Özkök'ten meslektaşına mektup
Abone olVural Öger iyi bir Türk olduğunu belirten Özkök, işadamının aynı zamanda iyi bir de Alman vatandaşı olduğunu söyledi.
Bir yayın yönetmenine açık mektup
BU yazıyı, ünlü bir meslektaşıma açık mektup olarak yazıyorum. Mektubun adresi, Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild’in Genel Yayın Yöntemeni Kai Diekmann.
Kai Diekmann, Alman basınında en iyi tanıdığım gazetecidir.
Springer grubunda başarılı bir kariyeri vardır ve genç yaşta Bild gibi çok satan bir gazetenin başına geçmeyi başarmıştır.
HAMBURG’DAKİ ZİYARET
Bundan üç yıl önce Hamburg’daki merkezlerinde, Hürriyet’in İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ile beni ağırlamıştı.
Neredeyse bütün günü yazı işlerinde geçirmiş, çalışırken onları izlemiştik.
Kendisi gibi genç ve dinamik bir ekibi vardı.
Gelelim kendisine bu açık mektubu niye yazdığıma.
Bild bir haftadan beri, Almanya’nın Türk kökenli işadamı Vural Öger’le ilgili haberler yayınlıyor.
Olayın aslı şu:
Gazetemizin sahibi Aydın Doğan, iki hafta önce Frankfurt’ta Türkiye kökenli Alman işadamlarına bir yemek verdi.
Yemeğe Vural Öger de davetliydi.
O yemekte çok sıcak konuşmalar yapıldı.
Samimi ortam içinde esprili anılar anlatıldı.
Yemekte konuşanlardan biri de Vural Öger’di.
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan bir Alman dostu, Öger’e şunu söylemiş:
‘Viyana kapılarından çevirdiğimiz Türkleri şimdi içeri alamayız.’
Öger de Alman dostuna şöyle bir espri yapmış:
‘Ama Kanuni’nin yapamadığını biz nüfusla yapacağız.’
Dediğim gibi tamamen espri.
Ancak aynı gece, Almanya’da nüfusun yaşlanmasının ve yeterince artmamasının ortaya çıkaracağı durumlar da konuşuldu.
Bunlar Alman bilim adamlarının yaptığı tamamen bilimsel demografik analizlerdi.
DOĞURGANLIK TARTIŞMASI
Almanya’da doğurganlığın düşük olması nedeniyle ortaya çıkabilecek durumlar konuşuldu.
Ama bu tür demografik konular her ülkede konuşulur.
Nitekim Türkiye’de de konuşuluyor.
Nüfus artışındaki bölgesel dengesizliklerin yol açabileceği durumlar dile getiriliyor.
Öger bunları da anlattı ve genç Türk nüfusunun Avrupa Birliği’ne getireceği dinamizmden söz etti.
Bu sözler Almanya’daki Hürriyet’te de yayınlandı.
YAN MASADAKİ
Ancak aradan 4 gün geçtikten sonra Bild Gazetesi’nde Vural Öger’in bu sözlerine karşı bir kampanya başlatıldı. Alman kadınlarına hakaret ettiği öne sürüldü.
Öger, hakkında yazılanlara çok üzüldü.
Bir ara Avrupa Parlamentosu adaylığından vazgeçmeyi bile düşündü.
Ancak başta Başbakan Schröder ve İçişleri Bakanı Otto Schilly olmak üzere birçok Alman sosyal demokratı ona sahip çıktı.
Vural Öger, tanıdığım en parlak işadamlarından biridir.
Aynı zamanda hem Türkiye’nin, hem de Almanya’nın sorunlarını çok iyi bilen ve çözümü için uğraşan bir aydındır.
Onun Avrupa Parlamentosu üyeliği bana göre Almanya için büyük kazanç olacaktır.
Almanya çok iyi bir işadamı yanında, çok parlak bir siyasetçi kazanacaktır.
Onun için dostum Kai Diekmann’a bütün içtenliğimle seslenmek istiyorum.
O sözlerin söylendiği yemekte ben de vardım.
Öger’in konuşmasında Alman kadınlarını rencide edecek tek kelime yoktu.
Zaten böyle bir şey söyleseydi önce kızı itiraz ederdi.
Çünkü yan masada kızı oturuyordu.
Vural Öger’in kızı Alman eşindendir ve adı Nina’dır.
Yani Alman adı taşımaktadır.
Vural Öger iyi bir Türk’tür.
Ama emin olunuz ki, en az onun kadar iyi bir Alman vatandaşıdır.
Biz gazeteciler, keyifli bir akşamda ciddi bir sosyolojik olgu konuşulurken yapılan bir espriye hiç hak etmediği anlamlar yüklememeliyiz diye düşünüyorum.
Son bir nokta.
Almanya’da yaşayan Türkler, başkaları hakkında espri yaparken nereye kadar gitmeleri gerektiğini çok iyi bilen insanlardır.
ESPRİNİN SINIRI
Çünkü onlar, yaşadıkları toplumlarda haklarında yapılan bu tür esprilerin ne olduğunu yaşayarak öğrenmişlerdir.
