Özer'den türkü albümü
Abone olBizler Anadoluluyuz. Kendi topraklarımızla, kendi kaynaklarımızla övünmeliyiz.” diyen Özer, unutulmaz pop albümünlerinden sonra, şimdi bir türkü albümüyle çıktı .
Mevlânâ’ya, Yunus Emre’ye, Pir Sultan’a teşekkür etmek istedim”
“Bizler Anadoluluyuz. Kendi topraklarımızla, kendi kaynaklarımızla
övünmeliyiz.” diyen Zerrin Özer, pek çok unutulmaz pop albümünden
sonra, şimdi bir türkü albümüyle çıktı sevenlerinin karşısına.
Özer, bunca yıl neden beklediğini ise ‘Türkülere hizmet edecek
olgunluğa ancak geldiğimi düşünüyorum.’ sözüyle açıklıyor. Türk pop
müziğinin en önemli kadın seslerinden biri olan Zerrin Özer, bu kez
‘Ve Böyle Bir Şey’ adını taşıyan bir türkü albümüyle çıktı
sevenlerinin karşısına. ‘Uslan Artık Deli Gönül’, ‘Son Mektup’,
‘Yalan’, ‘Dünya Tatlısı’, ‘Artık Sevmeyeceğim’, ‘Gurur Duyarım’ ve
‘Kar Beyaz’ gibi dillerden düşmeyen şarkıların sesi Zerrin Özer,
şimdi hüzünlü ve güçlü sesiyle türkü söylüyor. ‘Beni Hor Görme
Gardaşım’, ‘Allı Turnam’, ‘Ben Melamet Hırkasını’, ‘Ağlama Yar
Ağlama’, ‘Ham Meyvayı Kopardılar Dalından’, ‘Vardım Kırklar
Kapısına’ ve ‘Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme’ gibi hiç bıkmadan,
usanmadan dinlediğimiz türküleri rock, jazz ve new age sounduyla
yorumluyor Özer. Türkiye’nin en iyi vokallerinden biri olan
sanatçı, pek çok müzikseverin şimdiye kadar gönlünden geçirdiği
“Keşke türkü yorumlasa” dileğini ‘Ve Böyle Bir Şey’le yerine
getiriyor. Yıllarını Türk pop müziğine vermiş bir ses olarak neden
pop albümü değil de türkü albümü yapma gereği duydunuz? Bizler
Anadoluluyuz. Türkülerimiz gerçek duygularımızı anlatıyor.
Türkülerimiz, gerçek zenginliğimizdir. Bize bu zenginliği bırakan
Anadolu’nun fikir mimarlarına; Mevlânâ’ya, Yunus Emre’ye, Emrah’a,
Karacaoğlan’a, Pir Sultan Abdal’a ve adını saymadığım değerlere bu
albümle teşekkür etmek sitedim. Bu teşekkür benim için bir
sanatçılık görevidir. Geç kalmış bir teşekkür değil mi bu? Bir
sanatçı olarak bunca yıllık birikim ve tecrübeme rağmen, türkülere
hizmet edecek olgunluğa ancak geldiğimi düşünüyorum. Kendi
kültürümüzü yaşamazsak, anlamazsak sanatçılık görevini yerine
getirdiğimizi söyleyemeyiz. Kendi topraklarımızla, kendi
kaynaklarımızla övünmeliyiz. Ve ben istiyorum ki bizim türkülerimiz
sayesinde tüm gençlerimizin gönüllerini zenginleştirelim. Böyle
yaparsak dünya müziği de zenginleşir Farklı kulvardaki sanatçılar,
farklı disiplinlerde müzik yapmaya başladı Türkiye’de. Pop müzik
sanatçıları türkü yorumluyor, sanat müziği okuyor. Türkü
söyleyenler sanat ya da pop müziği söylüyor. Bu çeşitliliği nasıl
değerlendiriyorsunuz? Kendi alanlarında bir tıkanmışlık mı söz
konusu; yoksa bu bir arayış mı? Bizim yaptığımız albümü göz önüne
alırsak, bugüne kadar zaten türkü dinleyenler, türkü dinliyorlardı.
