Özkök, Şamil Tayyar ile Çölaşan arasında sıkışmış!
Abone olTürk medyasındaki kutuplaşmayı köşesine taşıyan Ertuğrul Özkök ""Emin Çölaşan'la Şamil Tayyar arasına" sıkıştığımızı yazdı...
GAZETECİLER.COM
Son günlerde Türk medyasının Sözcü ve
Akit gazetelerinin temsil ettiği iki uç arasında
sıkışıp kaldığı yönündeki yazılara bir yenisi daha eklendi.
Ezgi Başaran ve Cüneyt
Özdemir'den sonra Hürriyet yazarı
Ertuğrul Özkök de medyadaki lümpen dil ve
kutuplaşmayı
Özkök "Emin Çölaşan'la Şamil Tayyar arasına
sıkışmak" başlıklı yazısında hayatımızın "kahrol" ve
"yaşa" sloganlarından ibaret hale geldiğini vurguladı.
İte Özkök'ün yazısındaki ilgili bölüm:
EZGİ Başaran önceki gün Radikal gazetesindeki köşesinde çok önemli
bir saptamada bulundu: “Medyamızın okuyucusu ile kurduğu ilişki
Şamil Tayyar ile Emin Çölaşan arasında sıkışmış bir dil ve metotla
ilerlemektedir”.
Diyor ki...
Bu cümleyi biraz daha basitleştireyim.
“Siyasi tartışma adabımız ve lisanımız, Emin Çölaşan’la Şamil
Tayyar arasına sıkışıp kalmıştır...”
Öyle sıkışmıştır ki, şu basit cümleyi telaffuz etmek bile, bu iki
tarafın partizanları tarafından kamusal alanda linç edilmeye
yeter.
* * *
Bir düşünelim:
Ülkemizde “manyaklık seviyesine varmış olan bu kutuplaşmada”, yaşa
ve kahrol nakaratlarından ibaret bu iki kelimelik arena kültürünün
hiç mi payı yok...
Bu kutuplaşmış cemaatlerin nüfusu nedir bilmem.
Ancak şunu biliyorum:
Karşılıklı mevzilerde savaşan bu iki cemaatin “vuvuzela” efekti
nüfusunun çok üstünde.
Makul çoğunluğun sesini çıkarmadan seyrettiği tartışmada, vuvuzela
yaygarası çok daha güçlü işitiliyor.
* * *
Bilelim ki, akıl ve mantık, ülkemizden elini ayağını çekiyor.
Düşünce hayatımız, tartışma iklimimiz, günlük rızkını öfke ve
rövanştan çıkaran, düşünce hayatını hedef gözeterek karşı tarafa
ateş etmek, kendi tarafına ise kalkan olmaktan ibaret sayan,
belagat arzusunu üç-beş kelimelik hakaret sıfat ve zamirlerinin
arasına sıkıştırmış iptidai kabilelerin istilasındadır.
İki kutbun müstesna silahşorları “symbiosis” hayatı yaşıyorlar.
Birbirlerinden geçiniyorlar. Biliyor ki, karşıdaki olmazsa, kendisi
de olmaz.
* * *
En acısı da şudur: Her iki kutup da, meşruiyetini, siyasetin en
tepelerinden, yani Olimpos dağındaki tanrılarından almaktadır.
Siyaset, rızkını böyle yıkıcı, bölücü, dışlayıcı bir belagat
şehvetinden çıkardığı sürece, devrin köşe yazarı da rızkını o
çöplükte arar. Neticede olan, fikri hayatımıza, ülkemize
olur...
Çünkü akıl ve mantık kırmızı kart görünce, saha en fanatiklere
kalır...
Eee.. o zaman tribünlerden de sadece “Yaşa” veya “Kahrol”
nakaratları gelir...
Yazının tamamı için