Özbek Paşa'nın AB isyanı
Abone olEmekli Paşa Osman Özbek, AB İlerleme Raporunu topa tuttu. Özbek, ''TSK gizli kanallarla etkisini sürdürmektedir" sözlerine Asker'in cevap vermesini istedi.
Emekli Paşa Osman Özbek, AB İlerleme Raporunu topa tuttu ve
''TSK gizli kanallarla etkisini sürdürmektedir ifadesi, TSK'ya
hakarettir" diyerek orduya çağrıyı da ihmal etmedi ve "TSK bunu
yanıtlamalıdır" dedi.
Emekli Tümgeneral Osman Özbek, AB raporundaki "TSK gizli kanallarla
etkisini sürdürmektedir" ifadesinin TSK''ya hakaret olduğunu
söyledi. Özbek Paşa, "TSK''nın bunu yanıtlaması gerekir.
Özbek Paşa'nın Yeniçağ gazetesinde yayınlanan röportajı:
AB İlerleme Raporu''nun açıklanmasından sonra adeta bir bayram
havası yaşandı. Ancak bazı kesimler raporun Türkiye için çok da iç
açıcı olmadığını esas tartışmaların müzakere sürecinde
başlayacağını belirtiyorlar. Siz bu düşünceye katılıyor
musunuz?
> Öncelikli olarak AB Komisyonu tarafından açıklanan İlerleme
raporunun başta medyamız olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşu
tarafından da iyi anlaşılmadığı kanaatindeyim. Raporun
yayınlanmasından sonra gazete manşetlerine baktığınızda İlerleme
Raporuna dair tek bir kaygının bulunmadığı kanısına kapılıyorsunuz.
Oysa ben durumun bu şekilde olduğuna katılmıyorum.
AB ilerleme Raporu yaz boz tahtası mıdır ki Sayın Başbakan bir
şeyler söylüyor düzeltiliyor, Dışişleri bakanı bir şey söyleyince
düzeliyor. Her şeyden önce rapora müdahale edilebiliyorsa ben bunun
samimi olmadığını düşünüyorum.
Öte yandan raporda dile getirilen şartların da hemen değişeceği
kanısında değilim. Bir rapor hazırlandığı zaman değiştirilmemesi
gerekir.
Rapora gelince her zaman olduğu gibi başta AB ülkeleri AB
Parlamentosu olmak üzere ABD''nin de dayatmalarını görmeniz
mümkün.
Örneğin Ruhban Okulu. Ruhban Okulu''nun biz kapatmadık ki, biz
açalım. Öte yandan Ruhban okulu açılınca ne olacak? Öğrencisi mi
var yok, öğrencisi olamayan bir okul açılmaya çalışılıyor.
Ama Türkiye''de 80 kişilik sınıflarda eğitim gören öğrencilerimiz
var, İstanbul''a her yıl 100 bin kişilik okul yapmak gerekiyor,
ancak AB bununla hiç ilgilenmiyor.
Bir de raporda Türkiye''de Hıristiyanların polisin takibinde olduğu
söyleniyor ki burada bir yanlış var, bu misyonerler olacak.
Biz Avrupa''ya girmek için vize alamazken, Türkiye''de bulunan
binlerce misyonerin faaliyetlerine karşı tedbir aldığınızda bunu
rapora koymakta sakınca görmüyorlar.
İlerleme Raporun''da TSK ile ilgili olarak da bazı konular
bulunmakta. TSK''nın mevcut durumunu bu konular nasıl etkiler ya da
etkiler mi? Raporda, "Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bir dizi gizli
kanalla etkisini sürdürmektedir" ifadesine yer verilmiş.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bana göre bunu yanıtlaması gerekir. Bu
kesinlikle yanlıştır.
Bunun yanında İç Hizmet Kanunundaki Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türk
milletini iç ve dış tehditlere karşı korumasını ön gören
maddelerini değiştirmek istiyorlar. Bunu Türk halkı asla kabul
etmez.
