Paralel yapıyla ilgili kararlı mesaj
Abone olBaşbakan Erdoğan, kendilerinin bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağını uzatanlardan olmadığını belirterek, “Devletin koridorlarından...
Başbakan Erdoğan, kendilerinin bir yanağına tokat atıldığı zaman
öbür yanağını uzatanlardan olmadığını belirterek, “Devletin
koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, kovuyorsak, o koridorları
nasıl temizlediysek hiç kimsenin şüphesi olmasın adliye
koridorlarından da o çeteleri, o şebekeleri kesinlikle
temizleyeceğiz” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, paralel yapıya ve paralel yapıyla işbirliği yaptığını
belirttiği muhalefete yüklendi. Erdoğan, Türkiye’nin küresel
ölçekteki etkinliğinin gazete haberleriyle sanal olarak inşa etmiş
bir ülke olmadığını söyledi. Türkiye’nin gazete haberleriyle, yalan
yanlış raporlarla, ısmarlama köşe yazılarıyla imajı zedelenecek bir
ülke olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Türkiye dünyada
büyüyen ekonomisiyle, bölgedeki müstesna konumuyla varlık gösteren
bir ülkedir. Biz imajla değil aktif, ön alıcı, samimi, barışçı dış
politikamızla dünyada varız ve bu şekilde var olmaya devam
edeceğiz. Türkiye’yi terörle, terör örgütleriyle yan yana
göstermeye çalışan her rapor, her haber ve yorum sahiplerinin
itibarını sarsacak ama Türkiye’ye ve Türkiye’nin itibarına en küçük
bir zarar veremeyecektir. Gerek AB nezdinde, gerek küresel ölçekte
bu saldırıları etkisiz kılmak için yoğun bir şekilde çalışmaya
devam edeceğiz” dedi.
“BU MESELE TÜRKİYE MESELESİ DEĞİL DE NEDİR?”
17 Aralık sürecinden sonra yaşananlara değinen Başbakan Erdoğan,
MİT’e ait TIR’ların hukuksuzca durdurulması ve aranmasının,
Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantının dinlenmesi ve diğer hukuksuz
dinlemelerin konusunu da çok yakından takip edeceklerini belirtti.
“Bu casusluk faaliyetlerinin açığa çıkarılmasının önünde ciddi bir
direnç olduğunu da burada özelikle vurgulamak istiyorum” diyen
Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bakın Adana’da bir vatansever savcı çıktı. Hem casusluk
faaliyetleri hem de hukuksuz dinlemeler konusunda soruşturma
başlattı. Bazı zanlılar da bu soruşturmalar kapsamında gözaltına
alındı ve tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden işte o paralel
yapı, o paralel çetenin mensupları devreye girdiler ve soruşturmaya
müdahale ettiler. Paralel yapının medyası manşet atıyor, paralel
yapının yargıdaki uzantıları adeta talimat almışçasına zanlıları
serbest bırakıyor ve tutuksuz yargılama kararıyla serbest
kalıyorlar. Ortada apaçık bir ihanet varken, apaçık bir casusluk
faaliyeti varken, haklarında güçlü deliller bulunan zanlıların
serbest bırakılması gerçekten düşündürücüdür. Aynı şey böcek
soruşturmasında yapıldı. Zanlılar ellerini kollarını sallayarak
yurt dışına kaçtılar. Aynı şey sınavlardaki yolsuzluk
soruşturmasında yapıldı. Aradan yıllar geçti ve belki de deliller
karartıldı. Biz yargıda bu çeteleşmeyi, yargının bir kısmına
sirayet etmiş bu kokuşmuşluğu dile getirdiğimizde siyaset yargıya
müdahale ediyor diye birileri ayağa kalkıyor. İşte buyurun Adana’da
çok açık bir casusluk faaliyeti var. Çok açık bir ihanet var ve
yargı içine sızmış çete mensupları eliyle bırakın sessiz kalmayı,
casuslar lehine, hainler lehine karar alınıyor. Başta HSYK olmak
üzere yüksek yargıda bu hukuk cinayetlerini adeta uzaktan film
izler gibi izliyor. Allah aşkına soruyorum bu mesele sadece benim
meselem midir? Bu mesele sadece AK Parti’nin, sadece hükümetin
meselesidir? Bu mesele bir Türkiye meselesi değil de nedir?”
