Cem Yılmaz'ın tek kişilik gösterisinde bir sahne vardı yıllar
önce...
Şöyle diyordu Cem Yılmaz;
"Mutluluğu bulmak için Hindistan'a kadar gidiyorsun,
orada arıyorsun, nerde diye soruyorsun, cevap;
içimizde!"
Kahkahalar havada uçuşuyordu bu sahnede...
Ama ne kadar doğru öyle değil mi?
Hayatımız boyunca yaptığımız en büyük yanlış, mutluluğu somut
bir şeyde aramak...
Misal bir insanda, bir arabada, bir pahalı hediyede, bir buket
çiçekte...
Operasyonlara bakıyorum da şimdi...
Kimse şu an suçlu değil biliyorum...
Umarım da değillerdir...
Çünkü şu hayatta insanın adının başına gelebilecek en kötü
sıfattır "hırsız!"
Ama şunu demek istiyorum...
Ebru Gündeş, sevdiği adamla evlendiğinden beri magazin
sayfalarında biz aynı haberi defalarca gördük...
Eşinden Ebru Gündeş'e çok pahalı
hediye başlığı altında birçok haber...
26 milyona Kanlıca'da iki yalı...
3 milyon 750 bin liraya Sapphire'de ofis...
1 milyon Euro'ya Bodrum'dan yazlık...
960 bin Euro verip 'Kralların otomobili' olarak anılan, dünyaca
ünlü İngiliz markası Rolls-Royce'un Phantom modeli...
En son 1 milyon TL değerinde bir tablo...
Ve sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kapsamlı rüşvet ve
yolsuzluk operasyonuyla içerdesin...
Sana büyük aşkla bağlanmış bir kadın, daha belki yeni yeni baba
diyen bir minik evlat...
O paralarla satın aldığın hiçbir şeye dokunamayacak kadar
uzaktasın onlardan ve elbette sevdiklerinden...
O yüzden işte...
Para için ya da kariyer için "çalmak" dünyanın
en kötü şeyidir belki!
"Parayla saadet olmaz" atasözünün de asıl
anlatmak istediği de buydu demek ki...
Ve mutluluk için taa Hindistan'a gitmeye, yetim hakkı yemeye, en
pahalı arabaya binmeye, en büyük evde oturmaya, en değerli
taşlardan gerdanlıklar dizmeye falan gerek yok aslında...
Mutluluk, bakmayı bilirsen yanı başında...
Bir çocuk gülüşünde, gökyüzünde, ağaç gölgesinde, sevdiğinin
göğsünde...
İçimizde!