Paşaları işte bu bavul yaktı!
Abone olTaraf'ın pimini çektiği bomba bugün Türkiye'nin gündemini darmadağın etti. İşte darbe planının tüm ayrıntıları;
Taraf Gazetesi'nin yayınladığı "Balyoz Darbe Planı" iddiası
gündeme bomba gibi düşmüş, komuoyunu günlerce meşgul etmişti. Bugün
polis kriminal şubenin verdiği raporla planın gerçek olduğunun
tespit edilmesiyle birlikte düğmeye basıldı ve aralarında eski Hava
Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı
Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, eski 1. Ordu
Komutanı Ergin Saygun'un da bulunduğu 40'ı aşkın kişi gözaltına
alındı.
İşte gözaltı dalgasına sebep olan "Balyoz Darbe Planı"
iddiası:
1. BÖLÜM
2002 yılının son günleriydi. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden
yirmi iki yıl geçmiş, 28 Şubat 1997 postmodern müdahalesinin hedefi
olan siyasetçilerin bir bölümünün kurduğu Adalet ve Kalkınma
Partisi 3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelmişti.
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir grup bu sonuçtan çok rahatsızdı.
Bu grup, 12 Eylül’deki Bayrak Harekâtı’nı birebir model alan çok
kapsamlı bir darbe planı için düğmeye bastı ve yaptığı çalışmaya
Balyoz Güvenlik Harekât Planı adını verdi.
Balyoz, daha önce basına yansıyan Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve
Eldiven kod adlı darbe planlarından farklı olarak, icra sürecinin
bütün aşamaları en ince ayrıntılarına kadar tasavvur edilmiş bir
darbe planı.
Her şey hazır ve kayıtlıymış
Bu planın her veçhesi bilgisayar ortamında belgelere dökülmüş
durumda. Darbe hazırlık toplantılarının ses kayıtları, bu
toplantılara katılan üst rütbeli muvazzafların ellerinden çıkma
notlar, “çok gizli” kaydı altındaki resmî harekât emirleri,
sıkıyönetim ve darbe zeminini hazırlama amaçlı Çarşaf, Sakal, Suga
ve Oraj kod adlı eylem planları, darbe sırasında gerçekleştirilecek
gözaltı ve el koyma süreçleri ile darbe sonrasında uygulanacak
hükümet programı bu belgelerde en ince ayrıntısına kadar yer
alıyor.
Ayrıca, darbe sırasında görev alacak personel ve sorumlulukları,
gözaltına alınacak gazetecilerin ve darbecilerin öngördüğü bakanlar
kurulunun üyeleri de bir bir listelenmiş.
5000 sayfadan çok belge var
Taraf Balyoz Darbe Planı’nın 2002 sonunda başlayan ve 2003 martına
kadar süren çalışmalarının, basılı haliyle toplam beş bin sayfayı
aşan belgelerine ulaştı. Bu belgeler arasında, “ıslak” yazışmalar,
power point sunumları ve orijinal antetli askeri CD’ler var.
Dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın, dönemin
Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral İbrahim Fırtına’nın ve
Dönemin Donanma Komutanı Oramiral Özden Örnek’in imzasını taşıyan
harekât planları ile Birinci Ordu Harekât Başkanı Kurmay Albay Süha
Tanyeri’nin darbe hazırlıklarının konuşulduğu toplantıda aldığı
özel notlar, darbe planının konuşulduğu kapsamlı bir toplantının
kesintisiz ses kayıtları ve planın icra aşamasına geçtiğini
gösteren çok kapsamlı fişleme tutanakları da bu belgeler arasında
yer alıyor.
Taraf, 2004’te emekliye ayrılan Orgeneral Çetin Doğan önderliğinde
yürütülen ve Kara Kuvvetleri’nin yanı sıra Hava, Deniz ve
Jandarma’dan adları belirlenmiş personelin katılımı sağlanan darbe
planının, Türkiye’nin sadece yakın geçmişine değil güncel
meselelerine de ışık tutan ayrıntılarını bugünden itibaren
okurlarına sunacak.
İzleyen paragraflarda, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grubun
sıkıyönetim ve darbe hevesini gerçekleştirebilmek için İstanbul’un
büyük camilerinde Cuma namazı kılan cemaatin havaya uçurulmasından
bir Türk askerî uçağının yine Türk askerlerince düşürülmesine varan
bir dizi suçu nasıl planladığının ibretlik hikâyesini
okuyacaksınız.
Org. Çetin Doğan’ın öncülüğünde
Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın bir babası varsa, o da dönemin
Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan.
Doğan, AKP’nin iktidara gelişinden hemen sonra tüm birliklere
tebliğ ettiği “Laik Cumhuriyet İlkelerine Karşı Son Zamanlardaki
Davranışlar” konulu, belgesi Taraf’ta mevcut yazıyla doğrudan
AKP’yi hedef alıyor.
Hükümeti devirme amaçlı girişimlere zaman kaybetmeden başlanması
gerektiğini ifade eden Doğan, bu hedefe yönelik olarak, her yıl
düzenlenen rutin Birinci Ordu Plan Seminerleri’nde değişikliğe
giderek “iç tehdit” olgusunu dış tehdidin önüne alıyor ve söz
konusu semineri de hazırlattığı darbe planını kamufle eden “jenerik
bir senaryo çalışması” olarak lanse ediyor.
Rutin toplantıda örtülü görev
Ayrıntılarını yan sayfada yayımladığımız Balyoz Güvenlik Harekât
Planı, Türkiye genelinde sıkıyönetim ilân edilmesi sonrasında
yapılacak darbenin icraat yöntemini tarif ediyor ve 2 Eylül’deki
Bayrak Harekât Planı’nın 2003 Türkiye’sine uyarlanması esasına
dayanıyor.
Planın altında “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı” unvanıyla imzası olan
Orgeneral Doğan, yukarıda sözü geçen Birinci Ordu Plan Semineri’nin
“kamuflaj” işlevini ve öncesinde yapılmasını emrettiği hazırlıkları
şöyle anlatıyor:
“Balyoz Planı’nın, ‘Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’ isimli
jenerik bir plan şeklinde oynanacağı plan seminerine kadar,
irticai, yıkıcı ve bölücü gruplara ait mevcut tüm listeler ile
teşkil edilecek olan özel görev timlerinin listeleri güncellenecek
ve devamlı olarak güncel tutulacak. Buna paralel olarak, Balyoz
Güvenlik Harekât Planı, ‘Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’
isimli jenerik bir plan şeklinde, ‘GİZLİ’ gizlilik derecesinde ve
özel olarak seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra
edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek.”
Bu ifadeler ve toplam 29 generalle 133 subayın katıldığı toplantı
esnasındaki konuşmalar, söz konusu rutin seminerden bir “örtülü
görev” çıkarıldığının da kanıtı.
12 Eylül’ü model aldılar
Taraf’ın, akışını gerek yazılı dökümden gerekse, bizzat Doğan’ın
emriyle yapılan ses kayıtlarından takip ettiği 4-6 Mart 2003
tarihli Birinci Ordu Plan Semineri’nin bir “darbe provası” olarak
cereyan ettiğini, seminer esnasında kurmay bir subayın sarf ettiği
şu sözler de kanıtlıyor:
“12 Eylül darbesiyle ülke süt liman hale geldi. Şimdi böyle bir
tehdidin ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani
kuvvetleri sağa sola göndermenin… Bana göre yapılacak en kolay
hareket tarzı, 12 Eylül gibi bir harekâtın baştan itibaren organize
edilmek suretiyle, bir anda söndürülmesine imkan sağlar diye
düşünüyorum. Tabii, bunu burada söylemek istemedik ama sonunda bunu
vurgulamaya çalışıyoruz.”
Sıkıyönetim uğruna katliam
Birinci Ordu Plan Semineri öncesinde hazırlanan hareket planları
“Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesi” ve “darbe için
elverişli koşulların oluşturulması” hedeflerini taşıyor. Bu
hedeflerle çok sayıda insanın ölmesine yol açabilecek, büyük tepki
ve kaos yaratacak, Türkiye’yi Yunanistan’la savaşa sokabilecek
eylemler öngörülüyor.
Bu planlardan biri “ÇOK GİZLİ” damgasını, Şubat 2003 tarihini ve
Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral İbrahim Fırtına’nın
imzasını taşıyan Oraj Hava Harekât Planı.
Planın “Vazife” bölümünde aynen şöyle deniyor:
“Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim
ilan edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının
faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla;
Yunanistan’la gerginliği artıracak ve irtica yanlılarını tahrik
ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını sağlayacak,
envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik etki
yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracak, personel
görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek
verecektir.”
JETLER DÜŞÜRÜLECEK
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA...
