Paşadan müthiş 28 Şubat itirafı
Abone ol28 Şubat sürecinde Silahlı Kuvvetler olarak kendilerinin birçok hatası olduğu itirafında bulunan Emekli Koramiral Atilla Kıyat, "28 Şubat'ta kimsenin yatacak yeri yok" dedi
Emekli Koramiral Kıyat, Türkiye'de ciddi bir sorunla
karşılaşıldığı zaman herkesin çözümü TSK'dan beklediğini, 28 Şubat
sürecinde de hiç kimsenin çıkıp askerlere "Bana bak, bunlar senin
görevin değil" diyemediğini ifade etti.
Silahlı Kuvvetler olarak kendilerinin de birçok hatası olduğu
itirafında bulunan Kıyat, "28 Şubat'ta kimsenin yatacak
yeri yok" dedi
28 Şubat döneminde Koramiral rütbesiyle Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı'nda görev yapan ve 1999'da kadrosuzluktan emekli edilen
Atilla Kıyat, 32. Gün programında dikkat çekici açıklamalarda
bulundu. Tarihe 'post-modern' darbe olarak geçen 28 Şubat konusunda
kimsenin yatacak yeri olmadığını söyleyen Kıyat, o dönemde hiç
kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı dikilmediğini,
"Bana bak, bu senin görevin değil" demediğini
ifade etti.
"28 Şubat olur iken, siyasetçi de, Cumhurbaşkanlığı
Köşkü de, medya da, üniversite de, yargı da, hiç kimse TSK'ya karşı
dikilmedi. 'Bana bak, bu senin görevin değil' demedi. Kimsenin
yatacak yeri yokken; bir tek TSK'nın altındaki yatağın çekilmesini
de hiç affedemiyorum" diyen emekli Koramiral Kıyat,
"Bana göre 28 Şubat, o zamanki Refah-Yol hükümeti sürecinde
Türkiye'nin yaşadıklarından hoşnut olmayan grupların lokomotifi
olma görevini Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üstlenmesidir"
dedi.
ÇÖZÜM ORDUDAN BEKLENDİ
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 28 Şubat sürecine itildiğini
savunan Atilla Kıyat, siyasetin tıkandığı durumlarda herkesin
çözümü ordudan beklediğine dikkat çekti. "Çözümü
siyasetçiler de dahil, medya da dahil, üniversiteler de dahil,
işadamları da dahil, bürokratlar da dahil Türk Silahlı
Kuvvetleri'nde aramışlardır" diyen Kıyat, insanların
'bize bir şey olmaz, nasıl olsa TSK var, bu böyle gitmez,
TSK bunu önler' psikolojisiyle yaşadığını belirtti.
'NE DURUYORSUNUZ' MEKTUPLARI
"28 Şubat sürecinde medya, yargı, üniversiteler ve
çeşitli kurumlar, muhalefet partileri aracılığıyla baskı
oluştursaydı, tabii çok daha fazla mutlu olurduk" diyen
Atilla Kıyat, diğer yandan o dönem Genelkurmay'a gönderilen
'müdahale' mektuplarına dikkat çekti:
"Evet gitme arzusu da içimizde olur, ama güç bambaşka bir
şeydir. Ama bir taraftan da itiliyorsanız; sade vatandaş vardır,
çuvallarca mektup gelir Genelkurmay'a, 'ne duruyorsunuz' diye...
İşadamının kafasında, iyileri tenzih ederim, sendikasız grevsiz bir
Türkiye özlemi vardır. Siyasetçi vardır, bu siyasetçi nedir, kendi
siyasi partisinde veya iktidarda olsa dahi gücünü kaybetmiş; bir
askeri iktidar gelir ise onun hükümetinde rol bulabilir miyim diye
gelen siyasetçi vardır; herkes... Ama hiç kimse 'TSK dışında bu
çözümü bulalım' diye maalesef bir çaba
sarfetmemiştir."
DARBELERDEN EN FAZLA ZARARI SİLAHLI KUVVETLER
GÖRDÜ
Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaştığını, ancak bunun birilerinin
birileriyle hesaplaşmasına dönüşmemesi gerektiğini vurgulayan
Kıyat, yapılan bütün darbelerin en fazla zarar verdiği kurumun Türk
Silahlı Kuvvetleri olduğunu kaydetti. O dönem 'güven oranı
bakımından' siyasileri yerden yere vuran kamuoyu
araştırmalarının, 'askere olan güveni' ise yüzde
90'larda gösterdiğini kaydeden Kıyat, bunun da TSK'ya aşırı bir
özgüven verdiğini belirtti. Çuvaldızı kendilerine batırmaları
gerektiğini, birçok hataları olduğunu dile getiren Kıyat,
kendilerini bütün bunların etkisiyle Türkiye'nin tek sahibi olarak
gördüklerini vurguladı.