Tarsus'ta 11 Şubat 2015 akşamı Mersin'deki evine dönmek için bindiği midibüsün sürücüsü Suphi Altındöken tarafından cinsel tacize uğrayan, daha sonra Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe'nin de yardımıyla vahşice öldürülerek yakılan 20 yaşındaki Özgecan'ın katledilmesinin üzerinden iki yıl geçti. Tüm Türkiye'yi yasa boğan kanlı cinayetin üzerinden iki yıl geçti. Özgecan Arslan'ın ailesi ve sevenleri için ise acı hiç dinmedi. Binlerce kadın, kadınların tecavüzüne, şiddet görmesine gerekçesiyle cenaze günü sokaklara dökülmüştü. Özgecan'ın cenaze töreninde tabutunu sadece kadınlar taşımıştı. Tüm Türkiye'yi ayağa kaldıran bu vahşetle Özgecan Arslan, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin sembol ismi oldu. Tepkiler çığı gibi büyürken, adına ülkenin dört bir yanında tesisler açılan, çok sayıda etkinlik düzenlenen ve halen kadın şiddetinde sembol isim olmaya devam eden Özgecan, Türkiye'deki herkesi derinden yaraladı ancak acısı en çok Aslan ailesini vurdu. Özgecan'ın babası Mehmet Aslan, kızlarının ölüm yıl dönümü öncesinde duygularını ve bu süreçte yaşadıklarını anlattı. Kadına yönelik şiddetin önüne geçebilmek amacıyla kurdukları Özgecanlar Derneğinde konuşan baba Aslan, “İki yıl geçmiş olmasına rağmen dün gibi hala varlığı taptaze. Onu hissetmediğim, düşünmediğim bir gün, bir saat, bir an bile yok. Şehrin her tarafında onunla karşılaştığımız, birlikte oturduğumuz, konuştuğumuz her yer anılarla dolu” dedi. Geçen iki yıllık süreçte yaşadıkları acının ve ıstırabın vermiş olduğu duygularla bu yangınla başa çıkabilmek için bir misyon üstlenmesi gerektiğine inandığını dile getiren Aslan, televizyonlarda sürekli şehitler, çocuklar ve kadınlar için ‘Bizim başımıza geldi, başkalarının başına gelmesin', ‘Bizim canımız yandı, başkalarının canı yanmasın' sözlerini duyduklarını söyledi. Türkiye'de herkesin artık mutlu olmak, sevgiyi iliklerine kadar hissetmek, yaşamak istediğini, acılar, ıstıraplar, yangınlar, savaşlar olmasın istediğini vurgulayan Aslan, “Maalesef bunları temin edebilecek, ortaya koyabilecek, savaşacak gücü olmayan insanlar fazla. Ben bunlara karanlık diyorum. Ya bu karanlıklar aydınlığı her geçen gün daha fazla kaplıyor ya da vakti gelmiş bir doğum var ki, onun için karanlığa ihtiyaç duyuyor. Dünyadaki barışı, güzelliği, mutluluğu şimdiye kadar temin etmiş olanlar sadece bir kişinin hayalinden, kalbinden, inancından çıkan bir kavram oluyor. Ben bunu yapmak istiyorum” diye konuştu. Özgecan Aslan, Mersin'de 22 Ekim 1995 tarihinde, doğmuştu. Mersin'in Tarsus ilçesindeki Çağ Üniversitesi'nde Psikoloji bölümünde okumaktaydı. Cinayetin yaşandığı 11 Şubat 2015 tarihinde Özgecan Aslan, okuldan çıktıktan sonra Tarsus'ta bir alışveriş merkezinde arkadaşıyla birlikteydi. Alışveriş merkezinde arkadaşından ayrıldı ve ikamet ettiği Mersin'e gitmek için şehirlerarası sefer yapan minibüse bindi. O saatten sonra Özgecan Aslan'dan haber alınamayınca 11 Şubat 2015'te ailesi tarafından polise kayıp olduğu yönünde dilekçe verildi. Bu tarihten itibaren, kayıp olan Özgecan Aslan’ı arayan jandarmanın, kendilerine yol soran bir minibüsten şüphelenmesi üzerine yapılan aramada minibüsün içinde kan izlerine rastlandı. Jandarma bu kişileri yakaladı. Ancak yapılan sorguda bir sonuca varılamadı ve şüpheliler serbest bırakıldı. Yapılan araştırma sonrası yeniden gözaltına alınan cinayet sanığı üç kişi ise tutuklandı.