TSK''ya bu görev Cumhuriyetin kuruluş tarihinden itibaren
verilmiştir. TSK buna göre dizayn olmuştur. Türkiye''nin
komşularının askeri birlikleri de esasta buna göre dizayn olmuş
durumdadırlar. Türk Ordusu asla canı istediği için böyle dizayn
olmamıştır. Türk Ordusu her zaman güçlü olmak durumundadır. Ancak
bunu kabul edemiyorlar.
Öyle ki raporlarında da yer alıyor; Türk ordusunun halk tarafından
sevilmesini bile kabul edemiyorlar.
Kıbrıs''ta askerimizin varlığında rahatsız duyduklarını da raporda
ifade ediyorlar.
Peki AB ve ABD neden NATO olarak Irak''ta işgale devam ediyor? Siz
neden bir hafta sivil asker, kadın çocuk demeden insanların üzerine
390 bin ton bomba attınız? TSK böyle bir şey yapmadı ki.
Türkiye''de son yıllarda çok tartışılan bir konu olan kadına
uygulanan şiddet raporda yer buldu.
> Ancak konunun sadece şiddetle sınırlı kalması tartışmalara
neden olmaz mı? Raporda kadına karşı şiddet fazla deniyor ama okula
gitmeyen kızlarla ilgili tek bir madde bulamıyorsunuz.
> Bu konuda bir katkıları yok, bir tavsiyeleri yok. İmam
nikahıyla zaten evli olan bir adamla nikahlanarak ikinci sınıf
vatandaş durumuna düşürülen kadınlarla ilgili bir madde yok. Birden
çok evliliğe her hangi bir koruma tedbiri yok.
Kadınlarımızın ekonomik şartlarının iyileşmesi için herhangi bir
teşvik maddesi yok.
Köye dönüş ile ilgili hükümlere ne diyorsunuz? Köye dönüşle ilgili
sorunları çözün diye bir ifadede raporda yer alıyor.
Ancak köye dönüşün önündeki engel Türkiye Cumhuriyeti devleti
değil, aksine PKK örgütünün estirdiği terördür.
PKK hala köylerde mayın döşemektedir. Mayını döşemesi için de
mayını batı veriyor. Terörün gerçek sebebi batı.PKK köyleri
boşaltıyor ondan sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devletine köye dönüş
projesini hayata geçiremiyorsunuz diyorlar. Köyleri biz
boşaltmadık.
Burada her zaman oynanan oyuna dikkat etmek gerekiyor. İnsanların
köye dönememesinin muhatabı da PKK''dır. Avrupa Birliği İlerleme
Raporu''nda PKK ile ilgili tek bir madde bulamıyorsunuz.
Kürtlere verdiğiniz haklar yeterli değildir diyorlar. Batıda o
kadar çok Afrika kökenli göçmen var. Bunların bir tanesinin bile
kendi dilinde eğitim yaptığını bugüne kadar görmedim. Chicago''da
nüfusun yarısı Polonyalı. Ancak orada ben hiç Polonya okulu
görmedim. Hepsi İngilizce konuşuyor.
Kendi ülkelerinde yapamadıklarını bize yaptırmaya çalışıyorlar.
Avrupa''da hiç Yahudilere doğru düzgün okul açılmış mı ? Hiçbir
zaman açmamışlar ve sadece onları öldürmüşlerdir.
> Batı ne bunların hesabını veriyor ne de bunların
hatırlanmasını istiyor. Milli Güvenlik Kurulu''na sivil üye
atanması Türkiye''nin demokratikleşmesi açısından bir adım olarak
mı görülmeli yoksa Türk siyasal geleneğinde bir dönüşüm olarak mı
nitelendirilmeli? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
> Milli Güvenlik Kurulu''nun yetkilerinin sınırlanmasından da
söz ediliyor. Milli Güvenlik Kurulu''nun hiçbir zararı yoktu, ancak
bir askerin çekilip bir sivilin atanması bana göre bir
ayrımcılıktır.
