Pamuk'tan politik mesajlar
Abone olAlman Yayıncılar Birliği'nin Barış Ödülü'nü alan Orhan Pamuk ödül törenine gelmeyen Türk yetkililere de göndermede bulundu. Pamuk burada politik açıklamalar yaptı.
Yazar Orhan Pamuk, Alman Yayıncılar Birliği'nin bu yıl 56.'sını verdiği Barış Ödülü'nü 107 yıllık Pauls Kilisesi'nde düzenlenen bir törenle aldı. Yaşar Kemal'den sonra bu ödüle layık görülen 2. Türk yazarı olan Orhan Pamuk'a konuşmacılar tören boyunca övgüler yağdırırken, konuşmalarda özellikle sözde Ermeni soykırımı ve sözde Kürt sorunu konusunda Pamuk'un sözlerinin haklı olduğuna göndermelerde bulunuldu. Orhan Pamuk, ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, "Tüm Almanya'ya seslenmek isteyen ama dolaylı dolaysız açık ya da üstü örtülü olarak Türkleri veya onlarla ilgili bir huzursuzluğu hayal etmeyen bir Alman romancının eserinin eksik kalacağını hayal ediyoruz. Ya da bugün Kürtlerin, azınlıkların konuşulamayan tarihinin karanlık noktalarını hayal etmeyen bir Türk romancısının da eserinin eksik kalacağını hissediyorum. Sanıldığı gibi romancının kendini siyasi davalara adaması, cemaatlere, partilere, gruplara katılmasıyla ilgili bir şey değildir. Romancının siyaseti, romancının hayal gücünden kaynaklanır. Roman yazarının kendini bir başkasının yerine koyma gücüdür. Bu güç, onu yalnızca hiç seslendirilmemiş insani gerçekleri keşfeden kişi değil, sesi çıkmayanların, öfkesi duyulmayanların, dile getirilmemiş olanın sözcüsü konumuna da getirir" ifadelerini kullandı. Avrupa'da yürütülen Türkiye karşıtı faaliyetlerin Türkiye'de 'kaba milliyetçiliği' ateşlediğini söyleyen Pamuk, "Doğu batı sorunundan hiç bahsetmemek belki de en iyisidir diye düşünüyorum. Çünkü doğu batı sorunundan fakir doğu ülkelerinin batının ve Amerika'nın her buyurduğu şeye boyun eğmemeleri anlaşılıyor çoğu zaman. Osmanlı Devleti 19. asırda, batıda güçlüklerle karşılaşır. Avrupa orduları karşında yenilgiye uğrar ve imparatorluk dağılırken genç Türkler, geleceğin yönetici kuşakları ve hatta son Osmanlı padişahları da batının göz kamaştıran üstünlüğünden etkilendi ve batılaşmacı bir dizi reformlara girişti. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olmasının gerçekleşebilir bir şey olduğu ortaya çıktıkça Avrupa'nın bir kesimi ve bazı siyasetçileri arasında, Türkiye karşıtı duygular da daha belirgin bir şekilde ne yazık ki ortaya çıkıyor. En son seçimde,Türkiye ve Türklere karşıt bir siyaset izleyen bazı politikacıların kullandığı üslubu batı ve Avrupa meraklısı bazı Türk siyasetçilerin üslubu kadar tehlikeli buluyorum. Türk devletini, demokrasi eksikliği ya da mesela ekonominin durumu gibi konularda eleştirmek başka bir şey, bütün bir Türk kültürünü veya Almanya'da Almanlardan çok daha yoksul ve zor bir hayat süren, bütün Türk kökenlileri aşağılamak başka bir şey. Türkler de kendileri hakkında söylenen bu kötü sözleri, kapıyı çalan ve içeri alınmak isteyen birisinin kırılganlığı ile dinliyor. Avrupa'da Türklere karşı bir milliyetçiliğin körüklenmesi ne yazık ki Türkiye'de Avrupa karşıtı, kaba bir milliyetçiliği kışkırtmaya yarıyor" şeklinde konuştu. AB'nin Türkiye için hayal olmadığını ifade eden Yazar Orhan Pamuk, "Batılılaşmış, laik bir İstanbul çocuğu olarak yetiştirilmiş benim gibiler için AB'ye inanmak zor bir şey değil. Unutmayın, çocukluğumdan beri, benim tuttuğum futbol takımı Fenerbahçe Avrupa kupalarında futbol oynuyor. Son birkaç yıldır Türkiye'nin AB'ye alınması yönünde görüşlerimi sık sık açıkladığım için bu konuda şüpheci soruları çok işittim. Onlara da hemen cevap vereyim; Türkiye'nin Türklerin AB'ye sunduğu ilk şey elbette barıştır. Müslüman bir ülkenin Avrupa'ya katılma isteği ve bu barışçı niyetin onaylanması Avrupa'ya güç verir. Türkiye'nin yerinin Avrupa olduğuna kalben ve kuvvetle inanan benim gibi milyonlarca Türk var. Ama daha önemlisi, bugün muhafazakar ve Müslüman Türklerin büyük çoğunluğu, onların siyasi temsilcileri de Türkiye'yi Avrupa Birliği'nde görmek, geleceğin Avrupa'sını sizlerle birlikte düşlemek ve kurmak istiyor. Yüzyıllarca süren kavgalar ve savaşlardan sonra, bu dostluk elini pişman olmadan geri çevirmek güç olmalı. Ben, Avrupa hayali olmayan bir Türkiye'yi düşünemediğim gibi Türkiye hayali olmayan bir Avrupa'yı da düşünemiyorum. Çocukluğumda, gençliğimde okuduğum romanların yazarları Avrupa'yı Hıristiyanlıkla değil bireylerle tanımlardı. Kendi özgürlüklerini, isteklerini gerçekleştirmeye çalışan kahramanlarla Avrupa'ya anlattıkları için bu romanlar benim kalbime seslenmişti. Türkler Avrupa'da yer almalıdır. Yalnızca Hıristiyanlığa dayanan bir Avrupa, yalnız dinden kuvvet almaya çalışan Türkiye gibi gerçekçi olmayan ve geleceğe değil geçmişe bakan, içine dönen bir yer olacaktır" diye konuştu. Törenden sonra basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Orhan Pamuk, "Bu ödül 30 yıllık roman hayatıma verilmiş bir ödüldür. Çok mutluyum. Görüldüğü gibi Türkiye ile AB arasında büyük bir uzaklık yokmuş. Burada bir yazarın 30 yıllık emeği var" şeklinde konuştu. Pamuk, Türk yetkililerin törene katılmamasını nasıl değerlendirdiğiyle ilgili bir soruya ise, "Türk devletinden hiçbir yetkili katılmadı, benim de böyle bir beklentim yoktu. Kimsenin katılmamasından açıkça şeref duydum. Herkes yerini ve durumunu biliyor" yanıtını verdi. Bu arada bu seneye kadar 15 bin Euro olan ödülün bu yıl 25 bin Euro'ya yükseltildiği öğrenildi.