Ben de herkes gibi türkülerle büyüdüm. Daha önce dediğim gibi
yüzyıllardır ellerinde bağlamalarıyla bugünkü kültürümüzü inşa eden
insanlara hayranım. Bunu reddetmek imkansız. Bu albümle aslıma
döndüğümü hissediyorum. Türkü albümü yapmak için belli bir birikim
ve tecrübe gerekli. Yani sanatçı bilinci ve sorumluluğu olmalı.
Tarzları değişik olsa da benim gibi düşünen, hatta benden daha iyi
olduğunu düşünen herkes türkülere hizmet etmelidir. Türkiye’nin en
iyi sesleri ve en usta sanatçıları türkülere hizmet etmeli. Çünkü,
türkülerimiz buna layıktır. Albümde rock, jazz ve new age soundları
kullanılmış. Türkülerin altyapısında farklı bir düzenleme dikkat
çekiyor. Alışılmışın dışında bir türkü albümü olmuş. Türkülerimizi
dünyaya sunmak için hem dünya müzik kurallarına, trendine uygun hem
de türkülerimize en yakışan evrensel bir altyapı çalışması ile
çıktık müzikseverlerin karşısına. Biz türkülerimizi yıllardır hatta
yüzyıllardır doya doya dinledik. Ve bu tadı bütün dünya insanları
da tatsın istedik. Onların da kulaklarının alışık olduğu müzik
tarzı ve altyapısı ne ise evrensellik neyi gerektiriyor ise biz de
o şekle uygun sunmalıyız türkülerimizi ki onlar da zevkle
dinleyebilsinler. Bütün dünya ülkeleri kendi müziklerini dünyaya
sunarken hep evrensel sound ile sunmuşlardır. Örneğin Hindistan’dan
Ravi Shancar Hint ezgilerini pop jaz sounduyla tüm dünyaya
tanıtmıştır. Bütün yöresel müzik ve ezgiler, etnik yapılarını
korumak şartıyla hep bu şekilde dünyaya sunulmuş ve kabul
görmüşlerdir. Bu topraklarda değil de başka bir coğrafyada
yaşasaydınız, bu farklı ve güçlü sesin sahibi olarak çok farklı bir
yerde olurdunuz sanırım. Bugüne kadar ‘bu Türkiye beni anlamadı’
şeklinde düşünceniz oldu mu? Amerika, İrlanda, Belçika, Fransa gibi
ülkelerden yıllarca ciddi anlamda teklifler aldım. Ama feodal aile
yapımız sebebiyle bunu gerçekleştirme imkanım olmamıştı. Aslında
sanatçının ve sanatın ülkesi olmaz. Sanatçı, sanatını en iyi icra
edebileceği, uygulayabileceği, anlaşılabileceği ve de kabul
göreceği herhangi bir ülkede yapabilir. Ben de en istediğim müziği,
beni en iyi anlayabilecek ve en iyi imkanları sunabilecek ülke
neresi ise rahatlıkla orada yaşayabilirdim. Ama sözünü ettiğim
sebeplerden ötürü bunu gerçekleştiremedim. Bir de şu var: Ülkemin
insanını çok seviyorum ve beni bağırlarına bastıklarını çok iyi
biliyorum. Ne kadar da Türkiye’de doğmayıp başka ülkede doğsaydın,
diyenleri duysam da, mesleğimde yaşanan çirkinliklere maruz kalsam
da sevenlerimin sevgisi ve desteği bana bütün bu olumsuzlukları
unutturuyor. Türkü albümü, Türk popunda büyük iz bırakan bir ses
için, Zerrin Özer için bir risk taşımıyor mu? Kesinlikle hayır.
Kafamda hep bir evrensel çalışma yapmak vardı. Bu etnik ve evrensel
çalışma da yaşamışlıklarım, tecrübelerimle birleşti. İnanarak
yaptığım bir albüm oldu. Bu çalışmanın takdir göreceğine
inanıyorum. Çünkü inanılarak yapılan bir işin karşı tarafa olumlu
yansıyacağına eminim. Ayrıca, hiç kimse hiçbir şeyi denemez ise
dünyada her şey eski haliyle kalır. Halbuki, dünyada tek değişmeyen
şey, değişimdir. Bizim gibi belli bir yere gelmiş sanatçılar, bu
değişimlere fırsat tanımalıdır. zaman