Jetimizi düşürtelim ya da düşürelim
Oraj Hava Harekât Planı, “Türk Hava Kuvvetleri’nin Ege Denizi’ndeki
uçuşlarının sayısının arttırılmasını” ve “Türk savaş uçaklarının
Yunanistan tarafından engellendiğinin ve taciz edildiğinin gündeme
getirilmesini” öngörüyor.
Oraj’ın “İcra” bölümünün tüyler ürpertici ikinci maddesi aynen
şöyle:
“Emirle Ege uçuşları sırasında Yunan Hava Kuvvetlerine ait uçaklar
taciz edilerek tahrik edilecek bir çatışma ortamı oluşturulacaktır.
Mümkünse bir uçağımızın Yunan Hava Kuvvetleri tarafından
düşürülmesi sağlanacak, bu gerçekleşmediği takdirde yeniden
teşkilatlandırılan ÖZEL FİLO personelinden bir pilotun uygun zaman
ve yerde kolundaki uçağa atış yapmak sureti ile kendi uçağımızın
düşürülmesi sağlanacaktır. Uçağın, Yunan Hava Kuvvetleri tarafından
düşürüldüğü yönünde medyada haberler yaptırılarak, AKP Hükümetinin
bu konudaki acizliği ortaya konulacaktır.”
Ege’de savaş provokasyonu
Orja’nın devamında, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine
getirebilecek gerilim planı şöyle ayrıntılandırılıyor:
“Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde ve özellikle Filolarda
Yunan Hava Kuvvetleri’ne yönelik husumet ve gerginlik kontrollü
olarak artırılacak, pilotların uçuşlarda daha agresif olmaları
sağlanacaktır. Benzer olaylarda meşru müdafaa kapsamında atış dahi
yapabileceği gayri resmi olarak pilotlara deklare edilecektir.”
Bu provokasyon havada devam ederken, Trakya sınırında gerginliğin
arttırılması ve bütün bölgede seferberlik havası yaratılması da
hedefleniyor:
“Gerginlik Trakya sınırında da arttırılacak, Trakya sınırına yakın
bölgelerde devriye görevleri icra edilecek, Deniz Kuvvetleri ile
Ege Denizinde sürekli müşterek eğitim yapılacaktır. Balıkesir,
Bandırma, Çiğli, Çorlu ve Dalaman meydanlarında 24 saat esasına
göre yerde uçak bekletilecek, en küçük olaylarda dahi scramble
uçakları kaldırılacaktır. 134 üncü Filo K.lığı (Türk Yıldızları)
iki günde bir sanayi odaları, iş adamları, barolar vb. davetlisi
olarak farklı şehirler üzerinde gösteriler yapacak, halkın TSK’ne
duyduğu sempati pekiştirilecek, gösteriler sırasında halka ve
özellikle de çocuklara hediyeler dağıtılacaktır.”
Hava Müzesi’ne cübbeli baskın
Orja’nın Türk-Yunan gerilimi senaryosunu iç karışıklığa tahvil etme
ve ordu ile “irticacı” tabir edilen kesim arasında çatışma ortamı
yaratma amaçlı icra hükümleri, Fatih ve Kadıköy semalarındaki
gösterileri de kapsıyor. Bu gösteriler ardından, “cübbeli, sarıklı,
çarşaflı” gruplar oluşturularak Hava Müzesi’ne saldırılması
planlanıyor:
“134’üncü Filo Komutanlığı İstanbul’da birer gün ara ile iki
gösteri yapacaktır. İlk gösteri Kadıköy Meydanı üzerinde olacak ve
büyük bir kalabalığın katılması sağlanacak İstanbul garnizonu
içerisinde bulunan askeri öğrenciler ile er ve erbaşlar sivil
kıyafetli olarak gösteriye katılacaktır. İkinci gösteri ise
Fatih’te Çarşamba semti üzerinde gerçekleştirilecektir. Gösterinin
yapıldığı gece yarısı cübbeli, sarıklı ve çarşaflı gruplar
ellerindeki yeşil bayrakları ve molotof kokteylleri ile Hava
Müzesini basarak müzedeki uçakları tahrip etmeleri
sağlanacaktır.”
Şiddete şiddetle karşılık verilecek
Planın devamında şöyle deniyor: “3’üncü ve 8’ inci Ana Jet Üs
Komutanlıkları başta olmak üzere tüm hava birlikleri nizamiyelerine
şeriat isteyen gruplar tarafından saldırılar düzenlenecek, mülki
amirlerin izinleri beklenmeden olaylara müdahale edilecek geçici
süreler ile hava birlikleri etrafındaki bölgelerde sokaklarda,
caddelerde ve çevre yolu ve karayollarında güvenlik bölgeleri
oluşturularak denetim sağlanacak, arama yapılacak, şüpheli olduğu
gerekçesi ile bazı şahıslar belli süreler alıkonulacaktır. Şiddet
gösterenlere şiddetle cevap verilecek gerekli durumlarda silah
kullanmaktan çekinilmeyecektir.”
Ankara Ticaret Odası’nın davetiyle
“Tek yol sıkıyönetim” şiarını taşıdığı izlenimi veren Orja,
hedefini açıkça ortaya koyuyor:
“Hükümetin sıkıyönetim ilan etmesi sağlanıncaya kadar faaliyetlere
aralıksız devam edilecektir. Meclisin sıkıyönetim ilan etmesi için
gerekli oy oranı yakalanamazsa, Ankara Ticaret Odası’nın (ATO)
davetlisi olarak Ankara şehir merkezi üzerinde hava gösterileri
yapılacak, TBMM’nin çalıştığı gün ve saatlerde meclis üzerinden çok
alçak uçuşlar yapılmak sureti ile TSK’nin varlığı
hissettirilecektir.
Sıkıyönetim ilan edildikten sonra Ege ve Trakya’da faaliyetler
tedricen azaltılacak ve gerilim ihtiyaç nispetinde düşürülecektir.
Özellikle İstanbul’daki sivil itaatsizliğe karşı Bandırma, Çorlu
Meydanlarında 4’er uçak 24 saat hazırlık durumunda gösteri uçuşu ve
gerçek atış yapabilecek şekilde yerde karışık yükle hazır
bekletilecek, bu maksatla 162 nci Filo Komutanlığı’nın yarısı Çorlu
Meydanı’na intikal ettirilecektir.”
Balyoz Güvenlik Harekât Planı’yla bağlantılı eylem planlarından en
vahim ikisi “Çarşaf” ve “Sakal” adlarını taşıyor.
Çarşaf Eylem Planı Harekât Emri’nde Jandarma Yüzbaşı Hüseyin
Topuz’un, Sakal Eylem Planı Harekât Emri’nde ise Jandarma Binbaşı
Hüseyin Özçoban’ın imzaları var. Belgeleri Taraf’ın elinde bulunan
her iki eylem planı da, İstanbul’daki camilere saldırı
düzenlenmesini öngörüyor. Çarşaf Planı İstanbul Fatih, Sakal Planı
ise Beyazıt Camii’ni hedef alıyor ve her iki plan da hemen hemen
aynı keşif, taarruz ve tahrip talişmatlarını içeriyor.
Bu talimatları Çarşaf Planı’ndaki haliyle, ilgili belgeden
aktarıyoruz:
CAMİLERE BOMBA VE CUMA
SALDIRISI
Fatih ve Beyazıt’a Cuma saldırısı
Vazife bölümünde “Darbe için elverişli koşulları oluşturmak
maksadıyla, İstanbul Fatih Camii’nde G Günü S Saatinde tedhiş
faaliyeti icra edilecektir” yazan Çarşaf Eylem Planı’nın “İcra”
hükümleri şöyle:
“Keşif Emniyet Timi tarafından faaliyetten bir hafta ve bir gün
önce Cuma namazı vaktinde yapılan keşif neticeleri Keşif Emniyet
Tim Komutanı tarafından Ekip Liderine bildirilecek ve hedef
bölgesindeki son değişikliklere göre faaliyet planı
güncellenecektir. Faaliyetten bir saat önce bölgenin son keşfi
yapılacak, faaliyeti etkileyebilecek herhangi bir husus varsa ivedi
olarak Ekip Liderine bildirilecektir. Üç kişiden oluşacak olan
Keşif Emniyet Timinin iki personeli hedef bölgesi dışında , bir
personeli ise içeride (cami avlusu ve cami içerisinde) keşif
yapacaktır. Dış keşifte; bir personel camiin yakın çevresinin
keşfini (Cami avlusu yakın çevresi) diğer personel ise uzak keşfini
(Cami 500 m. Çevresi ) yapacaktır. Hedefte tahrip, cep telefonu
düzenekli patlayıcı ile gerçekleştirilecek, patlayıcı madde ayrı
bir Ekip tarafından hazırlanacak ve faaliyetin icra tarihinden bir
gün önce Taarruz Tim komutanı tarafından teslim alınacak ve
faaliyet zamanına kadar Tahrip Unsuru tarafından eğitim ve
provaları yapılacaktır.”
