Paşayı köşeye sıkıştırma planı
Abone olDarbe günlüklerinde Denktaş ile ilgili önemli bir bölüm dikkati çekiyor. İşte Hilmi Özkök'ün de yer aldığı ilginç notlar...
Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın, Annan
Planı'nı kabul etmesinin hemen ardından, Ankara'dan askeri müdahale
sesleri beklenmiş ama olmamış!
Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in
bilgisayarından çıktığı polis raporuyla kesinleşen ‘darbe
günlükleri’ni İşte Güven'in, darbe günlüklerine dair
çözümlemeleri;
“...Bizim en kuvvetli olduğumuz konu Kıbrıs konusudur. Bunlar
eğer bu konuda açık verirler ve MGK kararları dışında bir hareket
tarzı uygulamaya kalkarlarsa o zaman Genelkurmay Başkanı’na
(Orgeneral Hilmi Özkök) gidip, ‘Biz bu konuyu tasvip
etmiyoruz ve sorumluluğu üzerimize alamayız, bu nedenle de bir
basın bildirisi hazırladık, ya beraber bu açıklamayı yaparız yahut
da biz bu açıklamayı ve tüm düşüncelerimizi açıklayıp istifa
ederiz’ diyerek onun hareket tarzını öğreniriz. Eğer bize
katılırsa bu açıklamayı hep beraber, yoksa yalnız başımıza yaparız.
Bana göre bunun etkisi darbeden daha etkili olacaktır. Genelkurmay
Başkanı da bu hareketten sonra yalnız kalacak ve istifa edecektir’
dedim. Kara Kuvvetleri Komutanı (Orgeneral Aytaç Yalman) bu
görüşüme katıldı. Esasen o da böyle düşündüğünü bana
söyledi...”
Yine ‘darbe günlükleri’nin 5 Şubat 2004 tarihine ait satırlarında
şu ifadeler var:
“Kara Kuvvetleri Komutanı (Aytaç Yalman) telefonla beni aradı ve
gizli hattan görüşmek isdedi... ‘Annan’ın mektubu gelmiş ve
içerisindeki konular tamamen bizim söylediklerimizin dışında
olayları kapsıyor. Onur Öymen’le (CHP İstanbul Milletvekili)
İstanbul’da görüştük. Bana bunları anlattı. Ben İlker’i
(Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ) aradım,
bana hâlâ düşündüklerini ve ve hereketlerini Denktaş’a göre
ayarlayacaklarını söyledi. Senden ricam duruma hemen müdahale
etmen’ dedi. Ben de hemen Hava Kuvvetleri Komutanı’nı
(İbrahim Fırtına) aradım ve eve davet ettim... Sonra bugün gelişen
olay için ne yapabileceğimizi konuştuk...”
Son olarak ‘darbe günlükleri’nin 28 Şubat 2004 tarihli
satırlarından birkaçı:
“14.00’te kuvvet komutanları ile bizim evde toplandık. Amacımız
Kıbrıs meselesini değerlendirmek ve Denktaş’tan aldığımız birçok
gizli ve özel mesajı değerlendirmekti (...) Hükümete karşı bir
tepki olarak da hem Kıbrıs’ta hem de anavatanda gösterilere ve
ulusal platformda toplantılara 3 Mart’tan itibaren
başlanacaktı.”
New York zirvesinin 4’üncü günüydü. Akşam saatlerinde haber
geldi. Anlaşma sağlanmıştı. Ama Denktaş’ın
memnuniyetsizliği yüzündün okunuyor, sözlerinden belli oluyordu.
Otel lobisinde kendisini bekleyen gazetecilere çıkışmayı da ihmal
etmedi: “Ortada tebrik edilecek bir şey yok. Yine zafer
diye yazıp çizip halkı kandırmayın. Ortada büyütülecek bir şey yok.
Büyütüyorsunuz, sonra da altında kalıyorsunuz. Süreç devam ediyor.
Durun bekleyin bakalım.”
Zirve bitmiş, New York’ta gece olmuştu. Ertesi gün dönülecekti.
Heyetle beraber biz gazeteciler de dört günün yorgunluğunu atmak
üzere UN Plaza Hotel’in barındaydık. Sohbet ediyorduk. Zaman zaman
gülüşmeler de oluyordu. Bir ara odama gitmek üzere bardan çıktım.
Ve koridorda düşünceli bir biçimde gezinen Denktaş’ın danışmanı
Prof. Mümtaz Soysal’la karşılaştık. “Hayrola Mümtaz bey..”
diyerek hatrını soracak oldum. Alaylı bir ifadeyle, “Siz şimdilik
sevinin bakalım, asker birazdan bildiri yayımlayacak, o zaman
görüşürüz...Daha hiçbir şey bitmedi” dedi.