Paşa'nın dedesi rakıp için namaz kılarmış
Abone olBalyoz'dan tutuklu Ergin Saygun'un kitabı bomba etkisi yaptı. Özellikle İsrail oyunları hakkında bilinmeyen çok şey su yüzüne çıktı.
Balyoz’da tutuklu yargılanan emekli
Orgeneral Ergin Saygun’un cezaevinde kaleme aldığı ‘Türk Ordusu’na
Balyoz’ isimli kitabı piyasaya çıktı. Saygun kitabında PKK’yla
mücadeleden İsrail, ABD ve Suriye ile ilişkilere kadar birçok
konuda çarpıcı detaylara yer verdi..
Kitaptaki ilginç bir bölüm ise dedesiyle ilgili
anlattıkları...
Vatan gazetesinden Mert İnan'ın habere göre, Eski 1’inci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, Balyoz davası nedeniyle girdiği Silivri Cezaevi’nde anılarını yazdı. Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Türk ordusuna Balyoz” isimli 414 sayfalık kitapta emekli orgeneral, Türk ordusuyla ilgili bilinmeyen birçok olaya değinmiş. Kitapla ilgili ilginç bir ayrıntı da Saygun’un rahatsızlığıyla ilgili.
YAZARKEN ELLERİ
DURDU
Ergin Saygun, kitabın yazım sürecinde rahatsızlanıp ellerini
kullanamayacak duruma geldiği için 414 sayfalık kitabın sadece 200
sayfasını yazabildi. Kalan kısımlar ise ses kayıt cihazına
alındıktan sonra sonra kızı Ece ve oğlu Tolga Saygun tarafından
kaleme alındı. İşte Saygun’un kitabından
DEDEM RAKI İÇİP YATSIYI KILARDI SAYGUN'UN RAKI ADABI |
yakın döneme ışık tutacak bazı çarpıcı olaylar...
İHA'LARLA İLGİLİ ÇARPICI
BİLGİLER
“Bir defa Heron dediğin, yani İsrail’den alınacak olan insansız
hava araçları, direkt alım, yani doğrudan temin; yani gidip ne
varsa onu alıp geleceksiniz. Fakat uygulanan tedarik yöntemi,
maalesef böyle değil.
Bunun üst yüklenicisi TAI, alt yüklenicisi bir İsrail firması, onun
da alt yüklenicisi Aselsan. Yani bunun kamerasını Aselsan yapacak.
İsrail kendi yaptığı bir hava aracına Türkiye’nin yaptığı bir
kamerayı veya sensörü takmaktan imtina ediyor. Onun yerine
kendi kamerasını takmakta ısrar ediyor. Biz de bu teklifi
kabul etmedik. Bununla ilgili pek çok toplantı yapıldı.
Genelkurmay’daki toplantıda, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM),
Aselsan, TAI hepsi geldiler, Milli Savunma Bakanlığı, bu işi
yapacak olan karargâhların temsilcileri. Konuşmalardan bir sonuç
çıkmadı.
Bunun ne kadar önemli olduğunu, terörle mücadelede
vazgeçilmez bir unsur olduğunu, dilim döndüğü kadar anlattım.
Kontratın iptal edilmesini gündeme getirdim. Ancak o güne
kadar önemli bir meblağ ödendiğini ve başka hukuk sorunları
çıkacağını anlattılar. Maalesef kör topal yürümeye devam etti. Ne
hale geldiğini hep beraber gördük. Bu toplantıda TAI 2009
yılına kadar silahlı, taktik insansız hava aracı yapacağına dair
taahhütte bulundu; ancak bugüne kadar bütün yapabildiği, ANKA
isimli bir prototiptir.”