Çarşaf’ın devamında şöyle deniyor:
“Tahrip düzeneği Cuma namazının farzının kılınmasını müteakip
patlatılacaktır. Tahrip düzeneğini patlatacak Taaruz timi en geç S
saatinde yerlerini almış olacaktır. Taarruz timi icra edeceği
faaliyetin provasını bir gün önceden aynı saatte aynı mekânda
yapacaktır. G günü sabah S-2 saatinde tüm hazırlıklar yapılmış ve
malzemeler alınmış olarak hedef bölgesine hareket edilecek, (hedef
bölgesi ve civarı G günü kalabalık olacağından) araçlar tenha bir
yerde park edilecek ve hedef bölgesine yaya olarak yaklaşılacaktır.
Keşif Emniyet Timi hedefte son keşfini yapmasını müteakip Emniyet
görevi için tertiplenecek Keşif Emniyet –A Camiinin kuzeyinde,
Keşif Emniyet –B camiinin güneybatısında Keşif Emniyet-C Camiinin
güneydoğusunda hedef bölgeyi gözlemleyecek şekilde yerleşecektir.
Keşif Emniyet Timinin yerleşmesini müteakip Taarruz Timi yerini
alacaktır.
Tahrip düzeneği bir çanta içerisine yerleştirilmiş olarak Tahrip -A
tarafından camii içerisinde caminin iç kısımlarındaki cemaate yakın
ayakkabılığa bırakılacak kendisi de cami çıkışında kapıya yakın bir
yerde yerini alacaktır.
Keşif Emniyet Timi en geç S saatinden 10 dakika evvel yerleşmiş
olacaktır. Tahrip düzeneğini patlatacak Taarruz Timi en geç S
saatinden 5 dakika önce yerlerini almış olacak, faaliyet Cuma
namazının farzının kılınmasından sonra icra edilecektir. Tahrip-A
farzın kılınmasını müteakip süratle camiden çıkacak ve “Tahrip
Hazır” İşaretini verecektir.
Tahrip-A’nın camiden çıkmasını müteakip avluyu terk etmesi “Tahrip
Hazır” camiden çıkmayı müteakip avluda şadırvanda ellerini yıkaması
ise “Tahrip İptal” işareti olacaktır. Tahrip –A’ nın “Tahrip hazır
işaretini” gören ve camii avlusunda bekleyen Tahrip-B, camii
avlusundan çıkıp 300 m. kadar uzaklaştıktan sonra ilgili telefon
numarasını arayarak tahribi gerçekleştirecektir. Tahrip timi
patlamayı müteakip bölgeden süratle sıyrılacaktır. Patlama
esnasında; Kayıt –A camii üst katından, Kayıt-B camii alt katından
patlama ânını ve sonrasında oluşan panik havasını çekecek, patlama
sonrası önce camii avlusunda toplanan ve sonra ana caddeye intikal
ederek caddeyi kapatan öfkeli kalabalığın camii avlusunda
toplanmasını ve caddedeki eylemlerini hem Kayıt-A hem de Kayıt-B
birbirlerinden bağımsız ayrı noktalardan üzerlerindeki video kayıt
cihazlarıyla kaydedeceklerdir. Kayıt timi (Kayıt-A ve Kayıt-B )
kaydettikleri görüntü kayıtlarını Keşif Emniyet Tim Komutanına
teslim edecek ve müteakiben bölgeyi geldikleri araçlarla terk
edeceklerdir. Keşif Emniyet Tim K.’nı söz konusu görüntüleri ivedi
olarak internet üzerinden yayılmasını sağlayacaktır. Patlamayı
müteakip oluşan kargaşadan da istifadeyle cami içerisindeki Tahrik
timinden Tahrik-A bir kısım radikal Fatih esnafı içerisine
sızdırılmış Tahrik-B ile irtibata geçecektir. Tahrik- A ve Tahrik-B
irtibatlı bulundukları ve halkın içerisine sızmış bulunan
provokatörleri harekete geçirecek. Böylece Cami cemaatinin,
çoğunluğunu Fatihli esnafın oluşturduğu öfkeli radikal grupla ana
cadde üzerinde birleşmesi sağlanacaktır. Yapılacak
manipülasyonlarla öfkeli grubun yaşananları irticai söylemler ve
sloganlar eşliğinde protesto etmesi sağlanacaktır. Faaliyetin
icrasından sonra; Tahrip unsuru tahribi müteakip, Kayıt Timi
kayıtlarını tamamlamalarını ve Keşif Emniyet tim komutanı ile
buluşmayı müteakip yaya olarak ayrı güzergâhlardan arabalarını park
ettikleri bölgeye intikal edecek ve kendi araçları ile bölgeden
uzaklaşacaklardır. (Tahrip unsuru bir araca, Kayıt timi diğer araca
binecek şekilde)Faaliyet sonrası durum, trafik sıkışıklığı, yol
kapaması, arama ve bunun gibi sebeplerle araçlı intikale imkân
vermediği takdirde, unsurlar yaya olarak ayrı ayrı güzergâhlardan
toplu taşım araçlarını kullanarak “emin ev”de buluşacaklardır.”
Amaç yaralı sayısını arttırmak
“Çarşaf” ve “Sakal” eylem planlarının “koordinasyon talimatı”
başlıklı bölümlerinde hedef “yaralı sayısını arttırmak” olarak
kayda geçiriliyor. Çarşaf’ın ilgili bölümü şöyle:
“Ekip Lideri ve ekibi tarafından; Fatih esnafı içerisinde yer alan
ve dini grup cemaatlerle faaliyet içerisinde olan şahıslarla
irtibat çok dikkatli kurulacak, içeriden yürütülecek propagandanın
çerçevesi operasyon öncesi bildirilerek yönlendirilecektir.
Faaliyette kullanılacak tahrip düzeneği başka bir Ekip tarafından
temin edilecek ve üst komutanlığın yapacağı koordine neticesinde,
emredilecek yer ve zamanda Tahrip Unsur komutanına teslim
edilecektir.
Konulacak malzemenin ölümden daha çok yaralanmaya sebep olacak
şekilde hazırlanması sağlanacaktır. Cami ve çevrede bulunan
kameraların durumu tespit edilecektir. Tv’lerde canlı yayına
bağlanarak fikir ifade edebilecek olanların tespiti ve
yönlendirmesi Ankara’dan yapılacaktır.”
Emniyetli telefonlar, kiralık araçlar
“Çarşaf” planının “Komuta ve Muhabere” bölümünde ise şöyle
deniyor:
“Operasyon Ekip Lideri tarafından yönetilecektir. Ekip lideri
Tahrip Timinde Tahrip-B görevini icra edecek, görevi müteakip,
faaliyetleri hedef bölgeye hakim bir noktadan takip ve kontrol
edecektir.Ekip lideri etkisiz hale gelmesi durumunda Tahrik Tim
Komutanı(Tahrik-A) emir komutayı alacaktır. Operasyon esnasında
muhabere, emniyetli cep telefonları ile sağlanacaktır. Operasyon
timinin cep telefonları evlerinde ve eşlerinde olacaktır. Operasyon
günü için kullanılacak cep telefonlarını Keşif Timi temin edecek
aynı gün sabah tüm telefonlar personele dağıtılacaktır. Sadece
ihtiyaç olduğu takdirde telefonlar kullanılacaktır. Olayı müteakip
cep telefonları kapatılıp Keşif Emniyet Tim K.’na geri teslim
edilecektir. Operasyonda kiralık araçlar kullanılacak ve araçlar
kiralanırken gerçek isimle kayıt yapılmayacaktır.”
Balyoz Harekât Planı
Harekât planının altında 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın
imzası var. Doğan’ın imzasında kullandığı unvan “Balyoz Sıkıyönetim
Komutanı.”
Planın vazife bölümünde hedef şöyle anlatılıyor: “Balyoz
Komutanlığı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği
sağlayarak muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek ve
laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha
hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak maksadıyla; derhal,
AKP Hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut irticai
yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara
getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis
edecektir.” İşte icra planını da yarın Taraf’ta okuyacağınız Balyoz
Harekât Planı’nın geniş bir özeti.
Maksat:
(1)BALYOZ Komutanlığı, İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye
Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına
yerine getirme azim ve kararlılığı içerisinde laik devlet
otoritesinin temini için gerekli olan tedbirleri alacaktır.
(2)Harekatın maksadı; ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve
beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını
önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve
laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha
hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmaktır.
