Özal'ın mezarını açanlar şoke olmuş
Abone olEski Adli Tıp Müdürü Atasoy, Turgut Özal'ın naaşının mezardan çıkarılırken yaşananları ayrıntılarıyla anlattı.
Atasoy’un rapora dayanarak anlattığı olay, Turgut
Özal’ın kafasının, mezardaki suyun ölçümleri sırasında bedeninden
ayrılmış olabileceğini akla getiriyor.
Toksikoloji uzmanı eski İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, iki hafta önce piyasaya çıkan 'Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar' kitabında feth-i kabir sırasında yaşanan ilginç bir olayı okurlarıyla paylaştı.
ÇUKURDAKİ 1,5 METRELİK SU HERKESİ ŞAŞIRTTI
Prof. Dr. Sevil Atasoy, kitabında feth-i kabir ekibinin o gün
yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Günlerden 2 Ekim 2012’ydi, saat tam
12.30. İşte tam o an, zaman durdu. O gün, o an, orada olanlar
çukurun yanında durup aşağıya doğru eğildiler. O güne değin orada
bulunanlar, böyle bir şey ne görmüş, ne duymuştu. Çünkü karanlığın
içi neredeyse tamamen suyla doluydu. ‘Ölçelim’ dediler. Su biraz
hareketlendi. ‘Derinlik, bir metre elli santim’. Sudan örnek
aldılar. ‘Kameralardan ikisini kapatın, mola veriyoruz’.
Çalışmaları durdurdular. Birkaç nöbetçi bırakıp dağıldılar. 20
dakika sonra ezan okundu. Görev yerinden ayrılamayanlar,
bulundukları yerde dua etti”.
‘SUYUN CENAZEYİ NASIL ETKİLEDİĞİNİ ALLAH’TAN BAŞKA KİMSE
BİLEMEZ’
Atasoy, kabrin içindeki suyun cenazeyi nasıl etkilediğini Allah’tan
başka kimsenin bilemeyeceğini de belirtiyor. Sevil Atasoy, şu
ifadeleri kullanıyor: “Doğrusu hiçbiri, suyla karşılaşılacağını
öngörememişti. Sözüm ona dinlenmek amacıyla verilen öğlen arasında
hepsinin aklında, fikrinde sadece bu konu vardı. Su nereden
gelmişti? Topraktan mı sızmıştı? Yağmurla mı dolmuştu? Ne zamandır
oradaydı? Dillendirmeye pek cesaret edemeseler de cevabını henüz
Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği ortak bir soruları olduğu
muhakkaktı: Su cenazeyi nasıl etkiledi acaba?”
‘GÖVDE SUYUN YÜZÜNE ÇIKARKEN KAFATASI BALÇIĞA
GÖMÜLÜYDÜ’
Sevil Atasoy, mezardaki suyun ölçümünün ardından yaşanan olayları
şöyle anlatıyor: “Önce tahtaların tamamını kaldıralım, sonra suyu
boşaltırız’ diye karar verdiler. Dönüp geldiklerinde, planladıkları
gibi işe koyuldular ki saat: 14.00’e doğru beklenmedik başka bir
durumla karşılaştılar. Suyun yüzeyinde büyük bir cisim belirmişti.
Belki o anda emin olamamışlardı ama yüzen cisim, merhumun
gövdesiydi. Ölümünden 19 yıl 5 ay 16 gün sonra açılan kabirden
sadece kemiklerin çıkması beklenirken, gövdenin çıkmasına hayret
etmemek mümkün değildi. ‘Sabunlaşmış olmalı’ dedi bir uzman,
haklıydı. Suyu boşaltmak üzere bir pompa getirttiler, hortumun
ucuna bir süzgeç bezi bağlayıp çukurun içine yavaşça salıverdiler,
ağır ağır suyu boşaltmaya başladılar. Bir ara durdular. Gövdeyi
dışarı aldılar, suyu boşaltmaya devam ettiler. Ta ki bir karış
derinliğindeki balçığa gömülü kafatasını ve irili ufaklı kemikleri
görünceye dek.”
‘EN ZOR AYDINLATILAN CİNAYETLER AKLA GELMEYECEK BASİTLİKTE
İŞLENİR’
Atasoy, Özal’ın cinayete kurban gitmesiyle ilgili şu
değerlendirmeyi yapıyor: “Kusursuz cinayet yoktur. Çünkü kusursuz
olduğunda, ölümün cinayet olduğu bile anlaşılmaz. Toplumumuzun
önemli bir bölümü, bu satırlar kaleme alındığında, elde henüz kesin
delil olmamakla birlikte, Turgut Özal’ın bir cinayete kurban
gittiğine inanıyor. O kadar ki, açılan bir cinayet soruşturması ve
cinayetle suçlanan biri dahi bulunmakta. Demek ki bir kusur var.
Bana göre o kusur, çoktan bulundu. Üstelik o kadar da basit bir
kusur ki. Zaten en zor aydınlatılan cinayetler de hiç akla
gelmeyecek basitlikte işlenenlerdir.”
‘ÖZAL O GÜN ÇOK FAZLA ATENOLOL YUTMUŞ OLAMAZ
MI?’
Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın ölümüne 'atenolol' adlı tansiyon ilacının yol açtığını
yazıyor. Kimya Dairesi'nin hemen her iç organda atenolol bulduğunun
altını çiziyor ve bu durumun mutlaka izah edilmesi gerektiğini
savunuyor.
Atasoy’un tespitinin son bölümünde şu satırlar yer alıyor: “Acaba
merhum cumhurbaşkanımız o gün çok fazla atenolol yutmuş ve nabzı
düşerek kardiyojenik şoka girmiş olamaz mı? Ya da bir kaşık ılık
suda bir tablet atenololün kolayca çözündüğünü ancak tadının acı
olduğu göz önüne alındığında acılığını örtecek bir sıvıda çözülerek
ya da toz halinde katı yiyeceğe katılarak kendisine verilmiş olamaz
mı?"