Özkök'ten Pamuk'a sert tepki
Abone olOrhan Pamuk'un Türkiye karşıtı açıklamalarına Ertuğrul Özkök'ten cevap geldi. Özkök, "Hangi Kürt'ün evinin önüne üç hilal çizildi!" sözleriyle Pamuk'u eleştirdi.
Orhan Pamuk'un son zamanlarda yabancı medya organlarına verdiği
demeçler, Türkiye'yi hedef almaya devam ediyor. Türkiye'de Ermeni
ve Kürtler'in öldürüldüğünü savunan Pamuk'a Ertuğrul Özkök'ün
tepkisi sert oldu. Özkök'ün "Hangi Kürt'ün evinin önüne üç hilal
çizildi!" sözleri tepkisinin sadece bir kısmı. Pamuk'u
"Ürkek bir muhalefet şerhi" olarak niteleyen
Özkök, şöyle devam etti:
BU biraz isyan yazısı olacak. Toplum olarak hepimize, herkese
yapılan ve giderek yaygınlaştırılan bir haksızlığa karşı haykırma
ihtiyacından doğan bir yazı olarak kabul edin.
Ama aynı zamanda kendine aydın diyen insanların keyfiliğine,
haksızlığına duyulan şahsi bir öfkenin ifadesi de
diyebilirsiniz.
Hatta haksızlık değil, bize ‘aydın duruşu’ olarak yutturulmaya
çalışılan bir bencilliği, bir egoizmi telin etme çabası da
diyebilirsiniz.
Meselem Orhan Pamuk’un sözleri.
Onun dünyada giderek büyüyen şöhretinden, saygınlığından bir Türk
vatandaşı olarak elbet ben de hisseme düşen kár payını
alıyorum.
Bu kár payı, içimi dolduran bir gururdur.
Bir iftihar, bir hemşerilik, bir akrabalık keyfidir.
* * *
Ama son günlerde söylediklerine baktıkça, bu gururum şiddetinden
hiçbir şey kaybetmese de, bir düş kırıklığımı dile getirme
ihtiyacını duyuyorum.
Buna ürkek bir muhalefet şerhi de diyebilirsiniz.
Sözümü kısa ve açık söyleyeyim:
Orhan Pamuk’un son günlerde yabancı gazetelere söyledikleri,
insafsızca ve egoistçe söylenmiş sözlerdir.
Ama siz de bazıları gibi, muhalif aydının her tür keyfiliğe, bütün
egoizmlere ve insafsızlığa hakkı vardır diye düşünüyorsanız, bu
yazının sonunu okumanıza hiç ihtiyaç yok.
Bu yazı olsa olsa sizi sinirlendirir.
* * *
Ben öyle düşünmüyorum.
Aydın ve muhalefet kelimelerinden oluşan terkibin, adaletsizliği ve
her tür egoizmi haklı kıldığına inananlardan değilim.
‘Türklerin 1 milyon Ermeni’yi kestiğini’ söyler ve bunun arkasına
tarihsel konjonktürden hiçbir ekleme yapma ihtiyacı duymazsanız,
bir milletin hakkını vereyim derken, bir başka milletin hakkını
yemiş olursunuz.
O sözlerin içine bir cümleyle dahi, savaşa giden Türk askerlerinin
köylerine yapılan saldırılardan ve bunun cephelerdeki insanlarda
yarattığı duygulardan da koyma ihtiyacı duymuyorsanız, egoizminiz
bir aydın karakteri olmaktan çıkıp tecavüz haline dönüşür.
‘Türkler son 20 yılda 30 bin Kürt’ü öldürdü’ derken, ölen kişilerin
kimlikleri, özellikleri hakkında en ufak bir ayrıntı vermekten
özenle kaçınıyorsanız, Türk toplumuna yaptığınız iş tarihsel bir
hatayı deşifre etmekten çıkar, bu topluma karşı kolektif linç yapan
kalabalığın basit bir ferdi haline gelirsiniz.
* * *
Bu recm kalabalığının alelade bir ferdi olmak da size hiç
yakışmaz.
Son 20 yılda Avrupa’da en küçük etnik ihtilaflarda, insanların
kapılarına haçlar çizilerek gece baskınları düzenlenirken, bu
toplumda her şehirde, her kasabada her gün şehit cenazelerinin
kaldırıldığı günlerde bile bir tek Kürt’ün kapısına ne üç hilalin,
ne de bir bozkurt kafasının çizilmediğini de hitap ettiğiniz o
yabancılara anlatmanız gerekmez mi?
