Özkök, dönek olmayanı sevmiyor!
Abone olSerdar Turgut, Ertuğrul Özkök'ün yazılarını analiz etti. Turgut'un analizleri, Özkök'ün dönmeyenleri sevmediği tezini ortaya attı.
Serdar Turgut, son yaptığı analiz çalışmasında Ertuğrul
Özkök'ün asıl kimliğini ortaya çıkardığını savundu. Turgut, dediği
yazısında şöyle bir sonuca vardı...
Yazı: Serdar Turgut
Kaynak:
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök önceki gün ve dün iki ayrı yazı yazarak ilginç bir ideolojik taarruza geçti aniden. İlk yazı 'döneklik' üzerineydi ve ana teması 'Dönekliğe övgü' olarak nitelendirilebilirdi, ikinci yazı ise görünürde Telekom'un özelleştirilmesiyle alakalıydı, ancak onun teması da özelleştirmeye istikrarlı karşı çıkan dönemeyenler ile ilgiliydi. Bir insanın durup dururken bu döneklik meselesine neden taktığının psikolojik temeline inmeyeceğim, ama Özkök'ün bu iki yazısı peş peşe birbiriyle bağlantılı olarak okunduğunda enteresan bir dünya görüşü ortaya çıkıyor. Ben bu yazıda bu enteresan dünya görüşünü hem irdelemeye, hem de bunu daha iyi anlamaya çalışacağım.
Ertuğrul Özkök dönekliğe methiyeler yazarken, eminim ki bir insanın dünyadaki gelişmeler karşısında bakış açısında yaşanabilecek değişimler ile 'döneklik' kavramıyla anlatılmak istenilen ve kaçınılmaz olarak hayli de kötü çağrışımları olan davranış biçimini birbirine karıştırıyor. Yine eminim ki onun dönekler diye övdüğü insanlar da kendilerini dönek olarak değil, değişime uğramış insanlar olarak görüyordur sadece.
Aynı zamanda sosyoloji dalında bir de doçentliği bulunan bir tecrübeli gazeteci bu iki basit kavramı neden durmadan birbirine karıştırır acaba? Çünkü Özkök'te devamlı sisteme uyumlu olabilen ve sistem ne kadar çürürse çürürsün o sistemin bir üyesi olmayı başaran insanları yüceltme ihtiyacı var. Bunu da ancak çıkış noktası ne kadar anlamsız olursa olsun ortaya bir teori koymak çabasında görüyorsunuz.
* * *
Peş peşe gelen iki yazıdan Özkök'ün dönek olmayan insanlara bir kızgınlık taşıdığını hissediyorsunuz. Tabii asıl kızdığı değişmeyen insanlar. Somutta onların kim olduğu da Telekom özelleştirmesiyle ilgili ikinci yazısında biraz daha netleşiyor. 'Bazı prensipleri, inançları uzun yıllar boyunca taşıyabilen insanlar Özkök'ün en az sevdiği insanlar', bu belli. Öyle bir yazmış ki; okuyunca sanırsınız ki Türkiye'deki ekonomik krizlerin nedeni Telekom özelleştirmesine ilkesel nedenlerle karşı çıkanlardı. Oysa hemen herkes biliyor ki ilk büyük ekonomik kriz ve sonrasında Türkiye'de yaşananlar, siyasi düzeyde etik çöküntü ve bu siyasiler ile bazı medya gruplarının kurmuş olduğu ahlaksızca ilişkilerdi. Çıkarların korunması için hükümetler ile bazı medya gruplarının girmiş olduğu hiçbir norma uymayan bağlantılar sonucunda Türkiye içten içe kemirildi, hem siyaset hem de gazetecilik darbe aldı. Bugün halkın en az güvendiği iki grubun siyasetçiler ve gazeteciler olması da işte o günlerin acı sonucudur.
