Özkök küstah biri mi?
Abone olErtuğrul Özkök'ün keyfi kaçtı. Radikal'i okurken kendisi hakkında çıkan yazı Özkök'ü fena sinirlendirdi.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün neşesi bir anda
Radikal ekini okuyunca kaçtı. diye okurlarına soran Özkök kendisine
bu sıfatı yakıştıran Boğaziçi Üniversitesi'nden bir öğretim üyesine
verdi veriştirdi.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak:
PAZAR günü büyük bir keyifle gazeteleri okuyordumTa ki Radikal’in
ekini okuyuncaya kadar.
Tam kahvemi yudumlarken ekin birinci sayfasında yayınlanan o yazıyı
okudum.
Okudum ve kendi kendime şu soruyu sordu:
"Ben küstah biri miyim?"
* * *
Aslında "küstah" kelimesini, gazete üzerinde hiç sevmem.
Gazeteciler nedense bu kelimeyi kullanmaktan özel bir keyif
alırlar.
Ben de genel yayın yönetmenliği hakkımı kullanarak arkadaşlara bu
kelimeden kaçınmalarını söylerim.
Bazı öğretim üyelerinin, bu kelimeyi gazetecilerden bile daha çok
sevdiğini ise bilmiyordum.
Geçen pazar günü Radikal Gazetesi’ne yazan Boğaziçi
Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi, adımı vermeden; ama adresimi
ayan beyan yazarak bana "küstah" diyor.
Daha doğrusu PKK ile ilgili bir yazımı "küstahça" bulduğunu
söylüyor.
Söylesin.
Benim anlayışım şudur:
Biz köşe yazarları, başkaları hakkında bazı sıfatları kullanma
hakkını kendimizde görüyorsak, köşe sahibi olmayan insanların
bizler hakkında kullanacağı çok daha ağır sıfatlara hazır
olmalıyız.
Geçtiğimiz ay bir yazımda, Güneydoğu’da yapılan bazı şeylerin artık
bir "azınlık şımarıklığı" haline dönüştüğünü yazmıştım.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesine göre bu sözlerim
"küstahlıkmış".
Tabii küstah, fazla zeká istemeyen, çok sıradan, çok banal bir
sıfat.
O bakımdan "hain" vs. gibi sıfatların yanında çok masum
kalıyor.
Ama dedim ya, ben yine de bu sıfatı pek sevmiyorum.
* * *
Benim bu yazıyla ilgili itirazım, söz konusu sıfatın IQ’su,
zarafeti veya masumluğu ile ilgili değil.
İşin özüne taalluk eden bir itirazım var.
Ben artık açık açık bazı Kürt aydınlarının veya Kürtler adına
konuşan fahri aydınların şımarıklık yapmaya başladığını
düşünüyorum.
1990’lı yıllarda "hainlikle" suçlanmayı göze alarak Kürt haklarını
savunan bazı gerçek Türk aydınlarının bile artık bu tavırdan
rahatsız olmaya başladığını görüyorum.
Çünkü bazı Kürt ve fahri Kürt aydınları, artık işi "provokasyon
yapmaya" kadar götürüyorlar.
* * *
Radikal Gazetesi, son zamanlarda çok önemli bir platform
oluşturdu.
En kışkırtıcı, en provokatif Kürt milliyetçiliğine kadar giden
yazılara bile yer veriyor.
Ama Allah için çok mantıklı itirazlar da aynı gazetede yer
buluyor.
Burada ortaya çıkan tablo şu:
Kürt haklarını savunan birçok Türk aydını ve birlikte yaşama
kültürünü yerleştirmeye çalışan samimi Kürt aydını, çok önemli ve
yapıcı yazılar yazıyor.
Mesela Ahmet İnsel, Murat Belge, mesela Tarık Ziya Ekinci.
Buna karşılık hepimizi çileden çıkartan ilkel kışkırtıcı yazılar da
yayınlanıyor.
Mesela, şu tezi işleyenler bile var:
"Türklerin milliyetçi olmaya hakkı yoktur; ama Kürtlerin
milliyetçi, hatta ırkçı olmaya bile hakkı vardır."
O nedenle "Türkler paşa paşa masaya oturacak" diyenlere bile
rastlıyorum.
Benim gibi sakin bir insanı bile çileden çıkartacak kadar
kışkırtıcı yazılar okuyorum.
* * *
Bütün bunları yazdığım, söylediğim, eleştirdiğim için mi küstah
oluyorum?
Ben Hürriyet Gazetesi’nde "Kürt" kelimesini telaffuz eden ilk
yazarım.
Bundan 13 yıl önce bunu yazmak, kariyer beklentisi olan bir
gazeteci için büyük riskti.
O riski göze alan ben, bazı Kürt ve fahri Kürt aydınlarının bu
tavırlarını "şımarıklık" olarak değerlendirme riskini haydi haydi
alırım.
Böyle düşünen akademik sıfatlı kişilerden de bir ricam var.
Onlar bizim yaptığımızı küstahça buluyorsa, ben de onlarınkini
korkakça buluyorum.
Kendilerine soruyorum.
Eğer PKK’lı değillerse, bizim gösterdiğimiz cesaretin onda birini
PKK’ya karşı gösterebilirler mi?
Ben diyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt vatandaşlarının
mutluluğu için, bu cesarete çok ihtiyacımız var.