Özür diliyorum, ayıp ettim...
Abone olEngin Temel cinayetinin zanlısı veya zanlıları henüz yakalanamadı. Adnan Berk Okan bu konunun üzerine yürüdü. Fakat Aileden bir mail geldi...
24 yaşında, menfur bir cinayete kurban giden ve katili ya da katil zanlıları halen yakalanmayan Engin Temel'in babası Sayın Münir Temel'den bir mail aldım...
Aşağıda aynen yayımlıyorum...
"Sayın Adnan Berk Okan,
Engin Temel cinayetini sık sık gündeme getirmeniz çok güzel, teşekkür
ediyorum. Bizim bilmeyip te sizin bildiğiniz ne varsa açık açık belirtin de
biz de bilelim. Ben oğlumun nasıl bir hayatı olduğunu çok iyi biliyordum. Benim oğlum çok başarılı bir işletmeci idi. Bu nedenle de üç tane bar işletiyordu. Kendisine gelen birçok işletmecilik teklifini de geri
çevirmişti. İşlettiği barların hepsi mi gay bardı? Neden özellikle gay barı vurguluyorsunuz? Ayrıca oraya gidenlerin hepsi gay mi? Oğlumun banka patronları ve köşe yazarları ile ters ilişki içinde olduğunu nereden biliyorsunuz? Kimlermiş bu banka patronları ve köşe yazarları ,böyle bir şeyi nasıl yazabilirsiniz? Bu hakkı kendinizde nasıl buluyorsunuz? Pırıl pırıl bir genci nasıl böyle karalayabiliyorsunuz? Hiç mi Allahtan korkmuyorsunuz? Acımızı içimize atıp bekliyorsak Türk polisine güvenimizdendir."
Münir TEMEL
0 542 ... .. ..
***
Münir Bey bir de telefon numarası bırakmış.
Hemen aradım, merhum Engin'den söz ederken "Gay bar işletmecisi" diye ayrıca belirttiğim için özür diledim...
Evet...
Yaptığım yanlıştı...
Her ne kadar niyetim, faillerin bulunması için medyamızı tahrik etmek idiyse
de...
Yaşıtlarından çok daha iyi yetiştirilmiş, iyi eğitimli, başarılı ve becerikli, hayatında ağzına içki bile koymamış, düzgün yaşantısı olan, tanıyan herkesin çok sevdiği ancak öldürüldüğü için artık yaşayamayan bir gencin "Gay bar işletmecisi" olduğunun altını çizmem ayıptı... Çirkindi...
Düzeysizdi..
Acılı aileden tekrar, tekrar özür dilerim...
Keza, rahmetli Engin'in annesi Sayın Hatice Temel Hanımefendi ile de telefonda uzun uzun dertleştik...
Söylediklerini yazabilirim de ama Engin'in katli ile ilgili soruşturma dosyasında "Gizlilik" kaydı olduğu için yazmayacağım...
Kaldı ki Münir Bey de Hatice Hanım da cinayet ve katil zanlıları ile ilgili hiçbir şey bilmiyorlar...
Sayın Hatice Temel Hanımefendi; 19 Ağustos 2009 tarihli yazımda yer alan bir bölümü düzeltmemi de istedi...
Orada şöyle diyorum:
"Öldürülen Engin Temel de henüz 23 yaşındaydı... En bilinen özelliği bir eşcinsel bar işletmecisi oluşu ve bazı medya (kimi köşe yazarları) ve banka patronları ile ters ilişki yaşıyor oluşuydu..."
Hatice Temel Hanımefendi; oğluna karşı çok büyük bir haksızlık ve ayıp ettiğimi söyledi...
Oğlunu mükemmel yetiştirdiğini, hiç kimseyle ters ilişki yaşamayacak kadar "güzel ahlaklı" olduğunu belirtti.
"Yavrum benimle her şeyi konuşurdu" dedi...
Merhum Engin'in çok sayıda zengin ve fakat evli kadın tarafından rahatsız edildiğini; bunlardan birinin evli ve eski güzellik kraliçelerimizden biri olduğunu hatırlattı...
O evli, güzellik eski kraliçesinin kim olduğunu ben sormadığım gibi, Sayın Hatice Temel Hanımefendi de söylemedi...
O yazdıklarım için de özür diledim...
Çünkü Hanımefendi haklıydı...
Yazdıklarım bir tür hüküm cümleleriydi...
Yanlış yapmış, haksızlık etmiştim...
Tekraren...
Amacım kimseyi üzmek değil...
Merhume Münevver Karabulut'un annesi, babası, erkek kardeşi ve yakınları için yüreğim yanıyor...
Ama sadece onlar için değil...
Merhum Engin Temel'in annesi, babası ve yakınları için de yüreğim yanıyor...
Katledilen herkes için, içim kan ağlıyor...
Benim dikkat çekmek istediğim nokta şu:
Münevver Karabulut'un katil zanlısı halen yakalanamadığı gibi, Engin Temel'in katil zanlısı ya da zanlıları da henüz yakalanamadı...
Engin Temel cinayetinin soruşturma dosyası gizlilik derecesi taşıdığı gibi, Münevver Karabulut cinayetinin soruşturması da "gizlilik" derecesi taşıyor...
Peki...
Medya neden sadece 'Karabulut' cinayetinin üstünde duruyor da, Engin Temel cinayetini anmıyor bile?..
Benim üstünde durduğum konu bu...
Sessizce, evlâtlarının katil zanlısı ya da zanlılarının bulunmasını bekleyen Hatice - Münir Temel çifti; polisin çalışmalarından çok umutlu...
Katil ya da katillerin yakalanacaklarında eminler...
Oysa Süreyya Karabulut, polisten şüpheleniyor...
Polisin Cem Garipoğlu'nu aramadığını ve yakalamak istemediğini bile söyleyebiliyor...
Acaba neden?..
Süreyya Karabulut bir şey biliyor da söyleyemiyor mu?..
Soruşturma gizli olduğuna göre, Süreyya Karabulut ve Medya neden bu yasağa uymuyor?..
Medya ve Süreyya Karabulut, yasağı ihlal ederek bir yerlere mesaj vermek
mi istiyor?..
Bu neyin mesajı?..
Açık olarak söylerler ve ondan sonra da Cem Garipoğlu ele geçinceye ya da yakalanıncaya kadar sussalar daha doğru olmaz mı?..
Adnan Berk Okan