Hadi hayatını kaybeden Türk güvenlik güçlerini insandan
saymıyorsunuz, öldürüldüğünü söylediğiniz 30 bin kişinin
küçümsenmeyecek bölümünün, eli Kalaşnikoflu terör erbabı olduğunu
da ifade etmeniz gerekmez mi?
Ya terör örgütünün köylerde katlettiği çocuklar, kadınlar,
siviller...
Aydın namusu dediğiniz şey, eğer alelade bir egoizm değilse bu
basit gerçekleri de anlatmanızı beklememiz gerekmez mi?
Vicdanınızda bu küçücük çocuklara, kadınlara ayıracak tek bir
cümlelik yer de mi yok?
Bunları söylemek sıradan bir demagoji mi?
* * *
Tabii şöyle bir mazeretiniz olabilir:
‘Ben aydınım. Söyleyeceğimi söylerim. İtirazı olan da kendi
zaviyesinden baksın.’
Bir dakika, bizim de mazeretimiz var.
Siz, edebi kabiliyetinizle haklı olarak elde ettiğiniz aydın
gücünüzü haksız bir rekabetin hizmetine veriyorsunuz.
Bakın Türklerle ilgili söylediğiniz o kaba saptamalar, insafsız
genellemeler, dünyanın bütün gazetelerinde yer buluyor.
Ama 70 milyonluk bu halkın hem tarihsel hem de bugüne ait, bırakın
gerekçesini, hafifletici nedenini bile dikkate alan yok.
Sizin sözlerinize yer veren gazeteler, o sözleri yorumlatmak için
Türk düşmanlığı kanıtlanmış başka insanları şahitliğe
çağırıyor.
Türkiye’den gelen sesler ise yalıtkan sükût duvarlarına çarpıp geri
dönüyor.
Çünkü siz, onların duymak istediklerini, dikkat ediniz sadece
duymak istediklerini söylüyorsunuz.
‘Ben bu güce sahipsem, sizin tek cümlenize bile kulak kabartan
yoksa bu benim kabahatim mi’ diyebilirsiniz.
Eğer kendinizi sadece ve sadece bir dünya vatandaşı olarak kabul
ediyorsanız, elbette bir diyeceğimiz yok.
O zaman da sizden hiç olmazsa evrensel bir aydın tarafsızlığı
bekleme hakkımız vardır.
Belki de kendinizi bir Türk değil, bir dünya vatandaşı olarak kabul
etseniz, bu millete karşı daha insaflı olabilirdiniz.
Yani içimden bir ses, ‘Keşke öyle olsaydınız’ demiyor da değil.
Çünkü o zaman belki, bugün size sayfalarını bonkörce açan yabancı
gazete ve dergilere, bir aydın olarak söylemek zorunda olduğunuz
başka şeylerin de bulunduğunun farkına varabilirdiniz.
Eğer sadece bir dünya vatandaşı iseniz, sizden hiç olmazsa bir
Edgar Morin kadar insaflı olmanızı isteyebilirdik.
* * *
Ne yazık ki bizler içeride de size karşı güçsüzüz.
Çünkü itirazımızı yüksek sesle dile getirdiğimiz an, sizin
fotoğrafınızı manşetlerine koyarak ölüm çığlıkları atan bazı
kesimlerle aynı fotoğrafa gireceğimizden korkuyoruz.
Bu korku bizi pısırıklaştırıyor, kahredici bir sessizliğe
bürünüyoruz.
Ama sanmayınız ki bu sessizlik, sizi onayladığımız anlamına
geliyor.
* * *
Son bir cümle...
Başkalarına duymak istediklerini fazlasıyla söylediniz.
Ama onların duymak istemediği, sayfalarını açmaya ihtiyaç duymadığı
başka bazı gerçekler kaldıysa, biz onları aktarmaya hazırız.
Ne bileyim mesela, göğsünde dört beş mermiyle aramızdan ayrılan o
küçücük çocuklarla ilgili birkaç küçük itiraz...
Bir başka muhalefet şerhi...
Söyleyin, fikrini serbestçe söyleyememek, söylediği zaman bunu
duyuracak bir vasıta bulamamak da bir tür terör değil midir?
YAZI:Ertuğrul ÖZKÖK
HÜRRİYET