Seçim yaklaştıkça CHP laiklik edebiyatını bir
kenara bırakıp yerine yoksulluk edebiyatını getirirken,
MHP’de milliyetçilik söylemlerinin yanına memur,
emekli edebiyatını eklemeye başladı.
Baktılar ki üst perdeden yürüttükleri politika oy getirmiyor,
biraz aşağıya inme gereği duydular.
Duydular ama daha ilk söylemlerinde ellerine yüzlerine
bulaştırdılar.
Çünkü hiç bilmedikleri, tanımadıkları bu alanda öyle abartıya
kaçtılar ki, bu saatten sonra toparlayabilene aşk olsun.
Ne dedi CHP’liler?
Seçim vaadi olarak “sıfır yoksulluk”.
Ülkeyi tek parti iktidarı döneminde yokluk ve yoksulluğa
mahkum edeceksin, darbeleri alkışlayacaksın, koalisyon
dönemlerinde yediden yetmişi kuyruklara sokacaksın, bunca yıldır
laiklik elden gidiyor diyerek tir tir titreteceksin, elitlerin,
yargının, askerin arkasına sığınarak politika yapacaksın,
Ergenekon’a selam çakacaksın sonra da çıkıp benim vatandaşım
diyeceksin.
Doğrusu ağızlarına bile yakışmıyor.
Bir kere ekonomi politikalarında son derece tutucu ve
devletçi bir anlayışa sahipler.
Özelleştirmeyi devletin kaynaklarını peşkeş çekmek
olarak değerlendirmeleri bile büyük bir kayıp!
Açıkçası CHP “sıfır yoksulluk”ta kaynak
olarak genel başkanını gösteriyor.” Benim adım Kemal.
Parayı bulurum”.
Nasıl bulursun?
Kaynak yok.
AK Parti’li vekiller üşenmemişler. Hesap etmişler. Kemal
Kılıçdaroğlu’nun önüne gelene para dağıtma vaadinin sadece bir
bölümü 200 katrilyon.
2011 yılı bütçesinin giderlerinin 300 katrilyonu bulduğunu
hesaba katarsak, her yıl bütçeye 200 katrilyonluk bir ek gider
eklenecek demektir ki bu, büyüyen ekonomimizin bırakın mevcudu
korumasını yeniden o krizlerle sarsılıp, küçülmesi ve yok
olması anlamındadır.
Maalesef, CHP’nin yoksullar üzerinden oy kapma popülizmine
ekonomist genel başkana sahip olan MHP’de kendi çapında
katıldı.
Sayın Bahçeli önceki günkü grup toplantısında;
“ İktidar olduğumuzda esnafa hak ettiği önemi
vereceğiz. Esnafımızla elelele, çiftçimizle omuz omuza olacağız.
Memurumuzun arkasında emeklimizin yanında olacağız. Mutlaka
başaracağız, herkesi feraha kavuşturacağız” dedi.
İyi güzel de, kaynak var mı?
Hayır. Yok!..
1999-2001 yılları arasında hükümetin 2. Büyük ortağı olacaksın,
bu ülkeyi siyasi darboğazın içinde olduğu yetmezmiş gibi
fırlatılan anayasa kitapçığı ile Türkiye Cumhuriyet tarihinin
en büyük ekonomik krizine sokacaksın, işçiyi işsiz, memuru
parasız bırakacaksın, emekliyi perişan edeceksin, köylüyü
traktörüne bindiremez duruma getireceksin sonra da çıkıp”
herkesi feraha kavuşturacağız” diyeceksin.
Gördüğünüz gibi atışta sınır tanımıyorlar.İş laf
üretmeye gelince çok. Sorunlara çözüm üretebiliyorlar mı?
Şunu şunu yapacağız derken, şöyle, böyle yapacağız,
kaynak şuradan yaratacağız diyebiliyorlar mı?
İstihdamı, yatırımı, üretimi, ihracatı şöyle arttıracağız
diyebiliyorlar mı?
Hayır.
Doğrusu bu millet merak ediyor. CHP’de MHP’de seçim
vaatlerindeki”para”nın kaynağını açıklamak zorunda…Öyle bol keseden
atmakla olmuyor. Millet artık inanmıyor.
Hatırlarsak, bir dönem de meydanlarda2
anahtar sallanıyordu. Ev ve araba anahtarını vereceğini
söyleyen hanımefendiler ve beyfendiler de iktisatçı idi,
kaynağını söyleyebildiler mi?
İşin en ilginci de bu fakir fukara edebiyatına sığınan
CHP ve MHP’nin Türkiye’nin 2002 ile 2010 ekonomisini
kıyaslamaktan bi-haber olmaları…