O dönemler, ilkelerini, prensiplerini her an ayaklar altına almaya hazır olan, bugün dediğinin yarın tersini söyleyen siyasetçi ve gazeteci tipini doğurdu. O dönemleri birinci elden tanımış, sıcak olarak yaşamış olan Özkök'ün bugün hala daha bir tür davranış biçimini haklı çıkarmak için entelektüel çabalar harcaması, bence sonucu olmayacağı belli, boşa gitmiş bir beyinsel çabadır. Bunu yapacağına, bir dönem için özür dileme yoluna gidebilseydi çok daha iyi olurdu.
* * *
Yakın geçmişte yaşandığı için neredeyse herkes tarafından nefretle hatırlanan o dönemde, hemen hiçbir gazetenin saygınlığı kalmadı, Bülent Ecevit gibi bir insan, onurlu geçmişinin zedelenmesine neden olacak düzeyde kullanıldı ve uzunca bir süre ortalığı yakıp yıkan, kasıp kavuran medya, sonunda elindeki gücü kullanarak yine de o dönemden hak ettiği maliyeti ödemeden çıkmayı başardı. Son günlerde gelen bazı haberlere bakılırsa, bazı insanlar geçmişlerinden katiyen ders almamışlar ve Türkiye'ye büyük zarar veren davranış biçimlerine aynen devam etmeye çalışıyorlar. İşe bu açıdan bakıldığında; Ertuğrul Özkök'ün dönemeyenlere kızgınlık taşıması da komik kaçmaktadır, çünkü bazı davranış biçimlerine baktığımızda kendisi de dönemeyenler kategorisindedir.
Umarım bugünkü iktidar bir dönemde siyasetin ve medyanın inanılmaz darbe almasına yol açan davranış ve ilişki biçimlerinin tekrar kurulmasına uygun ortam yaratmaz ve medyayı olması gerektiği yerde ve uzaklıkta tutmayı başarır. Bu başarılamadığı takdirde, yeniden tüm kurumların çürümeye başladığı bir sürece girilebilir. Son dönemde hafif dağınıklık görünümü veren ve iktidar yorgunluğu yaşamaya başlayan hükümet, umarım üzerinde kurulmaya başlanan yeni baskılara karşı direnme gücünü bulur kendisinde. AKP'yi iktidara taşıyan da, bir döneme toplumda duyulmakta olan nefret ve bıkmışlıktır. İnşallah Başbakan bu sosyolojik gerçeği de hiç unutmaz.
Yazı: Serdar Turgut
Kaynak:
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök önceki gün ve dün iki ayrı yazı yazarak ilginç bir ideolojik taarruza geçti aniden. İlk yazı 'döneklik' üzerineydi ve ana teması 'Dönekliğe övgü' olarak nitelendirilebilirdi, ikinci yazı ise görünürde Telekom'un özelleştirilmesiyle alakalıydı, ancak onun teması da özelleştirmeye istikrarlı karşı çıkan dönemeyenler ile ilgiliydi. Bir insanın durup dururken bu döneklik meselesine neden taktığının psikolojik temeline inmeyeceğim, ama Özkök'ün bu iki yazısı peş peşe birbiriyle bağlantılı olarak okunduğunda enteresan bir dünya görüşü ortaya çıkıyor. Ben bu yazıda bu enteresan dünya görüşünü hem irdelemeye, hem de bunu daha iyi anlamaya çalışacağım.
Ertuğrul Özkök dönekliğe methiyeler yazarken, eminim ki bir insanın dünyadaki gelişmeler karşısında bakış açısında yaşanabilecek değişimler ile 'döneklik' kavramıyla anlatılmak istenilen ve kaçınılmaz olarak hayli de kötü çağrışımları olan davranış biçimini birbirine karıştırıyor. Yine eminim ki onun dönekler diye övdüğü insanlar da kendilerini dönek olarak değil, değişime uğramış insanlar olarak görüyordur sadece.
Aynı zamanda sosyoloji dalında bir de doçentliği bulunan bir tecrübeli gazeteci bu iki basit kavramı neden durmadan birbirine karıştırır acaba? Çünkü Özkök'te devamlı sisteme uyumlu olabilen ve sistem ne kadar çürürse çürürsün o sistemin bir üyesi olmayı başaran insanları yüceltme ihtiyacı var. Bunu da ancak çıkış noktası ne kadar anlamsız olursa olsun ortaya bir teori koymak çabasında görüyorsunuz.
