Özgürlük mü dediniz?

Dün Adli Yıl açılış töreninde konuşan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasını dinlediniz mi?

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Dün Adli Yıl açılış töreninde konuşan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasını dinlediniz mi?

Ben dinledim.

Feyzioğlu diyor ki, "Milli irade tabiri, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği, siyasi iktidarın her kurumu ele geçirdiği ve yaşamın her alanını düzenlemeye soyunduğu, insanların yaşam biçimine müdahale ettiği dönemlerdeki içeriğinden elbette ki farklı anlaşılmak zorundadır...”

Sonra da şunu ekliyor: "Çağdaş devlet anlayışında kutsal olan devlet değil, devletin hizmetle yükümlü olduğu insandır. Devleti kutsallaştırmak isteyenler, aslında kendilerini kutsallaştırmak ve dokunulmaz ilan etmek isterler. Bu düşüncede olanlar halka sundukları hizmetleri bir görev olarak değil, bir lütuf olarak görürler. Kendi kendilerini halka hizmet ederken lütufta bulunduklarına inandıranlar, bireylerin muhalif düşünceler açıklamasına, toplulukların toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmasına öfkelenirler ve halkı kadir bilmezlikle suçlarlar."

Eğer imla ve gramer bakımından bakarsanız muhteşem bir konuşma. Yok eğer sözler kadar sözlerin içeriğine de bakacaksak, o zaman tartışmamız gereken şeyler var.

Mesela bu ülkede çoğunluk mu azınlığa, yoksa azınlık mı çoğunluğa tahakküm etmeye çalışıyor, bunu samimiyetle göz önüne sermemiz gerekiyor.

Şayet siz Barolar Birliği Başkanı'na hak veriyor ve Türkiye'nin son 10 yılında çoğunluğun azınlığa baskı uyguladığını söylüyorsanız, bana bir tek geçerli neden sunmanız gerekiyor. Çünkü benim size inanmamam için yüzlerce okkalı nedenim var.

Mesela iktidarın hangi baskısından rahatsızsınız?

İçki yasağından mı? Alkolün gece yarısı saat 22.00'dan sonra yasak olduğunu mu iddia ediyorsunuz?

Gelin mekanı siz seçin. O mekanın kapanış saatine kadar, hatta geceyi yeni güne devredinceye kadar dilediğiniz kadar alkol alabileceğinizi ispatlayayım.

Kürtaj yasağından mı şikayetçisiniz? Gayrimeşru çocuğunu aldırmak isteyen bir arkadaşınızı seçin, getirin. İstediğiniz hastanede o kürtajı yaptırabileceğinizi belgeleyeyim.

3 çocuk yapın baskısından mı bahsediyorsunuz? Biri bana gelsin desin ki, "iktidardan bir adam geldi bizi zorla seviştirdi", şu köşede bir daha yazı yazmayacağımı cemi cümle aleme ilan edeceğim.

Ya da şöyle yapalım. Bana İngiltere, Almanya, Fransa gibi medeni saydığınız ülkelerde yaşanan, ama Türkiye'de yaşanmasına izin verilmeyen 3 yasak adı verin.

Sayamazsınız!

Sayamazsınız çünkü Cumhuriyet kurulduğundan beri azınlğın çoğunluğa çoğu zaman azgınlık derecesinde baskı kurduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz. Başörtülü ve inançlı kesime 90 yıldır bu topraklarda zalimlik derecesinde baskı yapıldığını inkar etsenize?

***

Metin Feyzioğlu'nun özgürlüklerden bahsederken, çoğunluğun azınlığa tahakkümünden dem vururken ilk önce, başörtülü oldukları için barodan atılan avukatların özgürlüğüne neden tecavüz edildiğini anlatması gerekiyor.

Hemen akabinde, Eskişehir-Ankara yolunda hızlı trenle seyehat eden Zahide Ceylan isimli hanımefendiye neden kağıda kaleme gelmez hakaretlerde bulunduğunu izah etmesi gerekiyor.