Düşman Durumu:
(1)İrticai grupların, hedefe giden yolda engel olarak gördükleri
TSK’ya karşı bir taraftan sızma gayretleri artarak devam ederken
diğer taraftan yıpratma, komuta zafiyeti içerisinde ve dinsiz
gösterme çabaları da artan bir ivme ile devam etmektedir.
(2)Mevcut iktidarın uygulamalarından cesaret bulan irticai
grupların, devlet düzenimizin temelini oluşturan laiklik ilkesini
kendi çıkar ve amaçlarına göre yorumladıkları görülmektedir. Bu
kapsamda; başta öğretim kurumları olmak üzere, kamu hizmetlerinin
yerine getirildiği çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında, irticai
hareketin simgesi olan türban ve başörtüsü kullanılmasında ısrarlı
davrandıkları gözlenmektedir. Bu yoldaki ısrar, masumane bir
tercihten ziyade, laik cumhuriyet ilkelerine karşı dine dayalı bir
devlet düzeni kurmaya yönelik din ve vicdan hürriyetini aşan
sistemli çabaların bir parçası olarak devam ettirilmektedir.
(3)ABD ve AB ülkelerinin karşılıklı paslaşmalarını seyreden ve ülke
menfaatlerini gözetmeden her talebi emir telakki eden, Büyük
Atatürk’ün deyimi ile müstevlilerin siyasi emellerine boyun eğmiş
AKP Hükümeti;
(a)İrticai faaliyetlerin ülke içerisinde artmasına, güç
kazanmasına, kadrolaşmasına ve teşkilatlanmasına tam destek
vermekte,
(b)Ekonomik çözümsüzlüklerin yol açtığı boşluklardan da istifade
ederek, istediği karşı devrimi gerçekleştirebileceğini
hissettirmekte ve tüm ülke genelinde AKP yandaşları, tarikat ve
cemaatler ile devlet kademelerinde hızla kadrolaşmakta,
(c)İktidarın kendisine sağladığı imkân ve kabiliyetleri kullanarak
medya, sivil toplum örgütleri ve bürokrasiyi kendine bağımlı hale
getirmeye çalışmakta,
(ç)Mevcut yetkiler ile hukuki boşluklardan da istifade edilerek
mürteci ve dogmatik yapıda insan yetiştirmeye uygun ortam sağlayan
medrese, tekke ve zaviye tipi, eğitim ve öğretim birliğini ortadan
kaldıran çarpık bir eğitim sisteminin yeniden hayata geçirilmesini
hedeflemekte,
(d)Bu amaçlarına ulaşmak maksadıyla, anayasa değişikliği ve hukuk
reformu adı altında TSK ile birlikte laik cumhuriyetin en önemli
teminatı anayasal kurumların etkinliğini kıracak, kendi amaçları
doğrultusunda evrimleştirecek yollar aramakta,
(e)Başta dışarıdan müzahir ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, içeriden
irtica ile iltisaklı medya, hukuk, bürokrasi, emniyet, maliye ve
daha birçok kamu kurum ve kuruluşunda örgütlenmiş yandaşları ile
koordineli ve planlı çalışmalarla laik kesimi ve rakiplerini
hareket edemez hale getirmekte,
(f)AB üyeliğini ve terör sorununu bahane ederek, Cumhuriyetin temel
niteliklerini değiştirmeye yönelik çabalarını, dış desteğin de
etkisiyle devam ettirmektedirler.
(4)AKP Hükümetine, AB üyeliği kapsamında dış güçler tarafından
sağlanan mali ve siyasal destek devam ederken, Ortadoğu ve Arap
ülkeleri ile İslami gruplar tarafından sağlanan ekonomik destek de
artmaktadır. ABD, AB, irticai unsurlar, bölücü unsurlar ve AKP
ortak eylem ve söylem birliği ile hareket etmektedirler.
(5)İktidar ve irtica yanlısı basın yayın organları her geçen gün
cesaretlenip palazlanırken, muhalif basın, geçmişte yaptığı şahsi
yanlışlıkların bedelini, görevini yapmayarak ve/veya yapamayarak
ödemektedir. Toplumsal muhalefet sindirilmiş, muhalif basın
ekonomik ve mali denetim tehdidi ile susturulmuştur.
(6)İrticai faaliyet gösteren vakıf ve dernekler ile yıkıcı bölücü
unsurlar işbirliklerini alenen yapma pervasızlığını
göstermektedirler. Bunu AB süreci, birlik - beraberlik, kardeşlik,
demokrasi vb. evrensel temaları kullanarak yapmaktadırlar.
(7)Buna karşın muhalefet partileri de etkin, önleyici, alternatif
oluşturan, siyasal iktidarın faaliyetlerini denetleyici ve geniş
halk kitlelerinde yankı bulan bir muhalefet sergileyememekte;
basit, tutarsız, kişiliksiz, silik ve günü kurtarmaya yönelik
söylemlerle muhalefet yapmaktadırlar. Mevcut durumları itibari ile
halkta giderek artan bir umutsuzluğa yol açmaktadırlar. Laik
cumhuriyeti kurtaracak, birlik ve beraberliği sağlayacak ve gerekli
tedbirleri alacak siyasi ufuktan yoksun liderler, koltuklarını
korumanın ötesinde, kısır ve uzlaşmaz tavırların üstünde bir
davranış ortaya koyamamaktadırlar.
Dost Durumu:
(1)3 Kasım seçimlerinde AKP, % 30 civarında oy almıştır. Ancak son
günlerde öne çıkan ümmetçilik faaliyetlerine rağmen, bu oranın
tamamının irticayı desteklediği sonucunun çıkarılmasının uygun
olmayacağı değerlendirilmektedir. Bunlardan birçoğu daha önceki
hükümetlerin icraatsızlığına tepki oyları olup, AKP içinde de
harekatımıza, müzahir ve dost gruplar bulunmakta, ihtimaller
karşısında yönetici elite yakın durmaktadırlar.
(2)Buna rağmen, şimdiye kadar içimizde barınmayanlar meclise
taşınmıştır. Bu meydan okuma karşısında kategorili personel
pervasızca biraz daha cesaretlenmiş ve kadrolaşma faaliyetlerine
hız vermişlerdir. Bu nedenle anılan personelin, sadece Silahlı
Kuvvetler içerisinden değil, bütün kamu kurum ve kuruluşlarından
derhal uzaklaştırılmaları bir zorunluluk haline gelmiştir.
(3)Her türlü olumsuz şartlara rağmen cumhuriyeti koruma ve
kollamaya yönelik eylem ve planlamalarımız devam etmektedir. Bu
kapsamda;
(a)TSK bünyesindeki dost ve müzahir unsurlar dışında kalan,
özellikle yüksek rütbeli personelin kontrol altında
tutulmasına,
(b)TSK’nın her kademesine müzahir eleman temini konusunda referans
uygulamasına (ÇYDD, ADD, Türkiye Gençlik Birliği vb.) devam
edilerek azami koordinasyon sağlanmasına,
...
(d)TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik
operasyonlar, basın yayın faaliyetleri ve sosyal sorumluluk
projelerinin yakından takip edilmesine ve gerektiğinde
koordinasyonun sağlanmasına,
(e)Aleyhe yapılan her türlü propaganda ve yasal düzenleme
girişimlerinde muhalefet partileri ile koordineli fikir ve eylem
birliği içerisinde hareketler sergilenmesine devam edilecektir.
DARBE PLANININ 2. BÖLÜMÜ
HABERİN DEVAMINDA...
2. BÖLÜM
12 Eylül'ün model alındığı Balyoz Planı'nda benzeri görülmemiş toptan temizlik hedefleniyordu. Taraf'ın 1. sayfa ve 4 tam sayfasını ayırdığı plan tüyler ürpertici detaylar içeriyor.
Çetin Doğan cuntası, darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi Şükrü Saraçoğlu ve Burhan Felek statları ile Ümraniye Netaş tesislerine doldurmayı planlamış
SIKIYÖNETİM KOMUTANI DOĞAN
TARAF'IN dün yayımladığı Çarşaf, Sakal, Oraj ve Suga planları ile kaos hedefleyen cuntanın nihai amacı sayfalık Balyoz Planı'nda yazılı. Planın altında Sıkıyönetim Komutanı olarak Çetin Doğan'ın adı var.
BİR DAHA HORTLAMAMAK ÜZERE...
PLANIN maksadı, laik düzenin işlemesine mani olan sebepleri bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak. Planın dört aşaması var: Hazırlık, harekât ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılanma.
GÖMÜLÜ MÜHİMMAT ÇIKARTILSIN
DARBENİN icra safhasında, toprak altında gömülü mühimmatın da derhal çıkartılması isteniyor: Harekâtta kullanılmak üzere idhar (yığınak) noktalarında depolanan mühimmat planlandığı şekilde dağıtılacak.