“BİRİLERİ HAŞHAŞI FAZLA KAÇIRMIŞ OLABİLİR”
“Türkiye’nin cumhurbaşkanın, başbakanının, genelkurmay başkanının,
hakimlerinin ve savcılarının dinlenmesinden daha vahim ne
olabilir?” diyen Başbakan Erdoğan, “Bu ülkenin Dışişleri
Bakanlığı’ndaki en gizli toplantının dinlenip servis edilmesinden
daha vahim ne olabilir? MİT’e ait TIR’ların durdurulmasından, MİT
mensuplarının darp edilmesinden, TIR’ların aranmasından daha vahim
ne olabilir? CHP, MHP, BDP bu hukuksuzluk karşısında hiç konuştular
mı? Daha ne kadar susacaklar? Daha ne kadar üç maymunu
oynayacaklar? HSYK bu hukuksuzluk karşısında, bu hukuk cinayeti
karşısında daha ne kadar sessiz ve takipsiz kalacaklar? Yargı
içindeki paralel çeteye cesaret veren bu tavırlar daha ne kadar
devam edecek? Hiç kusura bakmasından tek başımıza kalsak da biz bu
ülkenin çıkarlarını, bu milletin çıkarlarını hukukun sonuna kadar,
hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla inşallah savunmaya devam
edeceğiz. Birileri şantaja boyun eğmiş olabilir. Birileri
tehditlerle sindirilmiş olabilir. Birileri de haşhaşı fazla
kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi
olacak, yılmadan, vazgeçmeden, asla boyun eğmeden ve geri adım
atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç
mutlaka yargının karşısına çıkacaklar. Suça göz yumanlar, ortadaki
açık delillere rağmen suçun üzerini örtenlerde er ya da geç ama
mutlaka bunun hesabını yine yargı önünde verecekler. Devletin
koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, kovuyorsak, o koridorları
nasıl temizlediysek hiç kimsenin şüphesi olmasın adliye
koridorlarından da o çeteleri, o şebekeleri kesinlikle
temizleyeceğiz. Ama tabi bunu akşamdan sabaha derseniz o kadar
kolay değil” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, hiç kimsenin yaptığının yanına kalmayacağını
belirterek, kendilerinin bugüne kadar kuvvetler ayrılığını
hassasiyetle savunduklarını ve Türkiye’nin selameti adına bu güçlü
savunuşu sürdürdüklerinin altını çizdi. Yasama ve yürütme olarak
yargıda tuzun kokmasına da müsaade etmeyeceklerini vurgulayan
Başbakan Erdoğan, “Yetki alanımız çerçevesinde biz zaten gerekeni
yapıyoruz. Vazifelerini ihmal edenleri vazifelerini hatırlatmak
bizim sorumluluğumuzdur. Bundan da kaçınmayacağız” dedi.
“HEZİMETLERİNİ ÖRTMEK İÇİN GÜNDEMİ FARKLI YERLERE ÇEKMEYE
ÇALIŞIYORLAR”
30 Mart seçimlerinde ağır yenilgiye uğrayan siyasi parti ve
çevrelerin hezimetlerini örtmek için yoğun bir şekilde gündemi
farklı yerlere çekmeye çalıştıklarına şahit olduklarını söyleyen
Başbakan Erdoğan, “Dikkat edersiniz CHP, MHP ve BDP seçimin
üzerinden 16 gün geçmiş olmasına rağmen hala çıkıp özeleştiri
yapmadılar. Hala seçim sonuçlarını sağlıklı şekilde
değerlendirmediler. CHP, 30 Mart akşamından itibaren seçimlere hile
karıştığı iddiasını sürekli gündemde tutarak kendi tabanına
oynuyor. MHP, 30 Mart akşamından itibaren seçim sonuçlarını
konuşmak yerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündeme getirerek,
zaten kampanya boyunca da Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşmuştu,
şimdi Salı günleri şu grup toplantısı olmasa herhalde konuşacak
hiçbir şeyi yok. Bunu da ‘dostlar alışverişte görsün’ anlayışıyla
ister istemez bu konuşmaları tabiî ki yapıldı. BDP’nin aynı şekilde
gündemi farklı yerlere çekerek seçim yenilgisinin üzerini örtmeye
çalıştığını görüyoruz. Bir kere burada şunu açık açık ifade etmek
istiyorum; yapay gündemler, bu üç muhalefet partisinin de seçimin
verdiği mesajlardan köşe bucak kaçmalarına çare olmuştur. Bu
partiler kendilerini sorgulamazsa, tabanlarına gereken hesabı
vermezlerse er ya da geç bu partiye oy vermiş kardeşlerim parti
yönetimlerini sorgulamaya başlayacaklardır” ifadelerini
kullandı.
