Hepimizin önemli günleri vardır. Ama öylesine günler değil,
gerçekten önemli günlerdir bu günler. Belki evlilik yıldönümü,
belki bir doğum günü gibi...
Senin içinde o gün önemli bir gündür ve sen bu önemli günün
kıymetini bilensindir.
Başkası bilmese bile sen bilensindir.
O yüzden de günün önemini yaşamak hatta belki yaşatmayı da istersin
ama buna imkân yoksa günü sana bırakıp giden yanında değilse, yani
yalnızsan; yapacak bir şeyin de yoktur.
Sen de; hatıralarını yalnızlığına arkadaş yapmak istersin.
Ama zordur işte. Bazen olmaz. Her şeye, her zaman olur belki ama bu
sefer olmaz. Bu gününe yakışmaz… Neyi nasıl yakıştıracağını
bilemediğin için olmaz.
Ve sen de susarsın; susmak istemezken…
Yazmak istersin; kalemin yazmaz…
Şarkılarda aramak istersin ama hiçbiri size, halinize yakışmaz…
Susarsın sende, susmak istemezken…
Garip bir ruh hali yapışır üstüne, aklına, en kötüsü de
yüreğine…
Hasret seni zaten bunaltırken bir de bu özel gününü kötü yapıyormuş
gibisindir.
Sonuçta kötüsündür. Çünkü yüreğindeki havai fişekler
çalınmıştır.
Birisi yüreğinde hırsızlık yapmıştır.
Öyle hissediyorsundur…
Gün bitip gece karanlığa teslim olunca; dalıp gidersin bir zamanlar
dalıp gittiğin gözlerin yerine gökyüzüne…
Yıldızlar bir şey söylesin diye…
Ama onlar; senden de suskundur.
Anıların ise sana geveze…
Film gibi seyredersin gökteki seni ve onu, o anı, o günü…
Susarsın anılarını kirletmemek için.
Ve sessizliğine sarılırsın; yalnızlığın keyiflensin
diye…
İçin acıyordur ama yapacak bir şeyin de yoktur. Bakarsın boşluğa,
boşluktaki inancına… Umutlarını, hayallerini saklayan o kara
deliğe…
Sonra içine bir esinti, bir ferahlık gelir; sanki tanrının gizemli
bir dokunmasıdır yüreğine…
O günün tek şahidi odur çünkü…
Senin, onun, sizin şahidinizdir.
Siz olmanızın şahidi…
İnancınızın, sevdanızın, umutlarınızın, hayallerinizin şahidi…
Aslına bakarsan yüreğinizin şahididir. Çünkü o
yürekleri birbirine denk düşürendir.
Gecenin sana "sakın unutma" diyen esintisi; aslında Tanrı’nın
yüreğine sesidir.
Ve sen sessizliğinde o sese sarılır; kim bilir belki ona da
fısıldamıştır diye umut edersin. Sonra da umudundan vazgeçersin;
inancın zedelenmesin diye…
Onun yerine tekrar bakarsın gökyüzünde kaybolduğun kara deliğe;
belki aynı yere oda bakıyor umuduyla…
Çünkü kimsenin bilmediği, senin kendinden bile sakladığın
umutsuzluğunun içindeki umutlarından birisidir;
onunla aynı kara deliğe düşme hayalin.
Susarsın…
Diğer yazılarım için
/2014/06/teknoloji-namussuzlugu/
/yazarlar.php?authorId=1