SİVİL KONTRGERİLLA DEVREDE
Balyoz Planı'ndan: AKP ve işbirlikçilerini saf dışı bırakmak için resmî ve gayrıresmî yurtseverler acilen seferber edilecek
LAHİKA-2:843 KİŞİLİK YURSEVERLER LİSTESİ
2003'TE planlanan darbe sırasında hükümeti tasfiye etmek için başta
Silahlı Kuvvetler'in imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve
manevi tüm güçlerin kullanılması planlanıyor. Bu amaçla, darbede ve
darbe sonrasında görev alacak İstanbul ve çevresinde yaşayan ordu
ile bağlantılı 843 kişinin isimleri tek tek sıralanıyor.
BÜTÜN KİLİT MAKAMLARA ASKERLER GELECEK
BALYOZ Harekâtı'nda, darbe sonrasındaki görevlendirmelerle ilgili
ayrıntılar da dikkat çekici. Yargı dahil sivil bürokraside kimin
nereye atanacağı, kimin görevden alınacağı, kimin tutuklanacağım
gösteren listeler mevcut. Listenin arka planındaki anlayış planda
şöyle özetleniyor: En üstten en alta bütün devlet kadrolarının
temizlenip 1923 zindeliğine ulaşması esastır.
MİT'e muvazzaf general
Planın yeniden yapılandırma safhasında MİT'in başına muvazzaf bir general atanması, muhafazakârlaştığı öne sürülen polisin jandarmaya bağlanması öngörülüyor...
Yeniden Türkçe ezan
Balyoz Planı'ndan: Cumhuriyet'in aşındırılan kazananları tekrar yerleştirilecek. Türkçe ezan dahil tüm ulusal değerlerimiz hayata geçirilerek Arap ve Kürt unsurların Türklüğe verdiği zarar telafi edilecek.
HER ŞEY BİR OYUN DEĞİLDİ
5-7 Mart 2003 tarihlerinde İstanbul Selimiye Kışlası'nda 1. Ordu'ya bağlı tüm komutanlıkların katıldığı toplantı aslında yıllık bir strateji toplantısı gibi planlanmıştı. Fakat toplantının esas gündemi 2002 Aralık ayında hazırlanan Balyoz Harekât Eylem Planındı. İşte o toplantı sırasında 1. Ordu tarafından alınan ses kaydı ve o ses kaydının 17S sayfalık dökümünden geniş bir özet
5-7 MART 2003 İSTANBUL SELİMİYE KIŞLASI
Orgeneral Çetin Doğan (1. Ordu Komutanı - Açılış konuşması): Bu plan çalışmasında yalnız şimdiye kadar olan plan çalışmalarının dışında belki de Türkiye'de ilk defa ordu çapında bizim planlarımız içerisinde yer almakla beraber ikinci plana ittiğimiz aslında günümüzdeki gelişmeleri dikkate aldığımız zaman birinci öncelikli ele almamız gereken iç tehdidi bu seminerde öne alıyoruz.
İçinde yaşadığımız koşullan hepiniz biliyorsunuz, yaşadığımız durumları ve gelişmeleri hepiniz biliyorsunuz. Ve olası en kötü senaryo derken o kötü senaryodan daha kötü senaryo ....yor aslında gelişmeler bir yönüyle bundan birkaç ay evvel öngördüğümüz senaryodan daha kötüsüne mi gidecek bilmiyorum, öyle endişe verici bazı gelişmeler de var. Bu bakımdan da bu olumsuz gelişmeler içte gelişecek olumsuz gelişmelere karşı hazırlıklı olmak için planlan gözden geçirmek ve hatta yoksa planlarımız yeni planlar üretmek durumundayız.
Şimdi iç tehdit söz konusu olduğu zaman biz doğrudan doğruya EMASYA planlarına el atıyoruz. EMASYA planlan il idaresi kanununun öngördüğü tarzda Genelkurmay'dan yapılmıştır. Hasbel kader benim dönemimde EMASYA planlan yenileştirilmiştir.
Biliyorsunuz silahlı kuvvetlere yönelik eylemlerde doğrudan doğruya il idaresi kanununa göre valinin kuvvet talebine gerek duyulmadan, bunun altını çiziyorum, yasal bir isteği söz konusu olmadan da her seviyedeki birlik komutanının resen duruma müdahale hakkını iç hizmet kanunu vermiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı alenen fesat çıkarma tahkir ve bizim normal askeri ceza kanununda suçlar kapsamına giren konularla ilgili komutan doğrudan doğruya müdahale etme, bu müdahale sonuçlarını bildirme yükümlülüğüne sahiptir ve böyle yasal bir zemin vardır.
Evet, şimdi yeni durumu incelemeye başlıyoruz. Olasılığı tehlikeli senaryonun en yüksek tehlikeli senaryonun arzı ve müteakiben durum değerlendirmeyi şey yapacağız.
Albay Süha Tanyeri (1. Ordu Kurmay Başkanı):
Komutanım, olasılığı en yüksek tehlikeli senaryoyu arz ediyorum. Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarması ve bu durumun Türkiye tarafından kabul edilmemesi nedeniyle oluşan belirsizlik Ege Denizi'nde ve hava sahasında her iki devletin de kendisine ait kabul ettiği alanlarda çatışmalara sebep olmuştur. Bu olaylar sonucunda Yunanistan tarafından bir Türk F-16 savaş uçağı Ege denizi açıklarında düşürülmüş. Sakız Adası 8 mil açığında deniz kuvvetlerimize ait bir hücum bota Yunan savaş uçaklarınca taciz atışı açılmıştır. Bu gelişme ile Türk Yunan hududunda gerginlik had safhaya ulaşmıştır.
Bu gelişmeler üzerine Bakanlar Kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulu'nun teklifi üzerine 1. ve 2. Ordu bölgelerini kapsayacak şekilde; 2 Şubat 2003 tarihinden geçerli olmak üzere kısmî seferberlik ilanına karar verilmiştir.
Karar Resmî Gazete'de yayımlanmış ve TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
Güneydoğu Anadolu'da terör olaylarının artması Kuzey Irak'taki belirsizliğin, yerini Kürt gruplarla gerginliğe bırakması Amerika Birleşik Devletleri'nin harekât öncesi verdiği sözleri tutmaması ve bu konudaki isteksizliği ve Kopenhag zirvesi sonucunda Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi üzerine hükümetin yeni ittifaklar arayıştan içine girmesi irticai kesimlerin İslâm devleti kurma özlemlerini fiilen harekâta geçirmiştir, özellikle Kocaeli, Adapazarı ve İstanbul'da rejim aleyhinde gösteriler düzenlenmeye başlanmıştır.
22 Şubat 2002 tarihinde İzmit'te bir grup ilköğretim okulu müdürü ve öğretmenleri çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında türban ve başörtüsü yasağını protesto etmeye yönelik kanunsuz bir gösteri yapmaya teşebbüs etmiştir. Başlangıçta yürüyüşün önlenmesi için alınan tedbirleri müteakip meydana gelen olaylar giderek büyümüş. Emniyet güçlerinin olaylara müdahale etmede gecikmiş olması bazı bölgelerde ise müdahale etmeyerek pasif destek vermesi nedeniyle pek çok işyeri tahrip edilmiş ve iki gün içinde 25 kişi ölmüş, yaklaşık 500 kişi yaralanmıştır.
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA
[PAGE]İstanbul Fatih'te 28 Şubat 2002 tarihinde aşın dinciler tarafından Atatürkçü düşünceyi savunan demek binalarına yapılan saldın sonucunda çıkan çatışmalarda çok sayıda bina ve işyeri tahrip edilmiş, olayların İstanbul genelinde yayılması sonucu 30'un üstünde insan ölmüştür. Kentteki pek çok mağaza ve ev yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve jandarma karakollarına sığınmıştır.
İstanbul'un birçok semtinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır. İstanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. İşyerleri ve birçok alışveriş merkezine yönelik yağmalama olaylarının artış göstermesi nedeniyle esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmış ve birçok zaruri gıda maddesi temininde zorluklar yaşanmaya başlamıştır.
Yetkililer tarafından İzmit ve Adapazarı'nda da gerilimin oldukça yükseldiği dile getirilmiştir.
Bu olaylar üzerine Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesiyle sıkıyönetim ilan etmiş. Ve karar Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı gün TBMM'nin onayına sunulmuştur. Ancak TBMM'de üye yeterli sayısına ulaşılamadığı için sıkıyönetim karan onaylanmamıştır.
