Özkan'dan eski patronuna cevap!
Abone olAydın Doğan ile arasında geçen ikili konuşmaların, Doğan tarafından yalanlanması, Tuncay Özkan'ı kızdırdı.
Özkan'ın bugün köşesinde Aydın Doğan'a cevaben yazdığı yazı
şöyle: İNKAR GERÇEĞİ DEĞİŞTİRMEZ Yaşadıkça görülmeyecek bir şey
yok. Çünkü her şey insan için.Yalan, çarpıtma, ikiyüzlülük,
samimiyetsizlik hepsi insanoğlunun yarattığı kavramlar. Türk
basınında bazı 'patronların her şeyi söylemeye ve her ilkeyi
ayaklar altına almaya' hakları olduğunu, buna karşı 'marabalaşmış'
çalışanların mevki ve makamları, kişilikleri ne olursa olsun
susmak, sinmek ve patrona uygun davranmak durumunda kaldıklarını da
görmüş bulundum. Onlara hayırlı olsun. Kartallar kartallarla,
kargalar kargalarla... Hayatta her şeylerini satanlar, patron
tarafından alınıp, satılanlar, benim 1 Şubat tarihli yazımdan sonra
pazarlıklarına yeni malzemeler de yarattılar. Her ne kadar
ağabeyleri bu tür adamların yazdıklarının hata olduğunu bana
söylese de, hepsini artık ihtiyatla karşılıyorum. Çünkü bunların
üzerinden ne gibi pazarlıkların yapıldığını da kestirmiyor değilim.
Değişim böyle bir şeydir. Gürültülü olur. Aslında bu konuda bir
daha hiç mi hiç yazmak istemiyordum. Çünkü dedim ya 'zımpara
taşlarıyla yıkanıp, kalbimdeki kötü kanı akıtmaya çalışıyorum'
hala. Ama iki açıklama geldi. Birincisi Sayın Devlet Bahçeli'nin
avukatı Mehmet Nacar'dan. Nacar 3 Şubat tarihli açıklamasında diyor
ki: 'Müvekkilim Sayın Devlet Bahçeli kişiliği ve siyasi kimliği ile
kamuoyunun yakından tanıdığı bir şahsiyettir. Kendisi Türk siyasi
hayatında ilkeli, seviyeli ve dürüst siyasetin timsali olmuştur.
Yetki ve sorumluluğu altında yapılan işler devletin ve kamuoyunun
bilgisi ve takibi altındadır. Kaldı ki 57. Cumhuriyet Hükümeti
içinde Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde, Sayın
Devlet Bahçeli, Devlet adamı bilinci ve sorumluluğu ile temayüz
etmiştir. Müvekkilim bu sorumlulukla hareket eder iken hiçbir kişi
ve ticari kuruluşa yakın olmadığı gibi hiçbir kişi ve ticari
kuruluşa hasmane davranış içinde de bulunmamıştır. Değişik
tarihlerde medya savaşları adı ile yaşanan kavgalara şahit
olunmaktadır. Son günlerde yeni bir iftira, karalama ve sindirme
amaçlı medya savaşının başladığı gözlenmektedir. Sayın Devlet
Bahçeli' nin hiçbir surette tarafı olmadığı bu kavganın konusu veya
aracı yapılmak istenmesi; yasa, ahlak ve toplum vicdanını
zedelemiştir. Bu suretle müvekkilim Sayın Devlet Bahçeli'yi ve
lideri olduğu Milliyetçi Hareket Partisi'ni zan altında bırakmaya
hiçbir kişi ve kurumun hakkı olmadığı gibi buna gücü de
yetmeyecektir. Bugüne kadar böyle bir çatışmanın içinde yer almayan
müvekkilimin bundan sonra da yer almayacağının bilinmesi
gerekmektedir.' * * * Bir açıklama da Aydın Doğan'dan geldi, 4
Şubat tarihli açıklamada diyor ki: 'Söz konusu yazının Tuncay Özkan
ile yaptığım konuşmalara ilişkin kısımları, tamamen hayal mahsulü
ve gerçek dışıdır. Sayın Bahçeli çok saygı duyduğum dürüst bir
siyasetçi ve devlet adamıdır. Kendisi hakkında hiç kimseye ne böyle
bir şey söyledim, ne de bu anlama gelecek ifadem oldu. Aynı şekilde
Kemal Çevik'in para aldığına dair bir ifadem de olmamıştır. Esasen
yazıda adı geçen kişilerin de benim böyle bir isnatta bulunduğuma
inanacaklarına ihtimal vermiyorum. Zira Tuncay Özkan'ın bir süredir
izlediği yayıncılık çizgisi ve anlayışı artık herkesin malumudur.
Bu çizginin eseri olduğu açık olan bu yazı ile bir dönem devlet ve
hükümette söz sahibi olmuş bazı siyasi kişileri ve onların temsil
ettiği siyasi görüş sahiplerini, şahsım ve Doğan Grubu aleyhine
kışkırtmak amaçlanmaktadır. Tuncay Özkan, benimle ilgili yazısında
birçok olayı tahrif etmiştir. Benim, Sayın Mehmet Emin
Karamehmet'in kurtarılması konusunda bazı endişelerimin bulunduğu
bütün kamuoyunca bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla hem Türkiye'ye
zararı olacak hem de sektörümüzde haksız rekabete yol açacak
gelişmeleri yakından izlemem kadar doğal bir şey olamaz. Ayrıca bu
çapta bir kurtarma girişimini bütün Türk basınının da yakından
izlemesi normaldir. Benim konuştuğum kişilere bunun yanlış bir şey
olacağını söylediğim de doğrudur. Tuncay Özkan her türlü ahlak ve
meslek kurallarını bir yana bırakıp, şahsım ve grubumu kamuoyu
nezdinde küçük düşürmeyi mesleğinin ve varlığının temeli haline
getirmiştir.' Farklılaşma bu demek zaten. Şahsi kin ve husumet
sahiplerinin kimler olduğu belli kamuoyunda. Ama yaşanılanları
inkar, gerçeği değiştiremez. Gerçek su gibidir. Mutlaka bir yol
bulur ve ortaya çıkar.