Ertuğrul
Özkök’ün, Çetin Altan’ın ilk
yazısına atıf yaparak değindiği, yönetimlerin yazarlara müdahalesi
ile ilgili yazısında, epeyce bir büyüklük kompleksine kapıldığını
görüyoruz.
Daha yeni, iyice
soruşturmadan yayınladıkları için özürlerini okuduğumuz Özkök’ün
gazetesinde, spor sayfalarının hayal sattığını ya da manşette
fotomontaj fotoğraflar yayınlandığını izlemeye devam ederken, bu
kez durduk yerde kendi satırlarından, amiral gemisinde olduğunu
okuduk. Yukarıdan bakınca filikalar küçük görünürmüş, diğer
gazetelere acıyormuş, büyük olunca parazit balıklarla yaşamaya
alışmak gerekiyormuş!
Hürriyet’in tek
sütun haberi ülke meselesi olurken, diğerlerinin manşetlerini bile
kimse iplemiyormuş!
AĞIR OL
ASLANIM,
SENDEN BÜYÜK
ALLAH VAR !
Hemen şunu
diyelim ki, devir eski devir değil, nerede o Hürriyet’in tek sütun
haberinin bile önem taşıdığı günler... Basın kendinden öyle şeyler
yitirdi ki, artık Hürriyet dahil hiçbirindeki yazılanları kimsenin
iplediği yok. Özkök bu gerçekleri görmeli.
Gelelim ana
konuya...
Hürriyet’in,
bazı yazarlarını maliye bakanı ve hükümet ile ilgili yazılar
konusunda uyardığı, hatta Emin Çölaşan’a kapının gösterildiği
haberlerinden medyada yankı buldu.
Olmuş mudur
?
Olabilir,
ama..
Birisi
uyarıyorsa, diğeri de gereken cevabı verir.
Belki birşeyler
yerinden oynar, sonra herşey yerine oturur, yanlış yapanlar
ceremesini çeker.
Olayı hemen
kontrol altına almak isteyen Genel Yayın Yönetmeni Özkök, aslanlar
gibi savunmaya geçti. Yine kendisi ifade ediyor, Hürriyet bu tür
işlerin yapıldığı enaz gazeteymiş ve bundan da iç rahatlığı
duyuyormuş!
Buyurun cenaze
namazına...
Hemen arkasından
geçmişe dönerek, diğer gazetelerin geçmişte birçok gazeteciyi işten
çıkardığını ifade ediyor, tartışmayı rakiplerin üzerine taşımaya
çalışıyor. Diğer gazetelerin muhalefet eden tek yazarları
olmadığını söylüyor, Hürriyet’teki muhalif yazarları sayıyor. Gerçi
bazıları herşeye muhalif olan bu yazarların, sanki Hürriyet’te
olmalarının tek nedeni bu imiş gibi o yazarların da hepsini töhmet
altında bırakıyor.
Kendisi direkt
muhalefet yapamayan gazetelerin, muhalif yazarlara sütun açarak,
düpedüz tetikçi yazarlar barındırdıklarını geçmişte gördük. Bunları
anımsatmanın ne gereği var ki?
Büyük olmak,
hoşgörmek ve bağışlayıcı olmaktır.
“Ben büyüğüm,
diğerleri küçük” diye ortaya çıkmak, düpedüz “sıkıntıdayım”
demektir.
Yoksa ne gerek
vardı, böyle durduk yerde kompleksini açığa vurmaya.