Özkök'ten savunma gibi yazı..
Abone olYazar olarak değil iletişim bilimci olarak yazdığını söyleyen Ertuğrul Özkök, Hürriyet'in Yargıtay bildirisini neden manşet yapmadığını anlattı. İşte savunmayı andıran o yaz
Yazar olarak değil iletişim bilimci olarak yazdığını söyleyen
Özkök, Hürriyet'in Yargıtay bildirisini neden manşet yapmadığını
savundu. Gazetelere yönelik ağır ifadeler bulunan bildiri
Hürriyet'te niye manşet olmamış? Cevabı, Ertuğrul Özkök'ün
yazısında:
O haber niye manşete çıkmadı
BUGÜN karşınızda köşe yazarı olarak değil, bir iletişim bilimcisi
olarak bulunuyorum.
Bu yazıyı, genel olarak bütün yargı mensuplarının, özellikle de
Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda yayınlanan o ortak bildiriye onay
veren hákimlerin dikkatle okumalarını dilerim.
Ama önyargısız bir biçimde...
NELER TARTIŞILDI
Geçen cuma günü bu ülke tarihinde bugüne kadar hiç görülmemiş bir
bildiri yayınlandı.
Bildiri, içeriği ve üslubu bakımından tam anlamıyla bir ‘yargı
muhtırasıydı’.
Nereden bakarsanız bakın, toplumun siyasi ve hukuki müesseselerini
sarsacak önemde bir bildiriydi.
Ama bir şey dikkatinizi çekti mi?
Artık statükonun son kalesi haline gelen küçük bir gazete dışında
hiçbir gazete bu bildiriyi manşetine taşımadı.
Acaba neden?
Bildirinin içeriğini mi önemsemediler?
Bu tez geçerli olamaz.
Çünkü bildirinin arkasından yazılan yazıların sayısına bakılırsa
hepsi önemsemiş.
Öyleyse bu bildiri niye manşet olmadı?
Yargı müessesesinin samimi üyeleri, bu sorunun ikna edici bir
cevabını bulmalıdırlar.
Ama bunu yaparken, Yargıtay bildirisine tamamen kendi ideolojik
açısından bakıp geriye kalan herkese iftira atan, hakaret eden o
küçük yayın organının gözlüğünden bakmamalı.
Onların amacı yargıyı falan savunmak değil, kendi dar siyasi
kavgalarını vermekten ibaret.
Ben size bu bildiriyi manşete taşıyamayan psikolojiyi anlatmaya
çalışayım.
Lütfen beni bir genel yayın yönetmeni olarak değil, bir iletişim
bilimcisi olarak okuyun.
Yukarıda sorduğum sorunun cevabı çok basit.
ÇOK TARTIŞTIK
Bu bildiri, içeriği ve üslubu bakımından çoğu gazeteciye
‘inandırıcı’ gelmedi.
Dozu ayarlanamamış tek yanlı bir kurumsal savunma olarak
görüldü.
Çünkü gazetecilerin önüne her gün bazı yargı mensuplarının
karıştığı olaylarla ilgili bilgiler geliyor.
O gün önlerinde bunun çok yeni bir örneği daha vardı.
ÖYLEYSE NİYE
Bildirinin yayınlandığı günün öncesinde, Ankara’da bir mahkemede
bizzat hákimler, Yargıtay’ın bu bildirisinin inandırıcılığını
sıfırlayan tanıklıklarda bulunuyorlardı.
Biz Hürriyet’te bu bildiriyi çok tartıştık.
Eminim öteki gazetelerin çoğu da, bunu manşet yapmayı tartıştı.
Ama yine eminim ki, çoğu gazeteci bunu, bildiriye tepki vererek
manşete çekmeyi düşündü.
Fakat onu da yapmak istemediler.
Neden mi?
Çok basit.
Yargıyı yıpratmamak için.
Bir ihtimal daha...
Belki de Yargıtay bildirisinde yer alan o cümle onları kokuttu.
Hani o, ‘Bir gün hepiniz yargının eline düşebilirsiniz’ anlamına
gelen cümle.
Yine de bu haber iyi ki, o tepkici haliyle manşetlerde yer
almadı.
Çünkü o zaman Yargıtay’ın ‘toplu muhtırasına’ karşı, basının ‘toplu
tepkisi’ gibi bir tablo karşımıza çıkacaktı.
Böyle bir ‘topyekûn savaşın’ galibi olmazdı.
Çünkü düzgün çalışan, kirli ilişkilerden arınmış bir yargı,
hepimizin; ama istisnasız hepimizin yararınadır.
Geçen cuma gününden beri gazetelerde yer alan yazılara
bakıyorum.
Adını vermediğim o küçük gazete dışında hemen hiçbir gazetede bu
bildiriyi ‘direkt olarak savunan’ bir yazı yer almadı.
FOTOĞRAFI OKUMAK
Her konuda farklı kutuplara bölünen, her konuda yüzlerce değişik
yorumla ve tavırla okuyucularının önüne çıkan bu gazetecilerin,
Yargıtay bildirisi konusunda farklı dozlarda da olsa ‘eleştirel’
bir konuma geçmesi, önemli bir gösterge değil mi?
Ben Türk yargısının kirli ilişkilere girmemiş üyelerinin bu
fotoğrafı iyi okuyacağına eminim.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: