Oya Başar'ı kızdıran sorular
Abone olAkman röportajında can alıcı sorularıyla kimi zaman Oya Başar'ın canını sıkıyor.. İşte o ilginç söyleşi:
Oya Başar, Şehir Tiyatroları’nın 90’ıncı yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Yedi Kocalı Hürmüz’ü 24 Mart’tan itibaren oynayacak. Onu, Levent Kırca’sız bir projede siz izlediniz mi bilmiyorum ama ben ilk kez izleyeceğim. O nedenle ilgimi çekti. Bu, onu tabii biraz üzdü. Yıllar evvel, eşi ile konuşmuştum. Oya Hanım, haklı olarak ona ilgi göstermekte geç kaldığımı düşündü. O da ben de sözümüzü sakınmayan gerilimli kadınlarız. Birbirimize dürüst olmak, böyle kıvılcımlı bir konuşmayı doğurdu... Bu yıl Şehir Tiyatrosu’nun 90’ıncı yıl kutlamaları var. Bu kapsamda siz de Yedi Kocalı Hürmüz’ü oynuyorsunuz. Bu teklif gelmeseydi, yine de siz Levent Kırca’dan ayrı tek başınıza bir oyunu oynamayı düşünüyor muydunuz? Böyle bir şey söz konusu değil. Zaten kendi tiyatrom var ve istediğim zaman tek başıma oynayabilirim. Ama çocukken oynadığım yere tekrar dönmek bana ayrı bir heyecan verdi. Levent Bey demiş ki: “Oya kendi kanatlarıyla uçmak istiyor artık.” İkinci planda kalmaktan dolayı psikolojik bir sıkıntınız oldu mu? Ben olsam, rahatsız olurdum, hep kocamla... Hep kocamla desem, ben Oya Başar olamazdım. Ben, Levent Kırca’nın eşi olarak değil, Oya Başar olarak Türk tiyatrosunda varım. Levent Kırca gibi usta bir komedyenle uzun yıllar oynayıp da ayakta durabilmek, halktan bu sevgiyi ve alkışı alabilmek, bence iyi bir oyunculuk gerektirir. O konuda hiç kendimi ezilmiş görmüyorum. Ama birlikte gerçekleştirdiğiniz projelerde, bütün ana roller Levent Bey’in üstüne yazıldı. Doğal olarak siz, yardımcı oyuncu gibi oluyordunuz. Levent Kırca’yla kim oynarsa oynasın, hep Levent ön plandadır. Çünkü gerçekten çok güçlü bir komedyen. Genelde her şey erkekler üzerine yazılmış. Kadın oyunu bulmak çok zor. Ben ikinci plan lafını hiç sevmiyorum. Hayatta hep bir şeyleri paylaştık, Levent’le. Benim ön plana çıkmak gibi bir kaygım yok. Peki bana telefonda, “Bir kez de Levent Kırca’sız olayım” derken duygunuz neydi? Bu projede Levent yoktu, Levent’siz de olabilirim yani. Levent de bensiz olabilir. Mutlaka birlikte olmak zorunda değiliz.. Ama ilk kez olduğu için dikkatimi çekti. Bir tesadüf diyelim. Ama bundan sonra da olabilir. 17 yıldır, ‘Olacak O Kadar’ı yapıyoruz. Ben bu programda yöneticilik yaptım, yeri geldi yazarlık yaptım. Bir de anneyim ben. Evimde de sorumluluğum var. O kadar yoğun çalışırken, para kazandığımız bir kaynağı bırakıp, başka yerde enerjimi tüketemezdim. Yoksa bana bir sürü proje geldi, tek başıma yapmam için. Ama, zaten çok başarılı bir program yapıyorum. Başka bir yere gitmek anlamsızdı. Biz bu yıl ‘Olacak O Kadar’ı yapmamaya karar verdik. Hem kendimiz dinlenelim, hem seyirci dinlensin, bizi özlesin diye. O yüzden bana keyif verdi bu projenin gelmesi. Olacak O Kadar son zamanlarda reyting almadı galiba. Seyirci artık bıktı diye mi ara verildi acaba? Sorularınız biraz can acıtıcı. Doğrudur. Siz eskiden hep politikacılarla röportaj yapardınız. O kadar alışmışsınız ki, onların bir yerinden bir şey bulup çıkartmaya, biz tiyatrocularla konuşurken, biraz daha duygusal olmanızda yarar var. Olacak O Kadar en büyük soluklu, dünyada dahi olmayan bir programdır ve reytingleri her zaman top’dır. Bu akşam yayına girdiği zaman, yine en büyük reytingi alacaktır. Sizi yine kızdırma pahasına bir şey söyleyeceğim. Kızmıyorum ki. Ben yüksek sesle konuşan bir kadınım. Biraz sonra kalkar, “Hayır şekerim, hiç öyle değil” diye, ayakta konuşurum. Kızacak olsam, sizi tanıyorum, sizinle röportaj yapmazdım. İyi o zaman. Olacak