“İHANET EDENLERİ VE İŞBİRLİĞİ YAPANLARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ,
UNUTTURMAYACAĞIZ”
CHP’de bu sorgulamanın başladığını gördüklerini kaydeden Başbakan
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Vatana ihanet içindeki paralel yapıyla işbirliği yapmanın elbette
bir bedeli olmalıdır. CHP ve MHP kendi tabanlarına karşı bunun
hesabını mutlaka vermelidir ve verecektir. Geçen haftada ifade
ettik; biz ne bu ihaneti ne de hainlerle işbirliği yapanları asla
unutmayacağız ve asla da unutturmayacağız. Bu ihanetin, bu
işbirliği ve ittifakın üzerinin örtülmesine de asla göz
yummayacağız. Arkadaşlar, biz hiçbir zaman gerilimin tarafı
olmadık. Siz o sesi tok çıkanlara, o malum medya eliyle kara
propaganda yapanlara hiç aldanmayın. Bu ülkede 12 yıldır biz eser
siyasetinin, plan ve proje siyasetinin temsilcisi olduk. Onlar
gerilim siyasetinin temsilcisi oldu. Şunu soracaksınız ne yaptılar?
Bu ülkede yerel yönetimlerde neleri var? Hangi eseriniz var? Bunu
onlara sorun yeter. 12 yıl boyunca biz eser ürettik, hizmet
ürettik, icraat ürettik. Onlar sadece ve sadece gerilim ürettiler.
Şuna kadar 12 yıl içerisinde 8 seçime girdik ve her seçimden
birinci parti olarak zaferle çıktık. Her seçim sonrasında başta
medya olmak üzere bizden balkon konuşmamızı yapmamızı, gerilimi
düşürmemizi istediler. Hep bunu söylediler. Bizde bunu yaptık.
Büyüklük bizde kalsın dedik. Her seçim sonrasında gerilimi düşürmek
için gereken adımı attık. İşte en son 12 Haziran 2011 seçimlerin
olduğu akşam yine genel merkezin balkonuna çıktık, ‘Gün hesaplaşma
günü değil helalleşme günüdür’ dedik ve herkesten helalleşme
istedik. Açtığımız davalardan feragat ettik. Bunları yaptık. Biz bu
büyüklüğü, bu olgunluğu gösterirken ne CHP’den ne MHP’den ne de
BDP’den aynı olgunluğu hiçbir zaman göremedik. Biz elimizi uzattık,
onlar bizi yumruklarıyla karşılık verdiler ve kaçtılar. Biz
musafaha yapalım istedik, onlar yumruklarını sıktılar. Öyle
zamanlar oldu ki gidelim partilerinde ziyaret edelim, konuşalım
dedik, o nezaketi bile göstermediler. İşte MHP üç kez bizim bu tür
talebimiz olmuştur. Kardeşim gerilimin tarafı kim işte bunlar. Biz
CHP’yle de gittik, grupta kendilerini ziyaret ettik, daha önceki
dönemde bakanlarım da ziyaret etti, onlar da geldi görüştük.