* * *
Peş peşe gelen iki yazıdan Özkök'ün dönek olmayan insanlara bir kızgınlık taşıdığını hissediyorsunuz. Tabii asıl kızdığı değişmeyen insanlar. Somutta onların kim olduğu da Telekom özelleştirmesiyle ilgili ikinci yazısında biraz daha netleşiyor. 'Bazı prensipleri, inançları uzun yıllar boyunca taşıyabilen insanlar Özkök'ün en az sevdiği insanlar', bu belli. Öyle bir yazmış ki; okuyunca sanırsınız ki Türkiye'deki ekonomik krizlerin nedeni Telekom özelleştirmesine ilkesel nedenlerle karşı çıkanlardı. Oysa hemen herkes biliyor ki ilk büyük ekonomik kriz ve sonrasında Türkiye'de yaşananlar, siyasi düzeyde etik çöküntü ve bu siyasiler ile bazı medya gruplarının kurmuş olduğu ahlaksızca ilişkilerdi. Çıkarların korunması için hükümetler ile bazı medya gruplarının girmiş olduğu hiçbir norma uymayan bağlantılar sonucunda Türkiye içten içe kemirildi, hem siyaset hem de gazetecilik darbe aldı. Bugün halkın en az güvendiği iki grubun siyasetçiler ve gazeteciler olması da işte o günlerin acı sonucudur.
O dönemler, ilkelerini, prensiplerini her an ayaklar altına almaya hazır olan, bugün dediğinin yarın tersini söyleyen siyasetçi ve gazeteci tipini doğurdu. O dönemleri birinci elden tanımış, sıcak olarak yaşamış olan Özkök'ün bugün hala daha bir tür davranış biçimini haklı çıkarmak için entelektüel çabalar harcaması, bence sonucu olmayacağı belli, boşa gitmiş bir beyinsel çabadır. Bunu yapacağına, bir dönem için özür dileme yoluna gidebilseydi çok daha iyi olurdu.
* * *
Yakın geçmişte yaşandığı için neredeyse herkes tarafından nefretle hatırlanan o dönemde, hemen hiçbir gazetenin saygınlığı kalmadı, Bülent Ecevit gibi bir insan, onurlu geçmişinin zedelenmesine neden olacak düzeyde kullanıldı ve uzunca bir süre ortalığı yakıp yıkan, kasıp kavuran medya, sonunda elindeki gücü kullanarak yine de o dönemden hak ettiği maliyeti ödemeden çıkmayı başardı. Son günlerde gelen bazı haberlere bakılırsa, bazı insanlar geçmişlerinden katiyen ders almamışlar ve Türkiye'ye büyük zarar veren davranış biçimlerine aynen devam etmeye çalışıyorlar. İşe bu açıdan bakıldığında; Ertuğrul Özkök'ün dönemeyenlere kızgınlık taşıması da komik kaçmaktadır, çünkü bazı davranış biçimlerine baktığımızda kendisi de dönemeyenler kategorisindedir.
Umarım bugünkü iktidar bir dönemde siyasetin ve medyanın inanılmaz darbe almasına yol açan davranış ve ilişki biçimlerinin tekrar kurulmasına uygun ortam yaratmaz ve medyayı olması gerektiği yerde ve uzaklıkta tutmayı başarır. Bu başarılamadığı takdirde, yeniden tüm kurumların çürümeye başladığı bir sürece girilebilir. Son dönemde hafif dağınıklık görünümü veren ve iktidar yorgunluğu yaşamaya başlayan hükümet, umarım üzerinde kurulmaya başlanan yeni baskılara karşı direnme gücünü bulur kendisinde. AKP'yi iktidara taşıyan da, bir döneme toplumda duyulmakta olan nefret ve bıkmışlıktır. İnşallah Başbakan bu sosyolojik gerçeği de hiç unutmaz.