O Kadar’ın artık, kabak tadını verdiğini düşünüyorum. Bazı esprilerin artık demode olduğunu, hep fakirlik edebiyatı yapıldığını düşünüyorum. Yeni stand–up’çılara baktığım zaman, komediye yeni bir anlayış getirmek lazım diyorum. Umarım, yenilenerek ortaya çıkarsınız. Bu senin düşüncen. Herkesin sizi sevmesi söz konusu olabilir mi? Ayrıca, insanlar hâlâ aç, hâlâ gazetelerin manşetinde, “Dayak yok, öğretmen dur” deniyor, insanlar hâlâ peynire karşıdan bakıyor. Senin ülkende hiçbir şey değişmediyse, ben de sosyal içerikli bir program yapıyorsam, bundan farklı bir şey yazabilir miyim? Biz Aziz Nesin’in Toros Canavarı’nı oynadık. 50 yıl önce yazmıştı. Yine aynıydı her şey. Diyorsunuz ki, stand–upçılar! Klasikler değişmez, Nuriye Hanım. Biz bir Louis Vuitton’uz. Bugün bir Louis Vuitton’nun önüne birisi tezgah açıp, çok daha fazla çanta satabilir. Bir Chanel’in önüne tezgah açıp, daha fazla satabilir. Ama o markaların değeri değişmez. Neden Yedi Kocalı Hürmüz? Çok oynanmış bir oyun. Hani böyle eski bir oyun yerine, kendinizi çok daha iyi göstereceğiniz daha çağdaş bir oyun olsaydı, daha iyi olmaz mıydı? O zaman Hamlet’i de hiç oynamayalım. O da çok kişi tarafından oynandı. İyi bir oyun her zaman, herkes tarafından oynanabilir. O zaman, Ayten Gökçer’in de oynamaması gerekirdi, çünkü Ayfer Feray oynamıştı ilk. Eğer öyle düşünseydik, o jenerasyon, Ayten Gökçer’den seyredemezdi. Aradan 20 küsur yıl geçti, bu jenerasyon da benden seyredecek. Yaşınız itibarıyla Hürmüz’ü canlandırmakta problem olur mu? Olur mu, Ayfer Feray da Ayten Gökçer de benden çok daha yaşlıydı oynadıklarında. Ben 46 yaşındayım. Zaten Hürmüz de 30–35’inde bir kadın. Ayrıca sahnenin yaşı yoktur. Herkes her şeyi oynayabilir. Her kadının, yaşı ilerledikçe, hâlâ çekici olduğunu gösterme ihtiyacı olabilir. Bu oyun, bu ihtiyacınızı karşılayacak mı? Hayatımın hiçbir evresinde güzel kadınları oynamadım. Daima çirkin kadınları oynadım. Özel yaşamımda da zaten beğenilen, her girdiğim yerde kendime baktırabilen bir insan olduğum için sahnede de istediğim zaman baktırabilirim. Sizden taşkın bir neşe yansıyor insana. Ben pozitif enerji yayan, çok ritimli, canlı, hayatı seven bir insanım. O yüzden bulunduğum ortama belirli bir sıcaklık ve yükseklik getiririm. Dostlarım benimle birlikte olmayı çok severler. Nasıl bir annedir Oya Başar? Annelik konusunda iddialıyım. Çocuklarımı çok sevgiyle büyüttüm. Oğlum 23, kızım 10 yaşında. Oğlum, çok iyi dostum, en büyük aşkım. Levent de bilir bu tutkumu. Oğlumla gerçekten çok büyük bir aşk yaşarız. Her şeyi paylaştık. Ona hiç kızmadım. Sadece çok sevgi verdiğim için, benim sevgimi kaybetmekten korkarak, hep annesinin dediklerini yapmaya çalıştı. Bu da belki kişiliği üzerinde olumlu bir etki bırakmamıştır. Yoo, çünkü annesi onun için çok kutsal. Hâlâ şöyle bir yüzüme bakar, “Anne, bir şeye mi canın sıkkın, anne bir şeye mi üzüldün?” der. Kız arkadaşıyla ilişkisinde bu bir dezavantaj olabilir mi? Tam tersi, avantaj. Çünkü oğlumu paylaşımcı yetiştirdim. Hiç, aman oğlum, sen erkeksin şunu yapma demedim. Oğlum annesinden gördüğü sevgiyi, babasının annesine verdiği değeri, beraber olduğu kız arkadaşına veriyor. O da beni çok seviyor. Kızım, doğal olarak babayla biraz daha haşır neşir. Ben prensip sahibi bir insanım. Her şey o doğrultuda yürür evimizde. Levent, çocuklar bir şey sorduğu zaman, annenize sorun der. Anaerkil bir aile mi Kırcalar? Evet. Levent Bey’in iki evladı daha var, ilk eşinden. Onların da okumasına büyük katkım olmuştur. Hâlâ elim üstlerindedir. Levent’le ayrıldığım zaman dahi onlarla ilişkim sürdü. Onlar daima, “Oya ablamız haklıdır.” dediler. Kameraların