Anlaşırız anlaşmayız ayrı bir konu ama bu görüşmeleri yaptık. Fakat
MHP ile bunu hiç yapamazsınız. Üç kez talebimiz olmasına rağmen bu
ülkenin iktidar partisiyiz, parlamentonun yüzde 63’üne sahibiz. Biz
sizden ziyaret istiyoruz, ‘gelelim ziyaret edelim oturup konuşalım’
istiyoruz, beyefendiler evet diyemiyorlar. Kim gerilimin tarafı?
Bunlarda insani ilişkiler noktasında da maalesef böyle bir şeyi
beklemeyin.”
Geçen hafta grup toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile
ilgili yaptığı konuşmayı anımsatan Başbakan Erdoğan, kendi
konuşmasından Bahçeli’nin ve parti yönetiminin rahatsız olduğunu
söyledi.
“BİZ UYSAL KOYUN DEĞİLİZ”
Erdoğan, “Peki aynı gün grup konuşmasında Bahçeli’nin şahsıma
yönelik hakaretlerini kulakları bunların sağır mıydı ya
dinlemediler mi? Sen bu ülkenin Başbakanına bu denli hakarette
bulunacaksın, ee bu ülkenin Başbakanı 1.5 yıldır sizin isminizi
ağzına almadı. Size hala cevap vermedi. Kusura bakmasınlar. Biz bir
yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağı uzatanlardan değiliz.
Bizim kültürümüzde bu yok. Biz Akif’in ifadesiyle, ‘yumuşak başlı
isen kim dedi uysal koyun.’ Biz uysal koyun değiliz. Uysal koyun
değiliz ve bugüne kadar olan süreçte gösterdiğiniz bundan sonra
aynı şekilde devam etmeyecektir. Bu nasıl bir hesap Allah aşkına.
Kazanan biziz, birinci parti olan biziz, zafere ulaşan biziz ama
adeta özür dilememizi bekler gibi balkon konuşması yapması beklenen
de biziz. Tamam da bu adamların da balkon konuşması yapması
gerekmez mi? Onlara söyleyin, onlarda çıksın bir balkon konuşması
yapsın. Gerilim siyasetini kim üretiyorsa, gerilimi düşürecek
olanda odur. Bizi itham edenler önce aynada kendisine baksınlar.
Kendi üsluplarını gözden geçirsinler. Şuanda gerelim üretim,
üreterek hem başarısızlıklarını hem beceriksizliklerini gizlemeye
çalışıyorlar. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Üretilen yapay gündemler,
yapay tartışma ve gerilimler altını çizerek ifade ediyorum; AK
Parti için kurulmuş bir tuzaktır ve biz bu tuzağa düşmeyeceğiz”
diye konuştu.
“OMURGALI DURUŞUMUZU MUHAFAZA EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Başbakan Erdoğan, “Biz
Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de, ardından 2015 genel
seçimlerinin de sükunet içinde, tamamen demokratik kültür ve olgun
içinde geçmesini arzu ediyoruz. Bunun içinde samimi şekilde
mücadele vereceğiz. Önümüzde sadece 4 ay var. Biz 4 ay içinde
ilkeli duruşumuzu, onurlu ve en önemlisi omurgalı duruşumuzu
muhafaza edeceğiz. Siyaset omurgalı duruş gerektirir. Siyaset
ilkeli duruş gerektirir. Bakın 30 Mart seçimlerinde aynen bugün
olduğu gibi seçimlere 4 ay kala 17 Aralık’ta bir senaryo yazdılar
ve bu çirkin senaryoyu uygulamaya koydular. Bu senaryonun
yazarlarının, piyonlarının, maşalarının, aktörlerinin bugün ne
halde olduğunu herkes gördü ve görüyor. Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine de 4 ay kala aynı şekilde bayat senaryolara başvuranlar
milletten gereken cevabı alacaklar. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı
seçimleri maalesef bugüne kadar genellikle hep sancılı oldu.