Böyle bir ayrımcılığa hiç gerek yoktu, yani bir orgeneral
Türkiye''nin aleyhine mi çalışacaktı? Burası Devlet Güvenlik
Mahkemesi değildi ki askeri üyeyi çekelim yerine bir sivil
atayalım.
AB''ye şimdi sormak gerekiyor madem ki Milli Güvenlik kurulu''nda
sivilleri istiyorsunuz o zaman niçin Avrupa Ordusu''ndan söz
ediyorsunuz.
Ordunun olduğu yerde orduyu idare edecek olan Orgenerale de ihtiyaç
vardır.
Bir orgeneral her zaman ordunu başında durmaz sivillerle koordineli
olarak Milli Güvenlik Kurulu''nda çok rahat çalışabilirdi. Bu
konuda da AB kendi içinde çelişiyor.
Ordusuz ve silahsız bir AB''den söz edilse o zaman ben buna
katılırdım.
Bana Avrupa ordusu gerek diyor. Orduyu ''da kuramayınca NATO''dan
yardım istiyor. NATO''dan ordu isterken Türk ordusunu da istiyor
ancak Türkiye''yi AB''ye tam üye yapmaktan kaçıyor.
NATO aracılığıyla Türkiye''den ordu isteyenler Milli Güvenlik
kurulu''ndaki orgenerali istemiyor.
Bu ciddi bir çelişkidir.Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) İç Hizmet
Kanunu''nun 35.ve 85-1.maddelerinin değiştirilmesi yönündeki talep
son derece tehlikelidir.
Türk Ulusu ve TSK buna müsaade etmez ve etmemelidir.
Dokunulmazlıklar konusunda raporda yer alan ifadelerden kamuoyunun
bazı kesimleri tatmin olmamış gibi görünüyor… Dokunulmazlıklar
konusuna rapor sadece değiniyor. Çünkü Sayın Başbakan''ın şu anda
dokunulmazlıkla ilgili dosyaları var.
Öte yandan 140 tane dosya daha bekliyor.
Bu nedenle raporda dokunulmazlıklarla ilgili olarak kenardan
köşeden mesaj veriliyor.
Rapordaki iki nokta çok konuşuluyor.
Bunlardan bir tanesi açık uçlu müzakere bir diğeri de serbest
dolaşım hakkının kısıtlanması.
Bunlar diğer ülkelerle müzakerelerde söz konusu olmadı.
Türkiye''ye karşı bu şartların sürülmesi imtiyazlı üyelik konusunu
mu gündeme getiriyor? Türkiye''nin Avrupa Birliği sürecinin adım
adım teslimiyet olarak nitelendirilmesi son derece yerinde bir
değerlendirme bence.
Öncelikli olarak bizim için serbest dolaşım gerekiyor.
Çünkü benim çalışanım iş arıyor.
Biz 1965 yılından bu yana işçilerimizi Avrupa''nın çeşitli
ülkelerine yolluyorduk.
Eğer üye olursak bu durumdan daha kötü bir durumla
karşılaşacağız.
Türkiye eğer serbest dolaşım hakkından yararlanamayacaksa ulusal ve
anayasal yapıda verilen bunca ödünün bir anlamı kalır mı ? 1963
yılında Roma Anlaşması''na göre bize verilen hiçbir söz yerine
getirilmemiş.
Serbest dolaşım hakkının olmadığı yıllarda 2.5 milyon çalışanımız
Avrupa ülkelerine gitmiş, orada çalışmış.
Şimdi diyorlar ki "Biz sizden çalışan istemiyoruz" O zaman Avrupa
Birliği''nin bizim için ne anlamı kalır ? Müzakere tarihi ile
ilgili olarak raporda açık uçluluktan bahsedilmekte.
Ancak bizim yöneticilerimiz müzakere tarihini kesinlikle
aldıklarını söylüyorlar.
Her başlayan şeyin bir sonu olur.
Buradaki son tam üyeliktir.
Ancak tam üyelikle ilgili net cümleler yok.