Gelişen bu durumlar üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca Kuvvet Karargâhı'nda ordu komutanlarının katılımıyla bir değerlendirme toplantısı yapılacağı, muhtemel tedbirler ile iç tehdide yönelik geliştirilecek hareket tarzları gibi konuların da dikkate alınacağı bildirilmiştir.
Kuvvet Karargâhı'nda yapılacak değerlendirme toplantısında sunulacak ordu görüşünü belirlemek maksadıyla mart ayının ilk haftasında ordu karargâhında kolordu ve tugay komutanlıklarının katılımıyla bir toplantı icra edilecektir. Bu toplantıda yukarıda belirtilen ana esaslar çerçevesinde dış ve iç tehdide yönelik alınacak tedbirler, planlarda yapılacak tadilatla ilgili teklifler iç ve dış tehdide müdahalede ihtiyaç duyulacak kuvvet miktarı görüşülecektir. Arz ederim.
ÇARE: MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ
Orgeneral Çetin Doğan: Tamam, teşekkür ederim. Şimdi bu konunun görüşülmesine geçmeden evvel birkaç şey söylemek istiyorum. Onu hızla geçelim. Şimdi arkadaşlar, bu bir jenerik senaryo ama günümüzdeki gelişmelerle bir paralellik taşıyor. Eee, olasılığı en yüksek tehlikeli bir senaryo olarak öngördüğümüz konuda kısaca burada anlatıldı ayrıntılı olarak. Evet, içteki birlik bütünlüğü nasıl sağlayacağız, arkadaşlarımız bu konuyu işte gündeme getirdiler. Milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela inandırıcı milli birliği sağlayıcı bir hükümetin varlığı ile olur. Dini öne çıkartan, ümmet anlayışını öne çıkartan milli birliğimiz hiçbir zaman sağlanmaz. İnsanların dini inançları farklı farklıdır. Bu eski ümmet Osmanlı döneminde din adına, gaza yapma adına savaşlar vardı. Eski dönemlerde bütün ulusları 7 yıl, 40 yıl, 100 yıl savaşlarına falan soktular ama şimdiki dönemde ulusal çıkarlarımız ulus-devlet olmanın özelliğinden dolayı ulusal birliğimizde ilk Atatürk'ün o sözü ulusal birliğimizi öne çıkartır. Bunun için de her şeyden önce evet, hükümetin ve meclisin kendisine çekidüzen verdirici, ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanı'na Kuvvet Komutanı'na diyeceğim ki siz Meclis'i ve Hükümeti uyana bu gidişe dur deyici bir ültimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın 'bu işin sonu boktur' işte sonunuz böyledir. Bu konuda gerekli tertip ve tedbirleri alın. Evvela ulusal birliğimizin evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım. Milli Mutabakat Hükümeti kurulması sureti ile halkın tasvip edeceği tarafsız bağımsız daha tek...edeceği bu kadar gaile içinde ülkeyi daha sonra bütün bu gailelerden sonra seçime götürecek bir hükümetin kurulması en önemli birinci... bu tabii, bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok yanlış da anlamayın. Bizim yaptığımız tekliflerimiz vardır. 0 teklifleri de şimdi sizlerle paylaşmak istemem. Neyse ama böyle bir konuda ortaya konacak tavır ve davranış budur.
210 BİN KIŞI DİRENEBİLİR
Albay Yalçın (15. Kolordu Harekât ve Eğitim Şube Müdürü): Sayın Komutanım, takdimi perde sunudan takdim planına göre 25 dakikalık süre içerisinde gizlilik derecesinde arz edeceğim. Ordu geri bölgesindeki İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Bilecik illerinde toplam 16 milyondur.
Ordu geri bölgesinde irticai yıkıcı ve bölücü faaliyetler açısından en riskli olan İstanbul'da aşın sağ, bölücü ve aşın sol terör örgütleri ve gruplarının toplam 180 ila 210 bin arasında bir kitleyi amaçlan doğrultusunda etkileyebileceği, yağma, gösteri, yürüyüş gibi toplumsal olaylarda kullanabileceği, bu örgütlerin sayılan tam olarak tespit edilemeyen militanlarıyla sabotaj ve bombalama, suikast gibi silahlı eylemlerde bulunabileceği değerlendirilmektedir.
- Kritik bölgeler ve mukavemet etmesi beklenen kişiler kontrol altına alınacak her türlü mukavemet kesin bir kararlılıkla kırılacaktır.
- Planın istihbarat amaçlan içinde yer alan, kuruluş amaçlan dışında çalışan veya faaliyetlere devam etmesinde sakınca görülen demek, sendika ve meslek kuruluşlarıyla bunların yan örgütlerinin faaliyetleri üst komutanlık emirleri doğrultusunda durdurulacaktır.
- Geçmişte irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere katıldığı tespit edilen şahıslar gözaltına alınacaktır.
- irticai yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen sıkıyönetim bildirilerine uymayan çeşitli yolsuzluklara adı karışmış kamu personeli yerine güvenilir, liyakatli, sivil veya emekli olmuş personel görevlendirilecektir.
- Valilik, belediye başkanlığı, televizyon stüdyosu radyo evleri gibi binaların emniyeti sağlanacak, giriş ve çıkışlar kontrol altına alınacaktır. Planın istihbarat ekinde belirtilen irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen yayın organlarının yayını ve dağıtımı durdurulacaktır.
BİZE 12 EYLÜL LAZIM
Korgeneral Ergin Saygun (1 Kolordu Komutanı): Komutanım, ben evvela müsaade ederseniz şu konuyu vurgulamak istiyorum. Bu bir EMASYA değildir. Bu bir devletin bekasıyla ilgili bir şey. Rejimin devamı ile ilgili bir şeydir. Bu bakımdan diğer kuvvetlere mensup bölgemizdeki kurum ve kuruluşların da bu yaklaşım içinde olması ve bu yapılacak bütün planlamada yer alması, bilfiil görev alması gerekir.
(ismi belli değil): Şimdi bu ülkede gerçek vatanseverler ne yapacak yani şimdi onların karşısında bir kitle de yani onlar nasıl silahlanmışsa buna karşı bundan evvelki olduğu gibi onlara karşı bir harekât icra edilince yeni bir oluşum ortaya çıkacak yani. Buna silahlı kuvvetler müdahale mi edecek yoksa teşvik mi edecek yani bu oluşum içinde ülkenin yüzde oy potansiyeline baktığımızda ortaya çıkan irticai tablonun karşısında da %80'e yakın bir rakam var. Yani bunların da örgütlenmesi halinde, organize olması halinde, irticai unsurlara karşı yapılabilecek karşı bir harekâtın da olabileceğini göz ardı etmemek lazım. 1. Tugay komutanımızın söylediği konu aslında 12 Eylül öncesinde ülke yangın yerine dönmüş her gün 50 tane insan ölüyordu. Sağ sol birbirine girmişti. Ama bir 12 Eylül darbesi bütün bunların hepsini ortadan kaldırdı. O ülke sütliman haline geldi. E şimdi böyle bir tehdidin ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola göndermenin bana göre yapılacak en kolay harekât tarzı bir 12 Eylül gibi harekâtın baştan itibaren organize edilmek suretiyle bir anda söndürülmesi imkân sağlar diye düşünüyorum. Burada tabii, burada söylemek istemedik ama sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bundan sonraki konuşmalarda da dikkate alın...
İDRİS GÜLLÜCE'NİN YERİNE
Tuğgeneral Varol (2. Zırhlı Tugay Komutanı): Tugayın sorumluluk bölgesi Maltepe, Kartal Pendik Tuzla ve Sultanbeyli ilçelerini kapsamaktadır. Tuzla Belediye Başkanı idris Güllüce ve Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya Karakaya yerine tespit edilen personelle değiştirilecek.
FENERBAHÇE STADYUMU TOPLAMA YERİ
Albay Memiş (23. Motorlu Piyade Alay Komutanı): Komutanım, harekâtın 3. safhasında geçmişte irticai yıkıcı bölücü faaliyetlere karıştıkları tespit edilen şahıslar gözaltına alınacaktır. Gözaltına alınan ve tutuklananlar başlangıçta Üsküdar bölgesinde Burhan Felek Spor Tesisleri'nde Ümraniye'de NETAŞ misafirhanesinde, Kadıköy'de Fenerbahçe Stadyumu'nda toplanacak, bilahare sorgulanmak üzere Ümraniye Cezaevi'ne götürülecek jandarma ve polis sorgulama timleri vasıtasıyla sorgulanacaktır.
