geçen sezon Palmeiras’tan Westerlo’ya geçerek Avrupa’ya
geri dönüş yaptın ve burada büyük bir çıkış gerçekleştirdin. Bu
çıkışın nedenleri nelerdi?
Westerlo'ya geldiğimde
kesinlikle hata yapma hakkım yoktu, çünkü bir an evvel yeni bir
çıkış yapmak zorundaydım. Westerlo'da bana duyulan güven işimi çok
kolaylaştırdı. O sezon ligin en çok gol atan ikinci oyuncusu oldum
ve takımımla kupa finaline çıktım. O sezon benim için her anlamda
bir diriliş ve geri dönüş oldu. Bu çıkışın en önemli nedeni, biraz
önce söylediğim gibi bana duyulan güven ve kulüpte kendimi rahat
hissetmemdi.
12 numaralı formayı giyiyordun geçen sene Westerlo’da.
Bu sene de Trabzonspor’a transfer olduktan sonra 12 numarayı tercih
ettin? Nedir 12’nin önemi senin için?
Heerenveeen'de de
12 numaralı formayı giymiştim. Bunun özel bir sebebi yok. Sadece 12
numara hoşuma gidiyor ve her gittiğim kulüpte bu formayı
giyiyorum.
Brezilya Millî Takımı her Brezilyalının hayali hiç
kuşkusuz. Sen bu formayı giymek için neler yapmayı düşünüyorsun?
Mesela öncelikle Türkiye’yi bir basamak olarak görüp, Avrupa’nın
üst düzey liglerine gitmek hedefinde misin?
Şurası bir
gerçek ki, Brezilya Millî Takımı'nda forma giyme şansı
yakalayabilmek için çok iyi bir sezon geçirmiş olmanız yeterli
değildi. Bir istikrar yakalamanız ve bunu devamlı hale getirmeniz
gerekir. Ben Trabzonspor'u bir basamak olarak görebilecek durumda
değilim. Çünkü öncelikle kendimi göstermem ve ispat etmem
gerekiyor. İnsanların bana duyduğu güveni boşa çıkarmadan bütün
kapasitemle kendimi oyuna vermem gerekiyor. Bütün bunları
gerçekleştirdikten ve oyun düzeyimi üst seviyeye çektikten sonra
gelecekte olup bitecekleri konuşabiliriz.
Heerenveen ve Westerlo kendi liglerinin orta sıra
takımları aslında. Ama Trabzonspor'un hedefi her sezon şampiyonluk.
Aynı zamanda bu sezon Şampiyonlar Ligi gruplarına kalmak
amacındalar. Dolayısıyla ilk kez bu kadar önemli hedefleri olan bir
kulüpte oynayacaksın. Buna hazır mısın?
Büyük hedeflere
oynamak için kesinlikle hazırım. Trabzonspor'u tercih etmemin
sebebi zaten buydu. Şampiyonlar Ligi'nde grup aşamasına kalma
hedefimiz var ve ben de bu hedef doğrultusunda çaba göstermek,
elimden geleni yapmak zorundayım. Kendimi buna hazır hissediyorum.
Umarım bunu gerçekleştirip Şampiyonlar Ligi gruplarında elimizden
geleni yapacağız.
Boş zamanlarında neler yaparsın? Şu ana kadar Trabzon’da
neler yaptın boş zamanlarında? Yemeklere alışabildin mi
mesela?
Türkiye'ye geldiğimden bu yana zamanımın çok
büyük bir kısmı idmanlarda ve sezon öncesi hazırlık kamplarında
geçti. Ancak Trabzon'da bir süre yaşadıktan sonra Türk kültürü
hakkında bazı yorumlar yapabilirim. Şimdiye kadar her şey yolunda
gitti. Zaten takım içinde çok yakın arkadaşlar edindim ve bu da
bana çok yardımcı oldu. Bazı yorumları yapmak için erken olsa da şu
andaki fikrim tamamen olumlu yönde.