Özkök'ün Gökmen'i haklı çıktı
Abone olErtuğrul Özkök, çok sevdiği ama erken kaybettiği Yavuz Gökmen'i yazdı. Gökmen, spor yazarlığında çığır açan bir kişi. Özkök, Gökmen'e değer verilmediğini yazdı.
Ertuğrul Özkök, çok sevdiği ama erken kaybettiği mesai arkadaşı Yavuz Gökmen'i yazdı.Özkök'ün anlatmak istediği Gökmen'in spor yazarlığında açtığı çığırlardı. Fakat Gökmen hak ettiği değeri görmedi. Buna rağmen "Yavuz Gökmen yine haklı çıktı"...
Yazı : Ertuğrul Özkök
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
HÜRRİYET Ankara bürosunun ikinci katında yan yana dört fotoğraf asılıdır. Hande Mumcu, Barış Selçuk, Aziz Utkan ve Yavuz Gökmen.
Bu arkadaşlarımızın dördünü de genç yaşta kaybettik.
Üçünü trafik kazasında.
Bana sorarsanız Yavuz’unkine de bir kaza diyebilirsiniz.
* * *
Merdivenlerden çıktığınızda tam karşınızda Yavuz Gökmen’in bakışıyla karşılaşırsınız.
Biraz kendinden emin, biraz dalga geçen.
Biraz küçümseyen.
Biraz da hüzünlü bir bakış.
Yavuz’un o fotoğrafını çok severim.
Çünkü tam kendisidir.
Bir de kendisi kadar yalnız.
Ve meydan okuyan bir fotoğraftır.
* * *
Onu spor yazısı yazmaya ben teşvik ettim.
Hatta kışkırttım dersem daha doğru olur.
Galatasaraylı bir yazara ihtiyacımız vardı.
Ama asıl ihtiyacımız, spor dünyasının klasik kalıplarını zorlayacak yeni bir yazardı.
Yavuz’da o heyecanı, asıl önemlisi de cesareti görüyordum.
İlk yazısının çıktığının ertesi gün beni aradı.
‘Bunca yıldır siyasi yazı yazıyorum. Bir tek yazıma aldığım tepki ve mesaj, neredeyse hepsinin toplamını geçti’ dedi.
Gerçekten çok tartışılan, çok okunan bir spor yazarı oldu.
Ne yazık ki spor yazarlığı kısa sürdü.
Sıradan bir hastalık, biraz onun ihmali, biraz da başka nedenlerle birleşince, ölüm onu aceleye getirdi.
1968’in 1 Mayıs günü kaybettiğim sevgili arkadaşım Reşat Nevruzlu’dan sonra, en acı arkadaş kaybı oldu.
* * *
Yavuz bu çok kısa yazarlık süresine, devrim kadar önemli üç mücadeleyi sığdırdı.
Birincisi, sporcuların birinci adları değil, soyadlarıyla yazılmasını, çağrılmasını.
Bıkmadan, usanmadan yazdı.
Başardı da...
Bugün futbolcular, Batı’dakiler gibi kendilerine ait bir kimlikle anılıyorsa, bunu Yavuz Gökmen’in mücadelesine borçludurlar.
İkinci mücadelesi, futbola istatistiği sokmaktı.
Bunun için oğluna küçük bir bilgisayar programı yazdırmıştı.
O güne kadar sadece basketbol maçları için tutulan istatistik, böylece futbol yazarlığına da girdi.
Onu da başardı.
Ama başaramadığı bir şey vardı.
Başaramadığı için de çok üzüldüğü.
Statlarda maçlardan önce okunan İstiklal Marşı’nın kaldırılmasını istiyordu.
O dönem PKK ile mücadelenin en yoğun olduğu günlerdi.
Maç seyircisi, İstiklal Marşı’nı kendiliğinden başlattı.
Teröre ve teröriste karşı duyulan tepkinin, insanların ruhuna verdiği doğal bir emir gibiydi.
Ne yalan söyleyeyim, benim de hoşuma gidiyordu.
Ama o ısrarla, bunun çok yanlış bir uygulama olduğunu, mutlaka bir son verilmesi gerektiğini yazıyordu.
* * *
Yavuz Gökmen bir kere daha haklı çıktı. Statlarda İstiklal Marşı, birçok insanı rahatsız eden, üzen bir uygulama haline geldi.
Bir kere kötü söyleniyor.
Zaten söylenmesi çok zor olan marş, seyircinin ağzında daha da kötüleşiyor.
İkincisi, seyircinin bir bölümü marşı söylemeye katılmıyor.
Daha da kötüsü, bir başka bölümün marş söylenirken bile slogan atmaya devam etmesi.
* * *
Geçen hafta kulağıma bazı duyumlar geldi.
Galiba Federasyon da bundan rahatsızmış.
O nedenle maç öncesi İstiklal Marşı söyleme uygulamasına son vermek istiyormuş.
Ama bazı şeyler vardır ki, koyması kolay, kaldırması ise çok zordur.
Yine duyduğuma göre, Federasyon da bunu kaldırabilmek için bir yöntem arıyormuş. Dedim ya, Yavuz bir kere daha haklı çıktı.
* * *
Bu konuyu içimden çok gelen bir dilekle bitirmek istiyorum.
Spor Yazarları Derneği, Yavuz Gökmen’i hiçbir zaman üyeliğe kabul etmedi.
Bunda haklı da olabilirler. Çünkü Yavuz da derneğe bazı haksızlıklar yaptı.