HALKA KARŞI ACIMASIZ OLMALIYIZ
Gafur Paşa (Soy ismi ve rütbesi belirtilmemiş): Komutanım, seçimlerden sonra gazetelerde şöyle bir haber geçti kırıntı gibi bilmiyorum. Arkadaşlardan da okuyan var mı ben okudum Tayyip'i tebliğe gidenlerin arasında çok sayıda emniyet mensubunun olduğu. Komutanım, valiler toplantısında kararnameden sonra İçişleri Bakanlığı'ndaki toplantıyı biz basına yansıyan kadarıyla namaz kılma olayları bu kadrolaşma Abdülkadir Aksu'nun bilinen şeyler zaten.
Metin Yavuz Yalçın (52. Zırt* Tümen Komutanı): Ben 2. ve 5. Kolordu
Komutanlığımdan yeterli emniyet tedbirlerini alabilecek bütün
birliklerimi oraya görevlendiririm. Onun dışındakilerin tamamını
buraya getiririm. İstanbul'un üzerine çökerim. Ve belediye
başkanıymış, yok ondan sonra savcıymış, hâkimmiş, kaymakammış, bu
konuya olumsuz bakan tablolarda yer alan insanları gerekirse
belediye başkanlıkları komutanları o görev de uhdesinde olacak
şekilde görevlendirmek suretiyle ve ağır bir baskı ve biraz evvel
ifade ettiği gibi. Ben tabii komutan arkadaşıma katılıyorum ama bir
yerde de hani karşımıza halkı almak meselesi ayrı, bunlar
kararlarını vermişlerdir. Bu ülkeyi bölecek parçalayacaklardır ve
ülkeyi başka bir rejimin içerisine taşıyacaktır. Böyle kararlı olan
bir halka karşı da acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir.
HALK DENİZDİR BİZ BALIK
Çetin Doğan (Kapanış Konuşması): İçeride yapacağımız güvenlik harekâtının klasik bir EMASYA harekâtı olmayacağını bütün arkadaşlarım burada yapraklan takdimlerle ortaya koydular. Klasik EMASYA anlayışından mutlaka çıkılacak ama bunun anlamı halka gereksiz yere kuvvet kullanma, o halkın yaşantısını daha da bozma gibi olmayacak. Halkı kendi etrafımızda toparlayarak, daha evvel söylediğim gibi sivil toplum kuruluşlarını, üniversiteleri Türk Silahlı Kuvvetleri'yle bütünleştirerek bunun üstesinden gelmek zorundayız.
Mao'nun dediği gibi halk denizdir, biz balığız demiştir komünist rejimini yerleştirmek için. Biz ama laik demokratik Cumhuriyet'in sahipleri ve bekçileri aynı düşünceyi halkın deniz olduğunu laik demokratik Cumhuriyet'in bekçilerinin de balık olduğunu ve bu deniz içerisinde, bu su içerisinde yaşama koşulunun halkımızın desteğine mutlaka sahip olmamız gerektiğini de asla unutamayacağız. Ve şu anda halkımızın desteği çok yüksektir ve bu desteği yıpratacak adımlar atılmasına, içimizden başka türlü sesler çıkmasına mani olacağız. Onun için de bölgedeki sıkıyönetim planlamalarını yeni baştan daha radikal tertip ve tedbirlerle ama yeterli gücü bölgede bulundurarak...
VE BALYOZ İNİYOR...
Padişah Üçüncü Selim'in Nizamı Cedid Ordusu için yaptırdığı Selimiye Kışlası, inşa edilmesinden tam iki asır sonra, 2002 kışında yine hareketli günler yaşıyordu. Bu kez "gayri nizami" bir hareketlilikti söz konusu olan.
Selimiye'yi karargâh olarak kullanan Birinci Ordu'nun Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanarak tek başına hükümet kuran AKP'yi "düşman" bellemiş ve yönetimden düşürülmesine karar vermişti. Bu amaçla Aralık 2002'de bir darbe planı hazırlattı ve buna "Balyoz Güvenlik Harekât Planı" adını verdi.
Söz konusu planın, giriş, genel durum ve maksat fasıllarını Taraf dün yayımladı. 20 Ocak 2010 tarihli gazetemizde ayrıca, Balyoz Darbesi'ne zemin hazırlamaya yönelik Çarşaf, Sakal ve Oraj planlarının ana hatlarına da yer verdik.
Bugün, kaldığımız yerden, Balyoz Harekât Planı'nın hikâyesine devam ediyoruz. Planın nasıl hazırlandığını, neleri kapsadığını, nasıl hayata geçirilmesinin hedeflendiğini, darbe sırasında ve sonrasında yapılacak operasyonların ve hedef alınan şahısların dökümünü bu sayfalarda okuyacaksınız.
Tek bir irticacı kalmayacak
Balyoz Harekât Planı'nın altına "Balyoz Sıkıyönetim Komutanı" sıfatıyla imza atan Çetin Doğan, bu planı, Türkiye çapında sıkıyönetim ilanı sağlandıktan sonra, "AKP hükümetini devirecek bir karar ve eylemler bütünü" olarak tahayyül etmişti. Bu karar ve eylemleri, Kara, Hava, Deniz kuvvetleri ve jandarma'ya mensup subayların çalışmasıyla hayata geçirmek için binlerce sayfalık plan, emir ve fiş hazırlatmakla kalmadı. Bir de, Selimiye'de "rutin" görünümlü seminer düzenleterek, katılan 29'u general toplam 162 subayla birlikte masa başında darbe provası yaptı.
Bu seminerin kesintisiz ses kaydı ve 175 sayfalık teyp dökümü Tarafın elinde ve bunun geniş bir özetini bugünkü dokuzuncu sayfamızda bulacaksınız.
Şimdi gerek bu seminerde konuşulanlara kulak vererek, gerekse seminerin rehber metni olan Aralık 2002 tarihli Balyoz Harekât Planı'na bakarak. Orgeneral Doğan ve arkadaşlarının nasıl bir darbeye heves ettiklerini anlamaya çalışalım.
Balyoz Planı'nın dünkü gazetede de kısaca aktardığımız "Vazife" bölümünde, gayet net bir darbe görevlendirmesi vardı; kısaca hatırlayalım: "Harekât derhal, AKP hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut irticai yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis edecektir."
Bu ifadelerden sonra, planın "icra" bölümü başlıyor ve en tepede, harekâtın maksadı, "laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırarak laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek" diye tanımlanıyor.
Devamındaki bölüm, ordu içindeki bir grubun "irticacı" tabir ettiği ve "düşman" saydığı AKP ve yandaşlarına karşı nasıl topyekûn bir imha hareketi planladığını kanıtlıyor. Plandan okuyalım:
"Bu maksadın tahakkuku için; Ulu önder Atatürk'ün 'Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır' veciz sözü ile emrettiği üzere; demokrasinin tamamı ile askıya alınması da dâhil olmak üzere nihai amaç olan irticai yapılanmanın tek bir ferdi dahi kalmayacak ve bir daha hortlamayacak şekilde ortadan kaldırılıncaya kadar gerekli her türlü tedbir alınacaktır."
Resmî / gayrıresmî yurtseverler
Planın devamında AKP hükümetine karşı hareketin genel bir tarifi var: "öncelikle ve acil olarak, AKP yönetiminin tasfiyesi ve işbirlikçilerinin saf dışı bırakılması maksadıyla, harekât alanının şekillendirilmesi de dâhil olmak üzere, resmî / gayrıresmî tüm yurtseverler seferber edilecek, başta Silahlı Kuvvetlerin imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve manevi tüm güçler kullanılacak, özellikle, gözaltına almalar ve yağma talan, gasp ve milli serveti tahrip gibi eylemler sırasında ikazlara uymayanlara karşı, Silahlı Kuvvetlerin gücünü çok kısa sürede hissettirecek sert uygulamalara başvurulacak, ikinci aşamada, belirlenen kadrolar işbaşına getirilecek, bölücü ve irticacı kadroların şiddetle ve derhal bertaraf edilmesi için, gerekirse özel yöntemler devreye sokulacak."
Yargıç, diplomat, gazeteci
Yukarıdaki bölümde yer alan " resmî / gayrıresmî tüm yurtseverler seferber edilecek" ifadesi özellikle önemli. Zira Balyoz Darbe Planı'nın Tarafın elde ettiği beş bin sayfayı aşan belgeleri arasında, sadece askeri personele verilen "darbe öncesi ve sonrası görevler" anlatılmıyor.
Bu belgeler, "resmî" yurtseverlerin ve düşmanların kimler olduğunu yansıtır şekilde, üst düzey bürokratların "olumlu/olumsuz" ya da "faydalanılıyor" türü ifadelerle fişlendiği listeleri de kapsıyor.
