Özkök, vatan haini ilan edildi
Abone olErtuğrul Özkök, 1974 yılında başından geçen çok kötü bir olayı anlattı. Fransa'da geçen olay, Özkök'ün Türkiye'de vatan haini olarak ilan edilmesine neden oldu....
Ertuğrul Özkök, 1974 yılında yaşadığı kötü bir olayı "O
yıl başımdan geçen olay" başlıklı yazısında kaleme aldı.
Özkök, yazdıklarına göre o yıl vatan haini ilan edilmiş...
1974 yılında başımdan çok kötü bir olay geçti. Fransa’da devlet
bursuyla doktora yapıyordum.
Kızım henüz iki yaşındaydı ve bursum geçimimize yetmediği için bir
konfeksiyon atölyesinde çalışıyordum.
O yıl Fransa’da okuyan Türk öğrencilerin kurduğu derneğin beş
kişilik yönetim kuruluna seçildim.
Derneğin adı ‘Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği’ydi.
Aslında kurulduğu yıl adı ‘Fransa Türk Öğrenci Birliği’ydi. Ama
1974 yılı mart ayında Belçika’dan gelen hızlı devrimci bir ekip
kongreyi basmış ve zorla ismi değiştirtmişti.
Yanılmıyorsam aralarında bizim Hadi Uluengin de vardı.
* * *
Ben bu ‘Türkiyeli’ ismine hiçbir zaman ısınamadım.
Yönetim kurulunun iki üyesi Türkiye Komünist Partisi
taraftarıydı.
Öteki ikisi Türkiye İşçi Partisi sempatizanıydı.
Ben ise Cumhuriyet Halk Partisi ile Türkiye İşçi Partisi arasında
bir yerdeydim.
Ama oylamalarda genellikle TİP sempatizanı iki üye ile birlikte
hareket ediyordum.
O yıl Kıbrıs’ta Nikos Samson darbesi oldu.
Daha ilk gün Kıbrıslı ve Yunanistanlı öğrencilerle birlikte faşist
darbeye karşı ortak bir bildiri yayınladık.
Türk ordusu adaya müdahale edince bu ittifak bozuldu.
Biz Ecevit’in kararını destekliyorduk.
Çıkarmadan kısa süre sonra yaz tatili için Türkiye’ye geldik.
Bir sabah Cumhuriyet Gazetesi’ni elime aldığımda şoke oldum.
Gazetenin başyazarı Nadir Nadi bir yazı yazmıştı.
Şimdi tam hatırlamıyorum ama galiba başlığı şöyleydi:
‘Bunlar da ilerici ha...’
* * *
Yazıdan öğrendiğime göre Fransa’daki öğrenci birliği, yani biz, bir
bildiri yayınlamış ve Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini şiddetle
kınamıştık.
Le Monde Gazetesi de bu bildiriyi küçük bir haber olarak
vermişti.
Benim bu bildiriden hiç haberim yoktu.
Daha ilk şoku atlatamadan ikincisi geldi.
O günlerde Altemur Kılıç İzmir’de ‘Devir’ adlı bir dergi
çıkarıyordu.
‘Devir’in o haftaki kapağı da bize ayrılmıştı.
Bizleri vatan haini olarak suçluyorlardı.
Bu yazılar çok ağırıma gitmişti. Çünkü ben var gücümle Türk
ordusunun müdahalesini destekliyordum.
* * *
Olayın aslını sonradan öğrendik.
Yönetim Kurulu’nun iki TİP’li üyesi ile ben Türkiye’ye dönünce,
Paris’te kalan TKP’li iki arkadaşımız, hiç bize sormadan bir
bildiri yayınlamış ve bunu gazetelere vermişti.
Bu yazılar çıktıktan sonra bursum kesildi.
Doktoramın bitmesine az bir zaman kalmıştı.
Altı ay boyunca tekrar bursumu alabilmek için mücadele ettim. O
sırada CHP milletvekili olan kayınpederim Hüdai Oral ve AP’li Milli
Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem sayesinde bursum yeniden
bağlandı.
Başbakanlık İnsan Hakları Komisyonu’nun son azınlık raporu bana bu
olayı hatırlattı.
O kurulda yer alan bazı insanlar, kendilerine danışılmadan rapora
son şeklinin verilmesinden şikáyetçiydi.
Zabıtlarda kaç kişinin katıldığı, kaçının onayladığı belli olmadığı
için kimin haklı kimin haksız olduğunu bilemiyorum.
Ama ‘Bu rapor bizim bilgimiz dışında hazırlandı’ diyerek itiraz
eden insanların haleti ruhiyesini çok iyi anlıyorum.
Bizim kuşaklarımıza musallat olan en kötü alışkanlıklardan biri,
‘dernekçilik’ denen ayak oyunlarıdır.
Fransa’da öğrenci birliğinin adına ‘Türkiyeli’ kelimesi böyle ayak
oyunları ve terörle eklenmişti.
* * *
Ben ‘anayasal vatandaşlık’ kavramını çok uygun buluyorum. Ama
‘Türkiyelilik’ gibi suni kavramları, uygun görmek bir yana, zararlı
buluyorum.
Ortadoğu’da yaşanan olaylar, toplumları ‘Sünni-Alevi-Şii’ veya
‘Türk-Kürt-Laz-Çerkez’ gibi kompartımanlara ayırmanın ne kadar
tehlikeli bir şey olduğunu hepimize gösteriyor.
Türkiye’nin önü açık.
Ortadoğu kaynarken Türkiye giderek toplumsal kaynaşmanın yolunu
açıyor.
O nedenle artık farklılıkları değil, ortak yanları öne çıkarmanın
zamanı geldi.
YAZI:Ertuğrul ÖZKÖK