önünde kavga edip, tekrar kameraların önünde barışmanız, oyunla gerçeği karıştırdığınız yönünde eleştiriler aldı. Özeleştiriniz oldu mu? Biz sanatçılar, duygularımızla var olan insanlarız. İsteseydik duygularımızı saklayabilirdik. Kimse de anlamazdı. Bizim ayrılığımızda utanılacak ve saklanacak bir şey yoktu. Biz bir oyun için tartışmıştık. Bunu kameraların önünde de tartışabiliriz, fark etmez. İki kişi boşanıp, tekrar evlendiklerinde, daha mı perçinleniyor ilişki, yoksa kırgınlıklar kalıyor mu? 8 ay ayrı kaldık. Doğruyu yakalamak için mutlaka ayrılıp, boşanmak gerekmiyor. Ama bizim beraberliğimizde bir sevgi çemberi vardı. Bittiği zaman da baktık ki ikimiz de birbirimiz olmadan yaşayamıyoruz. Ne kadar önemli bir şey düşünsenize, Levent Kırca gibi her konuda çok uç noktaya ulaşmış bir insandan, çok da kolay bir şey değildir ayrılmak, ben de cesurum yani. Zor olan bir şey daha var. Ayrılan eş, tekrardan, bıraktığı eşini alır mı? Bizim sevgimiz bitmemişti. Boşanmanızda ve evlenmenizde hem aile, hem de şirket olmanızın, ilişkinin bu rol karışıklığından yorulmasının payı var mı? İki insanın ortaklığı zordur. Çünkü bir şeyi idare ediyorsunuz. Farklı düşünebilirsiniz, bundan ortaya bir kıvılcım çıkar. Biz, 25 seneyi 50 sene olarak yaşadık. Çünkü, 24 saat birlikteydik. Zaman zaman işi daha iyiye götürmek için tartışmalar olabilir. Ama evde fazla tartışmayız. Zaten bir şey tartışacaksak, Umut araya girer, öyle esprili bir şey söyler ki, kavga ederken, ikimiz beraber güleriz. Belki de tek başınıza yola devam etmeyi şirketin gerçekleri doğrultusunda göze alamadınız. Hayır. Bizi bir araya getiren, Türk halkı ve birbirimize duyduğumuz sevgi oldu. Ayrıldığımız zaman, Türkiye’nin dört bir yanından fakslar, telefonlar geldi. “Sizi çok seviyoruz, örnek ailesiniz. Sizi ayrı ayrı görmek istemiyoruz.” dediler. Biz paraya önem vermedik. Sıfırdan başladık, şirketimizi holding haline getirdik. Onun yok olması parasal olarak ne beni, ne Levent’i etkiler. Ayrıldığımız zaman da ne o, ne ben, mal mülk konuştuk. Ben ayrı olduğum zaman dahi, Levent Bey’in parasal işlerini idare ediyordum. Çünkü onun da bana son derece güveni vardı. Levent Kırca tek başına her şeyi yapabilir. Oya Başar bu işi zaten yıllardır yapıyordu. Ben Levent Kırca’dan da eski tiyatrocuyum. Hiçbir zaman, şirketimiz için birlikte olmadık. Şimdi holding haline geldiğinize göre, çok mu zenginsiniz? Allah’a şükür, gönlümüz zengin. Biz iyi işler yaptık, kazandığımız parayı da öncelikle yaptığımız işe ve gayrimenkule yatırdık. Şu anda Levent Kırca da Oya Başar da hiçbir şey yapmadan yaşayabilirler. Çünkü 38 senedir, bilfiil çalışıyoruz. Dişimizle tırnağımızla çalışarak geldik biz buraya. Oya Hanım, taş gibi bir kadınsınız. Kelimenin olumlu ve olumsuz anlamları bakımından. (Kahkahalar) Hem hayat dolu, hem de hırslı, başarmaya kendini kodlamış. Kodum mu oturturum gibi bir eda. (Kahkahalar) Başlangıçta sizi ürkütmemek amacıyla sormadım. Yoksa “46’sından sonra rüştünüzü mü ispat etmek için tek başına oynamaya çalışıyorsunuz?” falan diye sorarak girmeyi düşünüyordum. Orada kalabilirdin. Devam etmezdim. (Kahkahalar) Ben rüştümü çoktaaan ispat ettim. Madem benim ikinci planda kaldığımı düşünüyordun, neden daha önce bana gelmedin? Şu an, kendi işin için geldin. Eğer o gün gelseydin, bir kadın olarak benim arkamda olmak için gelecektin. Yani sana “Niye Levent Bey seni ön plana çıkaracak bir başrol yazmıyor?” derken, beni samimi bulmuyor musun? Bulmuyorum. Niye daha önce beni yüceltmedin? Niye o gün, manşet atmadın. “Ne güçlü kadın, bak, böyle bir adamın karşısında ayakta duruyor” demedin. Kaynak: Zaman Gazetesi