ARAMIZDA YERLİ İHA'LARIN
ÜRETİLMESİNİ
ENGELLEMEYE ÇALIŞANLAR VARDI
“Bunu engelleme çabaları elbette ki PKK’nın önemli faaliyetlerinden
biridir. Kandil’deki teröristlerin, İsrailli hahamlarla görüşüp,
İsrail makamlarına Türkiye’ye bu insansız hava araçlarını vermeme
konusunda baskı yapmalarını istediklerini de biliyorum. İçimizde de
insansız hava araçlarının milli imkânlarla üretilmesini engellemeye
çalışanlar olduğunu düşünmek için yeterli sebebim var. İHA
konusunda bir ilerleme sağlanamamış olmasını ve İsrail’e
ihtiyacımızın devam etmesini de anlayabilmem mümkün değildir. Yerli
yapım IHA’lar gece ve gündüz otomatik iner kalkarlar. Bu teknoloji
Predatörler’de bile yoktur. Predatör bulunduğu yer neresi ise
-Irak, Afganistan- oradan kalkar, kumanda sonradan ABD’deki kontrol
merkezine geçer ve oradan uçurulur.”
İSRAİL PKK İLE MÜCADELESİNE
KARIŞMAYACAĞIZ DEDİ
“Güneydoğu’daki birçok birliğimizin üzerinde, ne olduğu
tespit edilemeyen birtakım hava vasıtaları görüldü.
Birliklerin kimisi ses duyduğunu, kimisi ışık gördüğünü
söyledi. Bunlar çok küçük oldukları için radarların tespit etme
şansı yok. İnsansız hava aracı olabileceğini düşündük.
İran’ın elinde o mesafeye gelecek İHA yok. Amerikalılar
bunun kesinlikle kendilerine ait olmadığını söylediler, İsrailliler
yemin billâh başbakandan kesin talimat aldıklarını ve hiçbir
şekilde PKK ile olan mücadelemize karışmayacaklarını ifade
ettiler, geriye bir tek peşmergeler kaldı.
İSRAİLLİ EMEKLİ SUBAYLAR PEŞMERGELERLE
ÇALIŞIYOR
Peşmergelerin elinde böyle bir imkân olmadığını biliyoruz, fakat
yine bir İsrailli ile konuştuğumda, ‘Biz Türkiye’nin
PKK ile mücadelesine hiçbir şekilde karışmayacağız, ama emekli
subaylara yapabileceğimiz bir şey yok’ dedi.
Peşmergelerin İsrailli emekli subaylarla birlikte bu
araçları uçurduğu akla geliyor. Olmayacak iş değil. Bu
gözlemlerin tesadüfi mi yoksa belli birlikleri izlemek amaçlı mı
yapıldığını öğrenmek için de bir birliği olduğu noktadan 30 km
başka bir yöne hareket ettirdik. Birliğin intikal ettiği bölgenin
üzerinde yine bu sesler duyuldu ve yine bu insansız hava araçları
uçtu. Bunları gördükleri zaman düşürmeleri konusunda birliklere
emir verildi. Böyle bir emri verdiğimizi de herkese açıkladık.
Uçuşlar kesildi.
ABD ASKERLERİ PKK'NIN CİRİT ATTIĞI SINIR
HATTINDA NE YAPIYORDU
“Güneş Harekâtı başladıktan birkaç gün sonra, Predatör
görüntülerinden huduttan geriye doğru bazı araç hareketleri tespit
ettik. Çok miktarda pikap cinsi araç, peşmerge kontrol noktalarında
durmadan süratle Zaho istikametine gidiyordu. PKK’nın daha önce de
birliklerimizin ilerlemesi karşısında bazı tesislerini Zap
bölgesinden geriye doğru tahliye ettiğini görmüştük. Yine benzer
bir faaliyet olarak değerlendirdik. Yaralılarını hastanelere
götürüyor olabilecekleri de aklımıza geldi. Hareketleri takip
ettiğimizde ve elimizdeki bilgilerle mukayese ettiğimizde her iki
ihtimalin de olamayacağına karar verdik. Biraz araştırmadan sonra
bunların hudut hattına çok yakın yerlerde bulunan Amerikan Özel
Kuvvetler Birlikleri olduğu ortaya çıktı. Bu birlikler PKK’lıların
cirit attığı sınır hattında ne mi yapıyorlardı? Muhtemelen sınır
hattında ne yapılırsa onu yapıyorlardı.”
BALYOZ'UN KASETLERİNİ BAŞBAKAN
VERMİŞ
“Zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgenaral Aytaç Yalman ile
yaptığım bir görüşmede bana seminerden hemen sonra, bu kasetleri
Sayın Başbakan’ın (Erdoğan) getirip kendilerine teslim ettiğini
söyledi. MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü Balyoz’dan haberimiz yok
dediğine göre, bunların nasıl elde edildiğinin, elde “Orgeneralliğe
terfi ettiğim günden beri, aleyhimde bir kampanya sürdürülmekteydi.