Başbakan ise bunu kabul etmiyor.
Ekonomik sorunlar nedeniyle Türkiye''de çalışanlar düşük ücretlerle
de olsa AB ülkelerinde çalışmaya hazır.
Ancak bizi hala istemiyorlar.
Hala 2007 - 2013 bütçesinde Türkiye''ye herhangi bir ödenek payı
ayrılmamış.
2004 yılında Türkiye''ye tam üyelik müzakere tarihi verileceği
belliyken bütçe hazırlanırken Türkiye için ödenek ayrılmaması
AB''nin gerçek niyetini ortaya koymuyor.
Bir de denetleme sorunu var.
Türkiye için 31 dosya üzerinden denetleme yapılacak.
Bu da diğer ülkelerde yok.
Bu ne anlama geliyor sizce Başbakan''ın kendisinin de üzüldüğünü
ifade ettiği denetleme meselesi de raporda ayrıntılı olarak yer
alıyor.
Reformların hepsi teker teker denetlenecek.
25 ülkeden üyeler buna Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi de dahil
gelip Türkiye''de reformların uygulanıp uygulanmadığını kontrol
edecek.
Müzakerenin 31 bölümünü tek tek komisyonlar denetleyecek, yasalara
ve uygulamalara uygunluk yerinde denetlenmiş olacak.
Verheugen gibi gelip Leyla Zana''ya sarılacaklar.
Burada şu noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Verheugen''ın Diyarbakır ziyaretinde yaşlı bir kadın onu bir halt
zannedip elini öptü.
Verheugen ise kadının öptüğü elini pantolonuna silerek
temizledi.
Artık gerisini siz düşünün.
Zana''ya 40 yıllık dostuymuş gibi sarılıyor.
Şimdi bu zihniyet Türkiye Cumhuriyeti''ni tıpkı Osmanlı''daki
Duyun-u Umumiye döneminde olduğu gibi denetleyecek.
Bu denetleme meselesi çok ağır.
Bu denetlemeler sonunda 50 yıldır NATO üyesi olan, ulusal
bağımsızlık savaşı vererek laik, demokratik cumhuriyeti kurmuş olan
bir ülkeyi Avrupa Birliği''ne almıyorum diyebilecekler.
Burası bir aşiret devleti mi ? Bu üyeliğin askıya alınması
meselesini hükümet nasıl kabul etti anlamış değilim.
Avrupa Birliği''ni hedef olarak kabul etmiş bir ülkeye böyle
davranılması hiç doğru değil.
Hala 10 - 15 yıllık müzakere sürecinden bahsediliyor.
Bu süreçte en azından bundan sonra ulusal onurumuza herhangi bir
leke düşmemeli.
Yani Türkiye Cumhuriyeti parçalanmamalı, bölünmemeli.
Bunun için gerekli tedbirler süratle alınmalı.
İnsan Hakları İhlali konusunda ne diyorsunuz.
Türkiye''de Temel Hak ve Özgürlükler noktasında ciddi sıkıntıların
bulunduğundan söz ediliyor raporda.
Durum ülkemiz açısından bu kadar olumsuz mu? İlerleme Raporu''nda
dikkat çeken bir başka konu da önlenemeyen İnsan hakları
ihlali.
Türkiye Cumhuriyeti''nde önlenemeyen insan hakları ihlali ne
olabilir ? Türkiye''de böyle bir şey yok.
Ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Ne olacak ki ? Güneydoğu''daki insanlarımız devlete baş mı
kaldıracak ? Devlete baş kaldırtılacak, Şeyh Sait isyanında olduğu
gibi insanlarımız kışkırtılacak.
Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle bir durumda "Durun, yapmayın "
diyecek.
Bunun adı da insan hakları ihlali olacak.
Böyle bir şey olmaz.
Temel Hak ve Özgürlüklerin ihlali ve sistematik işkence konuları da
raporda sık sık geçiyor.
Sistematik işkence Türkiye''de yok.