Ama ölüm en kuvvetli affedicidir.
Bana göre Yavuz Gökmen, Türk spor yazarlığına önemli katkılar yapmış bir insandı.
O nedenle Spor Yazarları Derneği’nin ona ‘post mortem’ bir üyelik kartı vermesini çok isterdim.
Umarım bu dileğimi dikkate alırlar.
Yazı : Ertuğrul Özkök
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
HÜRRİYET Ankara bürosunun ikinci katında yan yana dört fotoğraf asılıdır. Hande Mumcu, Barış Selçuk, Aziz Utkan ve Yavuz Gökmen.
Bu arkadaşlarımızın dördünü de genç yaşta kaybettik.
Üçünü trafik kazasında.
Bana sorarsanız Yavuz’unkine de bir kaza diyebilirsiniz.
* * *
Merdivenlerden çıktığınızda tam karşınızda Yavuz Gökmen’in bakışıyla karşılaşırsınız.
Biraz kendinden emin, biraz dalga geçen.
Biraz küçümseyen.
Biraz da hüzünlü bir bakış.
Yavuz’un o fotoğrafını çok severim.
Çünkü tam kendisidir.
Bir de kendisi kadar yalnız.
Ve meydan okuyan bir fotoğraftır.
* * *
Onu spor yazısı yazmaya ben teşvik ettim.
Hatta kışkırttım dersem daha doğru olur.
Galatasaraylı bir yazara ihtiyacımız vardı.
Ama asıl ihtiyacımız, spor dünyasının klasik kalıplarını zorlayacak yeni bir yazardı.
Yavuz’da o heyecanı, asıl önemlisi de cesareti görüyordum.
İlk yazısının çıktığının ertesi gün beni aradı.
‘Bunca yıldır siyasi yazı yazıyorum. Bir tek yazıma aldığım tepki ve mesaj, neredeyse hepsinin toplamını geçti’ dedi.
Gerçekten çok tartışılan, çok okunan bir spor yazarı oldu.
Ne yazık ki spor yazarlığı kısa sürdü.
Sıradan bir hastalık, biraz onun ihmali, biraz da başka nedenlerle birleşince, ölüm onu aceleye getirdi.
1968’in 1 Mayıs günü kaybettiğim sevgili arkadaşım Reşat Nevruzlu’dan sonra, en acı arkadaş kaybı oldu.
* * *
Yavuz bu çok kısa yazarlık süresine, devrim kadar önemli üç mücadeleyi sığdırdı.
Birincisi, sporcuların birinci adları değil, soyadlarıyla yazılmasını, çağrılmasını.
Bıkmadan, usanmadan yazdı.
Başardı da...
Bugün futbolcular, Batı’dakiler gibi kendilerine ait bir kimlikle anılıyorsa, bunu Yavuz Gökmen’in mücadelesine borçludurlar.
İkinci mücadelesi, futbola istatistiği sokmaktı.
Bunun için oğluna küçük bir bilgisayar programı yazdırmıştı.
O güne kadar sadece basketbol maçları için tutulan istatistik, böylece futbol yazarlığına da girdi.
Onu da başardı.
Ama başaramadığı bir şey vardı.
Başaramadığı için de çok üzüldüğü.
Statlarda maçlardan önce okunan İstiklal Marşı’nın kaldırılmasını istiyordu.
O dönem PKK ile mücadelenin en yoğun olduğu günlerdi.
Maç seyircisi, İstiklal Marşı’nı kendiliğinden başlattı.
Teröre ve teröriste karşı duyulan tepkinin, insanların ruhuna verdiği doğal bir emir gibiydi.
Ne yalan söyleyeyim, benim de hoşuma gidiyordu.
Ama o ısrarla, bunun çok yanlış bir uygulama olduğunu, mutlaka bir son verilmesi gerektiğini yazıyordu.
* * *
Yavuz Gökmen bir kere daha haklı çıktı. Statlarda İstiklal Marşı, birçok insanı rahatsız eden, üzen bir uygulama haline geldi.
Bir kere kötü söyleniyor.
Zaten söylenmesi çok zor olan marş, seyircinin ağzında daha da kötüleşiyor.
İkincisi, seyircinin bir bölümü marşı söylemeye katılmıyor.
Daha da kötüsü, bir başka bölümün marş söylenirken bile slogan atmaya devam etmesi.
* * *
Geçen hafta kulağıma bazı duyumlar geldi.
Galiba Federasyon da bundan rahatsızmış.
O nedenle maç öncesi İstiklal Marşı söyleme uygulamasına son vermek istiyormuş.
Ama bazı şeyler vardır ki, koyması kolay, kaldırması ise çok zordur.
Yine duyduğuma göre, Federasyon da bunu kaldırabilmek için bir yöntem arıyormuş. Dedim ya, Yavuz bir kere daha haklı çıktı.
* * *
Bu konuyu içimden çok gelen bir dilekle bitirmek istiyorum.
Spor Yazarları Derneği, Yavuz Gökmen’i hiçbir zaman üyeliğe kabul etmedi.
Bunda haklı da olabilirler. Çünkü Yavuz da derneğe bazı haksızlıklar yaptı.
Ama ölüm en kuvvetli affedicidir.
Bana göre Yavuz Gökmen, Türk spor yazarlığına önemli katkılar yapmış bir insandı.
O nedenle Spor Yazarları Derneği’nin ona ‘post mortem’ bir üyelik kartı vermesini çok isterdim.
Umarım bu dileğimi dikkate alırlar.