Gelen e-maillerden ve internete düşen bazı yazıların muhtevasından,
bunların arasında TSK içindeki veya ordudan ayrılmış birtakım
kişilerin bulunduğuna baştan beri inanmaktaydım. Sağlık raporlarım
ve tahlil sonuçlarım gibi sadece TSK’nin elinde bulunabilecek
bilgilerin internette dolaşması bunun basit bir örneğidir.
"NEDEN BEN?"
Genelkurmay Başkanı’yla beraber Genelkurmay Elektronik Sistemler
(GES) Komutanlığı’nı denetleyecektik. Bir iki gün önce 586 şekerle
hastaneye yattığımdan ben gidemedim. Bir müddet sonra GES Komutanı
kendi personeline konuşma yaparken benim şeker komasına girdiğimi
söylemiş ve bu da hemen internet ortamında yayımlanmış. Bu demektir
ki, bazı kişilerin veya grupların ellerinde her türlü ihtimali ve
ihtiyacı karşılayacak bilgiler var. Bir diğer deyişle, bizlerin
hakkındaki doğru yanlış, sahte, üretilmiş, düzenlenmiş her türlü
bilginin depolandığı bir havuz mevcuttur ve ihtiyaç duyulan
bilgiler buradan alınıp servis edilmektedir. Bunların kimler
olduğunu bulabilmem mümkün olamamıştır. 1998 yılında Amerikalılarla
yaptığım bazı görüşmelerin tutanaklarının bazı kişilerde bulunarak
Ergenekon dosyasına girmesi, söylendiği gibi korgenerallikten
değil, tümgenerallikten beri takip ve kontrol altında olduğum
anlamına gelir. Öyle ise yine neden ben sorusu aklıma geliyor.
Burada ilginç olan 1998 yılına ait bu dokümanların bilgisayar
çıktısı değil, imzalı, mühürlü resmi evraklar olması. Resmen
çalınmış yani. İçeriden birinin yaptığı kesin. Bana verdiği
evrakların mahkeme dosyasında bulunduğunu ve elde edilmesinde
herhangi bir zorluk olmadığını söyledi. Bir iki defa daha görüşme
isteği oldu, ama kabul etmedim.”
KAÇAK SİLAHLARIN
FOTOĞRAFI
RIccIardone ile (ABD’nin Türkiye Büyükelçisi) sık görüşürdüm.
ABD’deki Rum lobisinin Senatoya bir dilekçe vererek Türkiye’nin
NATO maksatları için verilmiş olan silahları Kıbrıs’a gönderdiğini
iddia ettiklerini ve Türkiye’nin bu nedenle cezalandırılmasını
istediklerini, Kongre’nin de konuyu önümüzdeki hafta ele alacağını
söyledi.
Bir çalışma yaptık ve o kategorilerdeki silah ve teçhizattan
Kıbrıs’ta pek bulunmadığı ortaya çıktı. Bir başka liste daha
hazırladık, bu listede de Yunanlıların Kıbrıs’taki Amerikan silah
ve teçhizatı vardı. Bu listeyi de Ricciardone’ye verdik ve
‘Bizden böyle bir talebiniz var ise aynı şeyi
Yunanlılardan da talep edin’ dedik.
Her iki liste de ABD’de ilgili makamlara sunuldu ve Yunan lobi ve
yandaşlarının şiddetli itirazıyla karşılaştı. Yunanlar bu silah ve
teçhizatın Kıbrıs’ta bulunmadığını ifade ettiler. Bu sefer
Amerikalılara bahse konu silahların bulundukları yerlerde çekilmiş
fotoğraflarını verdik. Yapacak bir şeyi kalmayan Yunanlılar, bir
müddet sonra silahların çekildiğini rapor ettiler, yaptığımız
araştırmadan sonra biz de ABD’lilere çekilmediğini bildirdik. Bu
sefer Amerikalılar bütün silahlar çekildi diye rapor verdiler, biz
de bir kısmının çekildiğini, ancak kalanların Rum Milli Muhafız
Ordusuna verildiğini söyledik.”