Türkiye’ye ve millete çok ağır bedeller ürettiler. Biz sancılı
seçimleri sona erdirmek için Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesini sağladık ve inşallah Ağustos ayında tarihimizde ilk kez
Cumhurbaşkanını halkın oylarıyla seçeceğiz. Bildiğiniz gibi 10
Ağustos’ta ilk tur, 24 Ağustos’ta ikinci tur olarak Yüksek Seçim
Kurulu bunu karara bağladı. Geçmişte olduğu gibi bugün de
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir krizi dönüştürülmesine, Türkiye’ye
ve millete bedeller ödetilmesine biz asla izin vermeyiz. Bu süreci
suhuletle göreceğiz. Ekonomide, demokraside en küçük bir riskin
oluşmasına mahal vermeden, ülkede en küçük belirsiz oluşmasına
mahal vermeden bu süreci tamamla erdireceğiz” şeklinde konuştu.
“MUHALEFETTEN DE BALKON KONUŞMASI BEKLİYORUZ”
Geçen hafta yaptığı grup konuşmasında söylediği “Muhalefetten
balkon konuşması bekliyoruz” sözlerini yineleyen Başbakan Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Geçen hafta da ifade ettim. Muhalefetten balkon konuşması
bekliyoruz. Muhalefetin artık Türkiye’yi kucaklamasını bekliyoruz.
AK Parti nasıl ki 81 vilayette 7 coğrafi bölgede varsa muhalefetin
de böyle bir hedefin peşinde koşmasını, Türkiye’yi kucaklayacak bir
siyaseti devreye almasını samimiyetle arzu ediyoruz. Bizim bir il
hariç yüzde 20’nin altında oy aldığımız il yok. Diğer siyasi
partiler ise yüzde 5’in altında, yüzde 10’un altında gezinip
duruyorlar. 12 yılda çok köklü reformlar yaptık, biz milletimizi
kucakladık, biz milletimizi Allah için sevdik, bağrımıza bastık. 12
yıl önce hayali dahi kurulamayan hedefleri biz gerçeğe dönüştürdük.
Daha yapacak çok işimiz var. Türkiye’nin ihtiyacı olan daha çok
reform var. Bunları da yapacağız. Var olan sorunları da aşacağız.
Önümüzdeki 9 yılda birbirimize kenetlenerek yapıcı eleştiriler,
yapıcı muhalefet üreterek, hep birlikte 2023 için çalışarak inanın
bu güzel ülkeyi çok daha yüksek hedeflerle buluşturabiliriz. Ama
muhalefetin böyle bir derdi varsa. Batı’nın gelişmiş ülkelerine
bakın, muhalefet iktidarıyla birçok konuda işbirliği yapabilir. Ama
bizde maalesef böyle bir muhalefet yok. Acaba biz nerede takozu
koyabiliriz, hep bunun gayreti içindeler. Yenilgiler yetimdir, ama
unutmayın zaferlerin ise sahibi çoktur. Biz her zaman şu duayı
yaptık; ‘Allah’ım bizi değil Türkiye’yi zaferle buluştur.’ Türkiye
kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız. Zafer Türkiye’nin olacaksa biz
mağlubiyete razıyız. 77 milyonun her bir ferdinin de bu hissiyat
içinde olduğuna ben yürekten inanıyorum. 77 milyonun bu
hissiyatının artık siyasette, yargıda, yasamada, yürütmede tam
olarak yansıması, medyada, sivil toplumda bu hissiyatın tam olarak
egemen olması en büyük arzumuzdur. Kişisel hırsları bırakıp
Türkiye’yi öne çıkaranlar görecekler ki hem kendileri kazanacak hem
Türkiye kazanacak. Biz bu hissiyatla yolumuzda ilerlemeyi
sürdüreceğiz. Türkiye’yi her boyutuyla yüceltmeye, Türkiye’yi her
alanda büyük zaferlerle buluşturmaya devam edeceğiz. Bu kutlu yolda
bizimle yürümek isteyen herkese kapımız da, saflarımız da,
yüreğimiz de sonsuz derecede açıktır. Kucaklayarak, birleştirerek
kardeşliği her alanda egemen kılarak 2023’ü her alanda inşa
edeceğiz.”
(İHA)