Özel Eğitim Merkezlerine Rehabilitasyon zamanı

Yazıktır Devlet bu dramı görmeli, en geç bir seneye kalmaz sektörde ciddi dramlar yaşanacaktır.

Abdullah YILMAZ krmistanbul@gmail.com

 

Uzun süredir yazmıyorum, fark ettim ki yazılarımın çoğunda sorunlu ve sorun arayan, hayatta yanlışlara odaklanmışım, her şeye isyan, zor hayatın sıkıntısı olmuşum.

 Yok, mu memlekette güzel olan bir şey, umuttan sevgiden, dünya dan, güneşten çiçekten neden bahsedemiyorum, 

Öylede yaptım yazmadım, ışık yoksa, bilinmez yollara girme dedim,

Ne var ki insanız, bazen doğrularımıza yanlışımızı dayanak yapıp, kimse inanmasa da anlatmak lazım, duyan, anlayan biri olur diye.

Konuya geçelim:

Ülkemizde yaklaşık 2500 adet özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi var, buralarda on binlerce zihinsel bedensel duyma, konuşma ya da görme, engelli çocuklarımız eğitim alıyor rehabilitasyon hizmetinden yararlanıyor

Aileler bir umut buralardan çare arıyor.

Malum merkezler milli eğitim bakanlığına bağlı çalışıyor ve yaklaşık 8 farklı meslek elemanı bu merkezlerde Multi disiplinler kurallar gereği çocukların gelişimi için mesleki bilgilerini icra ediyorlar, Çalışan meslek elemanlarının yaklaşık sayısı 100 bin civarındadır.

Yani bu merkezler hem istihdam üretmekte hem de Vergi ve SGK ödemeleriyle devlete katma değer yaratmaktadır.

Ayrıca merkezler özel sektör olup tüm kuruluş masrafları özel sermaye ile gerçekleştirilmekte, devlete bir kuruş yükleri olmadığı gibi, devlet memuru anlayışından uzak hizmetin üretilmesi noktasında diğer Rehabilitasyon merkezleriyle, kaliteli eğitim ve Rehabilitasyon için çaba serf etmektedirler.

Ne var ki bu merkezler yıllarıdır sıkıntı içindeler

Ne İsa’ya nede Musa’ya yaranamıyorlar,

İş hayatının en zor alanına Talip olmuşlar birçoğu bin pişman.

Bu alanla ilgili bilgileri kurumlardan birinde müdürlük yapan arkadaşımdan aldığımda. Tam anlamıyla şaşırdım. Belki biraz zayıf ifade oldu ama inanın gerçekten iş hayatında olmayacak bir paradoks.

Bu kurumların alayı zarar ediyor. Evet doğru duydunuz zarar ediyor. Ancak bir o kadarda haksız kazanç elde ettikleriyle ilgili bir algı oluşturulmuş, para kaçırmasınlar diye kapılarına kamera konmuş.

Basit bir hesap yaptık

200 özel eğitim öğrenciniz (hastanız) olsun

Aylık ciro ortalama 120 000

Personel gideri :70 000

Aylık kira stopajla: 20 000

Çalışan Sigorta gideri :14 000

Elektrik, su doğal gaz telefon internet:5000

KDV 5000

Geçici vergi:10 000

Personel yemek:5000

Servis yüküi:12 000

Daha yazılmayan kalemler var, mesela muhasebe vs

Anladım ki bu sektördekiler çoktan batmışlar haberleri yok, hesaptan, paradan anlamıyorlar. Kapılarına kamera asacağınıza ip verin kendilerini o kapıya assınlar.

İnsan oğlu nasıl hesapsız kitapsız iş yapar. Bence alayı iş bilmiyor, zarar etmeyenlerde, oradan buradan kırptıklarıyla ancak sonlarını geciktiriyor.

Bu arada bu sektörde çalışan tüm meslek elemanının durumu da içler acısı, sözüm ona özelde çalışıyorlar ama devlette yarım gün çalışan öğretmenden daha az ücret alıyorlar.

Yazıktır devlet bu dramı görmeli, en geç bir seneye kalmaz sektörde ciddi dramlar yaşanacaktır. Devlet yapabiliyorsa bu hizmetleri kendi yapmalı, bu kurumları ya kapatmalı ya da hak ettikleri gerçek ücretleri ödemeli. Çünkü herkesin yapamayacağı bir işe talip olmuşlar. Üstelik devletin yaptığı maliyetin beşte biri fiyatına

Ayrıca aynı hizmete sağlık bakanlığına bağlı özel hastanelerde fizyoterapi seansına 200 tl ücreti ödeyen devlet, Millî Eğitim Bakanlığında Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerine 50 tl vermesi anlaşılır şey değil, demek ki bu işin hakkı bu. Versene onlara da aynı ücreti.

