Özkökten kritik mesajlar

Abone ol

Tırmanan terör olayları sonrası gözlerin çevrildiği sempozyumda Özkök kritik bir konuşma yaptı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, terörün bu yüzyılın en büyük toplumsal hastalığı ve bu hastalığa bağlı bir çatışma ideolojisi olduğunu belirterek,  ''Terörizmin çirkin mesajına tüm ulusların ortak bir cevabı
gerekirken, aynı kişinin eyleminden dolayı bir devlette özgürlük savaşçısı, diğer bir devlette ise en affedilmez suçları işleyen bir hain olarak nitelendiriliyor olması sanırım terörizmin ortadan kaldırılmasının önündeki en büyük engeldir'' dedi.

Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM) tarafından Bilkent Oteli Konferans Salonu'nda düzenlenen ''Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği'' konulu sempozyum başladı. Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanı Korgeneral Bekir Kalyoncu'nun genel bilgi arzıyla başlayan sempozyumda, TMMM'yi tanıtıcı film gösterildi.

Sempozyuma, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Onur Konuğu Afganistan İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hamid Karzai, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İsveç, Bulgaristan,
Gürcistan ve Litvanya Genelkurmay Başkanları, kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı, Ankara'daki diğer orgeneraller, bazı eski kuvvet komutanları, Ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, NATO'nun Afganistan Temsilcisi Hikmet Çetin, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile 82 ülkeden üst düzey askeri yetkili katılıyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, sempozyumun ev sahibi olarak yaptığı açış konuşmasında Türkiye'nin kurucusu olduğu Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi'nin terörle mücadele konusunda NATO ve diğer bütün ülkelere operatif ve stratejik seviyede eğitim vermeyi hedeflediğini belirtti.

Türkiye tarafından kurulan merkezin İngiltere, Bulgaristan, Romanya, ABD'nin desteği ve katılımıyla faaliyetlerine devam ettiğini kaydeden Orgeneral Özkök, merkezin en kısa zamanda tüm NATO ülkelerinin de katılımını kapsayacak müşterek bir gayret sarf edilmesini ve ülkeler arasında terörle mücadele konusunda ortak bir anlayış ve işbirliği ortamının kurulmasına katkı sağlamasını temenni ettiğini ifade etti.

Orgeneral Özkök, 20. yüzyılın bilim, teknoloji, sanat ve düşünce hayatında ilerlemelerle birlikte insanlığı acılarla dolu iki dünya savaşıyla tanıştırdığını, yüzyılın ikinci yarısında soğuk savaş denilen ve bugün bittiği söylenen eşi görülmemiş bir mücadele biçiminin tarihe damgasını vurduğunu belirtti.

Bloklar arasındaki üstünlük yarışının silahlanma çabası ve ekonomik-sosyal alandaki mücadele ile sürmesine yol açtığını dile getiren Orgeneral Özkök, bunun dünyanın çeşitli yerlerinde etkinlik kurmak amacıyla sınırlı ya da düşük yoğunluklu çatışma alanlarının doğmasına neden olduğunu vurguladı.

TERÖRİZMİN KALDIRILMASININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL-

Uluslararası ilişkilerin bu çerçevesinin 1960'lı yıllardan itibaren terörizmin bir etkinlik kurma aracı olarak çeşitli devlet tarafından desteklenmesine yol açtığını kaydeden Orgeneral Özkök, şöyle devam etti:

''Terörün içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük toplumsal  hastalığı ve bu hastalığa bağlı bir çatışma ideolojisi olduğu gerçeğinin altını çizmek istiyorum. Terörizm bugün etnik ve dine dayalı çatışmaları, sağ ve sol ideolojideki ayrılıkları ve ekonomik çöküntüleri kullanmakta ve eylemlerini meşrulaştırma mekanizmasını da bu gerekçelere dayandırmaktadır. Terörizm, hesaplı ve siyasal amaçlı
bir şiddet biçimidir. Amacı, eylemlerinden kitlelerin etkilenmesini sağlamaktır. Terörist için cinayet amaç değil, araçtır. Dahası, terörist için eylem, eylemin yapıldığı yerden bölgeye, bölgeden dünyaya yayılan çirkin bir mesajdır. Bize düşen bu çirkin mesajı besleyen nedenleri doğru analiz edip, gerekli cevabı vermek ve verilmek istenen mesajların dağıtımının durdurulmasını sağlamaktır. Bu husus, terörle mücadelede çok önemlidir. Terörizmin çirkin mesajına tüm ulusların ortak bir cevabı gerekirken, aynı kişinin eyleminden dolayı bir devlette özgürlük savaşçısı, diğer bir devlette ise en affedilmez suçları işleyen bir hain olarak nitelendiriliyor olması, sanırım terörizmin ortadan kaldırılmasının önündeki en büyük engeldir.

Bugün terör tehdidinin büyüklüğü konusunda genelde devletler arasında ortak bir anlayış mevcuttur. Ancak asıl anlaşmazlık, hangi şiddet ve tehdit kullanımının terör kapsamında algılanması gerektiği yönündedir. Teröriste bakış açısındaki insanlığı hedef alan cani ve özgürlük savaşçısı ayrımı, terörü besleyen bir anlayıştır. Ortak bir terör anlayışı ortaya konulmadıkça ortak bir çözüm de bulunamaz. Ortak bir çözüm için işbirliği gerekir. İşbirliği  yapılamamasının ortaya çıkaracağı belirsizlik, doğal olarak terörizmin gelişip genişlemesi için uygun ortam yaratır.''

''ORTAK PARAMETRELER BENİMSEMELİYİZ''

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, terör konusunda yapılan bir araştırmada, sadece 1936-1981 yılları arasında terörizmin 109 ayrı tanımının yapıldığını belirterek, şunları kaydetti:

''Mademki bugün terörizmi ortak ve tek bir tanım içinde değerlendirme güçlüğü çekiyoruz, öyleyse hep birlikte öncelikle terör ve terörle mücadelede ortak bir anlayışın parametrelerini benimsememiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü ortak parametreler sonuçta bizi ortak bir anlayışa götürecektir. Kanaatimce bu parametrelerden belki de en önemlisi, her devletin bir diğerinin sınır güvenliği ve toprak bütünlüğü başta olmak üzere, politik, ekonomik, kültürel ve dinsel hassasiyetlerine saygı göstermesi ve bu yolla gerçek ve karşılıklı güven temeline dayalı bir işbirliğinin önünün açılmasıdır. Bu sempozyumun da söz konusu parametrelerin belirlenebileceği bir sürece
bu bağlamla katkı sağlayacağını ümit ediyorum.

Ulaştırma ve iletişim araçlarındaki yenilikler, patlayıcı madde ve kitle imha silahları teknolojilerindeki gelişmeler bölgesel ya da uluslar arası terörist teknolojilerindeki gelişmelerbölgesel ya da uluslararası terörist grupların imkanlarının çok ötesinde eylemler düzenlenmesini kolaylaştırmıştır.

Terörist grupların teknoloji ve ham maddelere erişimlerinin hiç de zor olmaması, biyolojik ve kimyasal silahlar gibi kitle imha silahlarını temin edebilme ihtimali, korkunç sonuçlara yol açan saldırıların önünü açabilecektir. Aşırı dinci bir örgütün 20 Mart 1995'te Tokyo metro istasyonunu hedef alan sinir gazları kullanması, benzeri eylemlerin daha büyük ölçekte düzenlenmesi ihtimalini akıllarda tutmaktadır.''


Günün Önemli Haberleri