İşte o nedenle bütün bunları, dinamik gazeteciliğini yakından izlediğim dostum Kai Diekmann’a bizzat anlatmak istedim.
BU yazıyı, ünlü bir meslektaşıma açık mektup olarak yazıyorum. Mektubun adresi, Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild’in Genel Yayın Yöntemeni Kai Diekmann.
Kai Diekmann, Alman basınında en iyi tanıdığım gazetecidir.
Springer grubunda başarılı bir kariyeri vardır ve genç yaşta Bild gibi çok satan bir gazetenin başına geçmeyi başarmıştır.
HAMBURG’DAKİ ZİYARET
Bundan üç yıl önce Hamburg’daki merkezlerinde, Hürriyet’in İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ile beni ağırlamıştı.
Neredeyse bütün günü yazı işlerinde geçirmiş, çalışırken onları izlemiştik.
Kendisi gibi genç ve dinamik bir ekibi vardı.
Gelelim kendisine bu açık mektubu niye yazdığıma.
Bild bir haftadan beri, Almanya’nın Türk kökenli işadamı Vural Öger’le ilgili haberler yayınlıyor.
Olayın aslı şu:
Gazetemizin sahibi Aydın Doğan, iki hafta önce Frankfurt’ta Türkiye kökenli Alman işadamlarına bir yemek verdi.
Yemeğe Vural Öger de davetliydi.
O yemekte çok sıcak konuşmalar yapıldı.
Samimi ortam içinde esprili anılar anlatıldı.
Yemekte konuşanlardan biri de Vural Öger’di.
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan bir Alman dostu, Öger’e şunu söylemiş:
‘Viyana kapılarından çevirdiğimiz Türkleri şimdi içeri alamayız.’
Öger de Alman dostuna şöyle bir espri yapmış:
‘Ama Kanuni’nin yapamadığını biz nüfusla yapacağız.’
Dediğim gibi tamamen espri.
Ancak aynı gece, Almanya’da nüfusun yaşlanmasının ve yeterince artmamasının ortaya çıkaracağı durumlar da konuşuldu.
Bunlar Alman bilim adamlarının yaptığı tamamen bilimsel demografik analizlerdi.
DOĞURGANLIK TARTIŞMASI
Almanya’da doğurganlığın düşük olması nedeniyle ortaya çıkabilecek durumlar konuşuldu.
Ama bu tür demografik konular her ülkede konuşulur.
Nitekim Türkiye’de de konuşuluyor.
Nüfus artışındaki bölgesel dengesizliklerin yol açabileceği durumlar dile getiriliyor.
Öger bunları da anlattı ve genç Türk nüfusunun Avrupa Birliği’ne getireceği dinamizmden söz etti.
Bu sözler Almanya’daki Hürriyet’te de yayınlandı.
YAN MASADAKİ
Ancak aradan 4 gün geçtikten sonra Bild Gazetesi’nde Vural Öger’in bu sözlerine karşı bir kampanya başlatıldı. Alman kadınlarına hakaret ettiği öne sürüldü.
Öger, hakkında yazılanlara çok üzüldü.
Bir ara Avrupa Parlamentosu adaylığından vazgeçmeyi bile düşündü.
Ancak başta Başbakan Schröder ve İçişleri Bakanı Otto Schilly olmak üzere birçok Alman sosyal demokratı ona sahip çıktı.
Vural Öger, tanıdığım en parlak işadamlarından biridir.
Aynı zamanda hem Türkiye’nin, hem de Almanya’nın sorunlarını çok iyi bilen ve çözümü için uğraşan bir aydındır.
Onun Avrupa Parlamentosu üyeliği bana göre Almanya için büyük kazanç olacaktır.
Almanya çok iyi bir işadamı yanında, çok parlak bir siyasetçi kazanacaktır.
Onun için dostum Kai Diekmann’a bütün içtenliğimle seslenmek istiyorum.
O sözlerin söylendiği yemekte ben de vardım.
Öger’in konuşmasında Alman kadınlarını rencide edecek tek kelime yoktu.
Zaten böyle bir şey söyleseydi önce kızı itiraz ederdi.
Çünkü yan masada kızı oturuyordu.
Vural Öger’in kızı Alman eşindendir ve adı Nina’dır.
Yani Alman adı taşımaktadır.
Vural Öger iyi bir Türk’tür.
Ama emin olunuz ki, en az onun kadar iyi bir Alman vatandaşıdır.
Biz gazeteciler, keyifli bir akşamda ciddi bir sosyolojik olgu konuşulurken yapılan bir espriye hiç hak etmediği anlamlar yüklememeliyiz diye düşünüyorum.
Son bir nokta.
Almanya’da yaşayan Türkler, başkaları hakkında espri yaparken nereye kadar gitmeleri gerektiğini çok iyi bilen insanlardır.
ESPRİNİN SINIRI
Çünkü onlar, yaşadıkları toplumlarda haklarında yapılan bu tür esprilerin ne olduğunu yaşayarak öğrenmişlerdir.
İşte o nedenle bütün bunları, dinamik gazeteciliğini yakından izlediğim dostum Kai Diekmann’a bizzat anlatmak istedim.