Aslında özel eğitim ve Rehabilitasyon merkezleri ismini sadece Rehabilitasyon merkezi yapıp, Millî Eğitim Bakanlığından alıp sağlık bakanlığına bağlamalı.

Bu alan Milli Eğitim mantığına çok uzak, fizik tedaviden, konuşma terapisinden bahsediyoruz. Bu alanda hizmet alacak engelli çocuklarımıza milli eğim bakanlığının hangi biriminde, doğru modül ya da program hazırlanacak. Bir kere milli eğitim bakanlığında bu alanda personel tanımlaması yok. Fizyoterapistleri öğretmen mi yaptınız.

Denize düşen yılana sarılırmış, engelli çocuğa sahip olan ailelerin ne yaşadığını sadece onlar bilir, bunu mesai saati içinde sosyal güvenlikten tasarruf yapmayı hedefleyenlerin anlaması mümkün değil.

Hayatında bir ışık arayan bu çaresiz ana babaların aydınlığı olması gerekenler neredeler.

Çok kazanan sektör sanılan bu kurumlara yönelik, Önce damar tanıma sistemiyle çocukları işaretlemek isterken Milli Eğitim milyararı harcadı, sonra vaz geçip kurumların kapı girişlerine kamera koydurup çocukların eğitim ve Rehabilitasyon alıp almadığını görmek istedi.

Hem ailelere hem de kurumlara güvenmeyip. Kamerada gördüğü çocuğun ödemesini yaparım dedi.

Devlet harcadığı paranın peşinde, ne var bunda diyebilirsiniz, ancak bu böyle değil

Kurumlanın nasıl işlediğinden haberi olmayan bürokratların hazırladığı bu sistem işin özüne öylesine uzak ki.

Kurumlarda öğrenci başına devamlı geliyormuş gibi personel istihdamı istenmektedir ve sabittir.

Kira ve işletme giderleri sabittir.

Yani öğrenci gelse de gelmese de kurumun harcamalarında bir değişiklik yok, Kısacası Çocuğun devamsızlığı kuruma haksız kazanç sağlamıyor.

Üzerinde durulması gereken sen bu parayı alıyorsun hakkını veriyor musun olmalıdır.

Bunu sorgulayan yok

Özel öğrenci alımını kısıtlayacaksınız

Zorunlu olarak devlet okuluna kaydedilmiş, ancak okula gitmeyen çocukların kurumlarda hizmet alımını okul saatinde engelleyeceksin

Kurumların yarı zamanlı personel çalıştırma imkanını kısıtlayacaksın.

Zorunlu ekstra psikolog istihdam ettirip bu hizmete dair ödeme yapmayacaksın

Milli eğitimin Kendi okullarında engelliye servis desteği verip bu merkezlere servis masraflarını yükleyeceksin

Kısacası milli eğitim bakanlığı özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerini bünyesine kabul etmiş görmüyorum. Sanki bir doku uyuşmazlığı var. Bir ceket var ama bu Eğitim Bakanlığına göre dikilmemiş hem kendini hem de ceketi zorlayıp duruyor.

Kısacası devlet hepimizin,

Kaynaklarının birileri tarafından haksız kazanç kapısı görülmesine hepimiz karşıyız, ancak devletin yapması gereken çok basit bir tedbir var.

Ailelere gitmediğiniz dersin, almadığınız terapinin, karşılığında imza atarsanız devlete uğrattığınız zarar sizden tahsil edilecek, tekrarında bu haktan mahrum edileceksiniz mesajı gönderse hiçbir veli almadığı dersin karşılığına hizmet almış gibi imza atmayacaktır.

Hem kurumlar hem de milli eğitim personeli için ekstra yük getiren kamera ile denetim uygulamasına gerek kalmayacaktır.

Artık bir işi gerçekten yapmalıyız, sadece yapıyormuş gibi yapmak sosyal devlet ciddiyetinden uzaklaştırır.

Bana göre yetkili kurumlar biran evvel tüm, kurum ve kuruluşların işini doğu yapabilmesi için gerçekçi bir yönetmelik hazırlamalı. Bunu da işin sahipleriyle istişare ederek yapmalı.

Uygulamadaki yönetmelik ile adeta eli, ayağı bağlanmış birinin denizde yüzmesi isteniyor.

Günün koşullarına uygun ücret ödemesi yaparak tekrar kaliteyi öne çıkarmalı ya da bu kurumları kapatıp devlet başının çaresine bakmalıdır.