Özkök günah çıkarttı
Abone olErtuğrul Özkök, bugünkü köşesinde önce itiraf etti sonra da özür diledi. Peki Ertuğrul Özkök'ün itiraf ne? Kimden özür diledi Ertuğrul Özkök! İşte yazının detayları;
Yazmadığım bir yazı için özür
HER gün okuyucunun önüne çıkan yazarların utandığı anlar
vardır.
Tabii utanma duygusu olanların.
Bazen yazdıklarından ötürü utanırsınız.
O anlarda, günlük yazı yazmanın, anlık tepki vermenin sıkıntısını
yaşarsınız.
Bazen İsmet İnönü gibi davranırsınız.
Tepki vermeden önce 24 saat beklersiniz.
Bu, gerçekten çok doğru, çok yararlı bir karardır.
Aradan geçen 24 saat içinde belki, ilk tepki veren yazar olmanın
keyfini ve rantını kaçırmış olursunuz.
Başkaları ipi göğüsler gider.
Bazen ise beklemenin iç huzurunu yaşar; rantını yersiniz.
* * *
Bir de yazmadıklarınız vardır.
Yazmadığınız, hissettiğiniz ama içinizde sakladığınız, sadece
birkaç kişiyle paylaştığınız öfke ve tepkiler vardır.
Bazen onlardan da utandığınız olur.
Sadece kendi iç dünyanızda kalan bu tepkiler nedeniyle bile açık
özür dilemek zorunda olduğunuz insanlardır bunlar.
Bugün, işte böyle insanlardan birinden özür dilemek istiyorum.
Sadece ve sadece gıyabında hissettiklerim, aslında kimseyle
paylaşmadığım, yazarak aleni hale getirmediğim duygulardan dolayı
özür dileyeceğim.
Bu gerekli midir? Bir borç mudur?
Evet gereklidir ve borçtur.
* * *
Balıkesir Vali Vekili Halil Yavuz Kaya, Manyas’taki ilk kuş gribi
vakasını apar topar açıkladığı zaman yurtdışındaydım.
Orada bir Türk televizyonundan açıklamalarını izlerken şöyle
düşünmüştüm.
‘Devletin valisi böyle alelacele bir açıklama yapmamalıydı. Bu
ülkenin turizmi var, tavuk sanayii var, dış itibarı var. Daha kesin
sonuçlar alınmadan böyle açıklama yapması, kötü niyet olmasa bile
işgüzarlıktır.’
Sadece o gün değil.
Ertesi gün Türkiye’ye döndükten sonra onun köylülere yaptığı
konuşmaları izlerken de aynı duyguları taşıyordum.
Hatta içimden, ‘Bu adam ülkeye kötülük ediyor, hálá niye görevden
almıyorlar’ diye bile düşünüyordum.
O günler bu hislerimi yazmadım. İyi ki yazmamışım...
Çünkü aradan geçen bir hafta, bana devletin valisinin ne kadar
doğru, ne kadar yararlı bir iş yaptığını gösterdi.
* * *
Şimdi dışardan gelen mesajlara bakıyorum.
Hemen bütün açıklamalarda ‘Türkiye’nin çok hızlı davrandığı’,
‘bütün dünyayı hiç beklemeden, çok hızlı bilgilendirdiği’ ve
‘gerekli önlemleri bütün hızıyla aldığı’ net ifadelerle
vurgulanıyor.
Şimdi anlıyorum ki, benim ilk duygularım, öfkelerim çok yanlış ve
haksızmış.
Devletin valisi ise modern ve demokrat bir ülkeye yakışır şekilde
davranmış.
Sadece vali mi?
Tarım Bakanlığı, yerel yönetimler ve öteki kurumları ile Türkiye
kuş gribi olayında dünyanın en ileri ülkelerine bile örnek olarak
gösterilecek dinamik bir tepki verdi.
Bu ülkenin bir vatandaşı olarak hepsine teşekkür ediyorum.
Tabii öncelikle Vali Vekili Halil Yavuz Kaya’ya.
Sadece bu enerjik kararları için değil.
Aynı zamanda valiliğin ne kadar önemli ve hayati bir devlet
müessesesi olduğunu kanıtladığı için.
* * *
Bu olay, Türk devlet sisteminin artık Avrupa Birliği standartlarını
zorla değil, hayat ve yönetim tarzı olarak benimsediğini de
gösteriyor.
Benim yaşımda veya daha büyük olanlar hatırlar.
1970’li yıllarda Türkiye’de kolera salgını başlamıştı.
Bütün dünya basını yazarken, Türk Devleti durmadan bunu
yalanlıyordu.
Oysa şimdi bütün dünyadan önce Türkiye bu vakayı duyuruyor.
Kazanan kim?
Emin olunuz ki Türkiye.
Buna karşılık kuş gribi olayında Yunanistan devletinin yaptıklarına
bakın.
Hangisi daha Avrupalı siz karar verin...