Örneğin, 116 Yargıtay üyesi bu kapsamda tek tek fişlenirken, -Gizli" damgalı "Birinci Sınıf Kamu Görevlileri ve Destek Durumları" başlıklı belgede birçoğu büyükelçi seviyesindeki toplam 112 diplomat, "kullanılabilir; bundan sonra da kullanılmalı, yakın teması var, etkili yerler için değerlendirilecek; meslekte başarısız, desteklenmeli"; ya da "filancanın akrabası, olumsuz; kumar ve alkol problemi var" türü ibarelerle tek tek notlanmış.
Yine bu listelerde, hangi yargıçların tasfiye edileceği, hangilerinin sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirileceği, kimin darbeye yardımcı, kimin engel olacağına işaret eden notlar da yer alıyor.
Aynı şekilde, hemen tutuklanacak Başbakanlık bürokratları ve görevden alınacak ya da yerinde bırakılacak valilerin tam Üstesi mevcut.
"Gayrıresmî yurtseverler" kapsamında ise, hem gazeteciler hem de sivil halktan, her meslekten şahısla nüfus bilgileriyle birlikte listelenmiş. Darbeye yardımcı olması muhtemel şahıslar "iltisaktı birinci öncelikli sivil kişiler" başlıklı ve bir kontrgerilla örgütlenmesini çağrıştıran kapsamlı bir listede yer alıyor.
Ayrıca "harekât planına kamuoyu desteği sağlanmasında faydalanılacak medya mensupları" başlığını taşıyan 137 kişilik bir Üste de var ve bu listeyi bugün yayımlıyoruz. Bir diğer üste ise yine on ikinci sayfamızda bulabileceğiniz 36 gazetecinin adından oluşuyor ki onlar "darbeden sonra ilk tutuklanacaklar" olma ayrıcalığına sahip.
Kilit makamlara asker
Balyoz Harekâtı'nın tam teşekküllü bir darbe planı olarak tasavvur edildiği, planın ve eklerinin askerin yönetime el koyması sonrasındaki görevlendirmelerle ilgili ayrıntılarda da açıkça görülüyor. Bu kapsamda hazırlanan ve yargı dâhil sivil bürokraside kimin nereye atanacağını, kimin görevden alınacağını ve kimin tutuklanacağını gösteren listeler Tarafta mevcut. Bu listelerin arka planındaki anlayış ise Balyoz Planı'nda şöyle ifadesini bulmuş:
"Devlet otoritesi hâkim kuruluncaya kadar kamu görevlerinin ifası için asker ve sivil şahıslar atanacaktır. Bu maksatla; bütün kilit görevleri askerî personel devralacaktır. Anılan kilit personel, Harp Akademileri Komutanlığı, sınıf okulları ve diğer askerî birliklerdeki belirlenmiş general ve subaylardan, yetmediği takdirde emekli general, subay ve astsubaylardan tefrik edilecek, bu personele ait hazırlanmış olan isim Üsteleri güncellenerek hazır tutulacak."
1923 zindeliği için temizlik
Planda, sırasıyla "Özel operasyon ve sorgulama timleri; özel görevli toplama timleri; sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek personel; darbe harekâtı timleri; gözaltı timleri; hasar tespit timleri; kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilecek personel; özel hastaneler ve ilaç depolarında görevlendirilecek personel; gümrükler, depolar, ambarlarda görevlendirilecek personel; alışveriş merkezleri ve gıda toptancılarında görevlendirilecek personel" olmak üzere on bir ayrı işleve sahip ekiplerin oluşturulması öngörülüyor. Bu ekiplerle ilgili personel listeleri de hazırlanmış ve sürekli güncellenmesi talimatı plana yansımış.
Ekiplerin "gözaltı, sorgu, özel operasyon" benzeri sorumluluklar üstlenmesi boşuna değil, zira plan "toptan bir temizlik" öngörüyor, ilgili iki paragraf aynen şöyle: "Devlet ve kamu erkinde, en üst kademeden en alt kademeye kadar bütün kadroların temizlenmesi ve 1923 zindeliğine ulaşılması esas alınacak.
İrticai, bölücü ve yıkıcı yapılanmanın yurt içindeki tespit edilmiş tüm malvarlığı ve mali kaynaklarına el konulacak, yurtdışı finans kaynaklarının engellenmesi için ilgili ülkeler nezdinde girişimde bulunulacaktır."
Gömülü mühimmat çıkarılacak
Darbe, dört safhada gerçekleştirilecekti. "Hazırlık, harekât ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılandırma" olarak sıralanan bu safhalar planda ve harekât emirlerinde detaylandırılıyor.
Darbe belgesindeki "Hazırlık" başlığı altında, darbe hazırlığını kamufle edecek olan seminere şöyle değiniliyor:
"Balyoz Güvenlik Harekat Planı, 'Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo' isimli jenerik bir plan şeklinde, "GİZLİ" gizlilik derecesinde ve özel seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek."
Yine "hazırlık" safhasında, "AKP ve irticai gruplara yönelik istismara açık noktalar mevcut ve oluşturulması düşünülen yasal mevzuat çerçevesinde değerlendirilecek; gerektiğinde istismar noktalan oluşturulması için sızdırılan personelin kullanılması amacıyla alternatif planlar oluşturulacak" denilen plan, harekat ortamının şekillendirilmesi aşamasına yönelik silahlı eylemlerin kaynağı konusunda da ipucu veriyor.
Son birkaç yıldır, Mehmet Akif in meşhur mısraını zihinlerde "mühimmat fışkıracak toprağı sıksan mühimmat" şekline dönüştüren bulgulara da ışık tutan bir cümle bu:
"Harekât ortamının şekillendirilmesi safhasında kullanılmak üzere idhar noktalarında depolanan mühimmat çıkartılarak planlandığı şekilde dağıtılacak."
Halka yönelik eylem yapılacak
Balyoz Planı, sıkıyönetim ve darbe ortamının şekillendirilmesi için, "İstanbul ve civan başta olmak üzere hassasiyet arz eden şehirlerde iltisaklı kişilerin sevk ve idare ettiği halka yönelik eylemler yapılacak" diyor.
Bu talimatın detaylandırıldığı "Çarşaf Eylem Planı" İstanbul Fatih Camii'ne Cuma namazı esnasında saldırılmasını, "Sakal Eylem Planı" ise Beyazıt Camii'ne benzer bir saldın düzenlenmesini öngörüyor.
Bu iki planın genel hatları ile "Oraj" kod adlı ve dönemin Harp Akademileri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına'nın imzasını taşıyan ve bir Türk askerî jetinin Yunan uçaklarına düşürtülmesini, olmazsa Türk özel Filo mensuplarında düşürülmesi hedefleyen bir diğer plan Tara/ta dün yayımlandı ve halen internet sitemizden okunabilir. Planların kapaklarının imajlarını ise bugünkü sayfalarımızda bulacaksınız.
Yine darbeye "ortam hazırlama" amacıyla yapılması öngörülen eylemler arasında, "basın vasıtası ile AKP, tarikat, cemaat ve irtica grupların halk nezdindeki itibarının zedelenmesi" yer alıyor.
Ekonomik darboğaz yaratılacak
Planın devamında şöyle deniyor: "TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik operasyonlarla hem ulusal hem de uluslararası ortamda ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak ve koordine edilecek. Sürekli irticai faaliyetler ile ilgili haberler, öğrenci olayları, artan şehit cenazeleri, ekonomik bunalım, faili meçhul eylemlerle sokaklara dökülmüş halk temaları sürekli işlenerek, halkın en güvendiği kurum olan TSK'dan gereğini yapmasını beklediği yönünde kamuoyu yönlendirme çalışmaları yapılacaktır."
El Kaide'den eş zamanlı eylem
Balyoz Harekâtı'nın "icra" safhasında yapılması öngörülenler arasındaki ilk eylem tarifi aynen şöyle:
"Bölücü Terör örgütü ve B Kaide'nin büyük şehirlerde özellikle İstanbul'da eş zamanlı büyük eylemleri ve anılan eylemler sonrası icra edilecek, Sivil Toplum Kuruluşu ve üniversiteler ile koordine ederek yönlendireceğimiz çok geniş katılım 11 toplumsal gösteriler ve eylemler neticesinde oluşan kaos ve karmaşa nedeniyle öncelikle olağanüstü hal ve sonrasında sıkıyönetim ilan edilecek."
Bu irkiltici ifade, ordu içinde PKK ve El Kaide'nin eylemlerine
sadece "araç" değil "garanti" gözüyle bakan, bu eylemleri kışkırtma
ya da örgütleme gücüne sahip olduğunu düşünen bir grubun varlığını
ima ediyor.
El Kaide'nin, Balyoz Planı'nın masaya yatırılmasından dokuz ay sonra İstanbul'da tam da plandaki ifadesiyle "eş zamanlı büyük eylemler" gerçekleştirmiş olması, HSBC, Britanya