Türkiye''de eğitim eksikliğinden dolayı güvenlik kuvvetlerinde
birtakım uygulamalara rastlanıyor olabilir.
Bunun da asgariye indiğini ben biliyorum.
Temel hak ve özgürlükleri de anlamıyorum.
Yani Türkiye''de insanlar istediği gibi işine gücüne gidemiyor mu ?
İnsanlar kendi ana dilleriyle evlerinde konuşamıyor mu ? Türkiye
Cumhuriyeti''ndeki bütün insanlar, Hakkari''den Edirne''ye kadar
1.sınıf insan değil mi ? İstanbul''un bir çok işyerinde Güneydoğulu
vatandaşlarımız çalışıyor, bir çoğu da iş sahibi.
İtiraz eden yok.
Bunların hepsi yalan.
Olmayan bir şeyi rapora almaları iftiradır.
Hükümetin bunu kabul etmemesi lazım.
Aleviler rencide edildi İlerleme Raporunda Türk halkı lehine hiçbir
ifade yer almadığının altını çizen Özbek " Alevi vatandaşlarımızın
Lozan''a aykırı olarak azınlık ilan edilmeleri Alevileri rencide
etmiştir"dedi. Mahalli İdareler Reformu Türkiye''ye ne getirir ne
götürür diye sormak istiyorum.
Bu konuda İlerleme raporunda sıkça telaffuz ediliyor? Mahalli
İdareler Reformu''nun bir an önce tamamlanmasını istiyorlar.
Mahalli İdareler Reformu Türkiye''nin laik ve ulusal devlet
düzenini bozmaya yönelik bir tasarıdır.
Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı da her fırsatta kaygılarını dile
getirdi.
Raporda sürekli Mahalli İdareler reformundan bahsedilirken Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının sağlık hizmetlerinde yaşadığı
sorunlardan hiç söz edilmiyor.
Temel eğitimi 11 - 13 yıl olan ülkeler var.
Raporda Türkiye''de temel eğitimin bu standartlara gelmesine
yönelik tek bir cümle bulamıyorsunuz.
Bundan da Türk milletinin her zaman cahil kalmasını istediklerini
anlıyoruz.
Eğer Mahalli İdareler Yasa Tasarısı çıkarsa o zaman devlet kırsal
kesime rahat müdahale edemez.
Bunun sonucunda da aşiretler ya da tarikatlar bölgede etkinliği ele
geçirirler.
Türkiye''nin özellikle doğu bölgelerinde Avrupa Birliği
ülkelerindeki alt yapı olmadığı için Mahalli İdareler Yasa Tasarısı
ile bu bölgelerin ayrılıkçı bir yapıya kavuşturulması için zemin
hazırlanmak isteniyor.
Daha önce hiç gündemde olmayan Kürtlerin ve Alevilerin azınlık
statüsünde olmaları gündeme getirildi.
Ancak hem Alevi hem de Kürt vatandaşlarımız azınlık olmadıklarını
söylüyorlar.
Peki bu azınlık tanımını ve kavramını neye göre rapora
koyuyorsunuz, kriterleriniz neler.
Burada kriterler açık.
İlk olarak AB''nin Türkiye üzerindeki amaçlarına ulaşmasına yönelik
bir takım kriterler getiriliyor.
Öte yandan terör örgütlerine göre düzenlenmiş bir takım
standartlardan bahsedilebilir.
İlerleme Raporunun üç başlı olduğundan söz edebiliriz, birincisi
AKP''nin istediği konular, terör örgütlerinin istediği konular ve
AB''nin Türkiye için planladığı konular.
Türk halkı için doğru dürüst olan hiçbir şey görmedim raporda.
Kürtler azınlıktır denmesi öte yandan Lozan Antlaşması''na da
aykırıdır.
Alevilere dini azınlık denmesi de ki bunların daha sonra rapordan
çıkarıldığı söylendi ama Alevi vatandaşlarımızı rencide
etmiştir.
Kaynak: Yeniçağ Gazetesi