Yoksa onun özgürlüğü özgürlük değil mi?

Sahi özgürlükten kastınız ne sizin?

Allah aşkına biri bana anlatsın!

Gezi olaylarında Türkiye'nin dört bir yanında arabaları ve binaları yakan, polisleri PKK ve DHKP-C militanlarıyla beraber kovalayan baronların paralı askerleri mi özgür değil?

Yolda, metroda, otobüste gördükleri başörtülü insanlara saldıran vandallar mı özgür değil?

Başbakan Erdoğan'ın ölmüş annesine ve eşine aldığı ücret karşılığında koro halinde ağıza alınmayacak küfürler eden, şehre inmiş zombileri andıran güruh mu özgür değil?

ABD'ye, İngiltere'ye, Fransa'ya, Almanya'ya gidip, "Gelin bizim başlattığımız ayaklanmada bize destek verin de diktatör Tayyip'i devirelim" diyen Kemal Kılıçdaroğlu mu özgür değil?

Gezi eylemcilerine, "Hadi Tayyip'e küfredin" diye para dağıtan CHP'li mi, yoksa polisin annesine küfreden diğer CHP'li vekil mi özgür değil?

"Bu sonbahar sıcak geçecek" diyerek yeni ayaklanma çağrısı yapan darbe manyakları mı özgür değil?

"Erdoğan'ın sonu da Menderes gibi olacak" diyen Levent Kırca mı özgür değil. Gezi eylemlerinde halkı sokağa döken, "İkinci Kurtuluş Savaşı başladı" diyen, "Sen hala anlamadın mı arkadaş" diyen sanatçı ve yazarlar mı özgür değil?

Parti tercihleri yüzünden halkın yüzde 50'sini "Koyun, makarnacı, kömürcü. Satılmış. Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam" diye aşağılayan eğitimli hanzolar mı özgür değil?

Sabahtan akşama kadar kanallarında darbe ve ayaklanma çağrısı yapan Halk TV ve Ulusal Kanal mı, yoksa Sözcü, Aydınlık ve Cumhuriyet mi  özgür değil?

Allah'a ve peygambere hakaret eden, ensest ilişkiyi yaşama özgürlüğümü istiyorum diye tartışmalar başlatan soysuz Ekşi Sözlük'ün sözlüğün soysuz yazarları mı özgür değil?

Bodrum'da ezan sesinden rahatsız olduklarını söyleyerek caminin imamına saldıranlar mı özgür değil, yoksa Taksim'in orta yerinde çırılçıplak dolaşan eylemci mi özgür değil?

Daha iki gün önce kaza geçiren oğlunu hastaneye yetiştirmek isteyen Habertürk yazarı Elif Key'e, "Neden bizimle beraber 30 Ağustos yürüyüşüne katılmıyorsun" diyerek arabasının içinde saldıran barbarlar mı özgür değil?

Yine daha dün köşe yazısında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ın eşlerine sırf başörtülü oldukları için, "Koyun başlılar" diye hakaret eden gazeteci Cüneyt Arcayürek mi özgür değil? Yoksa onun gibi her gün kabinedeki herkesi küfürden hakaretten geçiren kin ve nefret suçu işleyen yazarlar mı özgür değil?

İstanbul Küçükyalı'da tencere tava eylemine katılmadı diye, Ayşe Tellioğlu Atmaca isimli bayanla eşini imza toplayarak bulundukları binadan attırmaya çalışan ucube komşuları mı özgür değil?

Sosyal medyada Gezi eylemlerini desteklemeyenleri yakası açılmamış küfürlerle taciz eden sanal haydutlar mı özgür değil?

Vallahi kusura bakmayacaksınız!

Eğer sizin bahsettiğiniz özgürlük bilhassa buysa, bilesiniz ki hiç kimse, size "Ohhh" çekme zevkini tattırmaya niyetli değil...