Tıp tarihi profesörü Ayten Altıntaş, Osmanlı’daki sağlık kurallarını inceledi, o dönemki hekimlerin tavsiyelerini bir kitapta topladı. Kurallar bugün hala geçerli. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir hekim tayin olduğu yerde önce dağları, taşları inceler, rüzgarın nereden estiğine, suyun kalitesine bakar, kısaca insanoğlunun yaşadığı yeri enine boyuna araştırırdı. Amaç insanların hastalanmaması için gerekli tedbirleri almaktı. Uyku saatinden sıcak bastığında ne içileceğine, hangi sporun yapılması gerektiğinden hangi yiyeceklerin bir arada yenilmemesine her şeyi hekimler belirlerdi. Kişinin yediklerini iyi hazmetmesi ve kabız olmaması da çok önemliydi... İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, bu bilgileri ve daha fazlasını Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları kitabında anlattı. Star gazetesinin haberine göre Altıntaş, Osmanlı tıbbının eski tıbbın içinde yer aldığını söylüyor. Eski tıp ise insanlığın ilk başından itibaren 1850’lere kadar geçerli olan... Sonrasında ise tıbbın deney masasına yatırıldığını, gelecektekinin ise ‘enerji tıbbı’ olabileceğini anlatıyor: “Bugünkü bilim, insan bedeninin milyonlarca hücreden oluştuğunu ispatladı. İlacın hücreyi etkilediği biliniyordu. Son çalışmalara göre ise hücreyi etkileyen kimyasal madde değil kimyasal parçanın verdiği ‘enerji sinyali’. İnsanın vücudundaki en ufak parçanın içinde enerji var. İlacın hücreyi etkileyen enerji sinyalini bilirseniz sadece o sinyali vererek zaten ilaç vermiş gibi olursunuz.” 90'INA KADAR YAŞAYAN ÇOKTU Osmanlı’da insanların erken yaşta öldüğü, yaş ortalamasının da 45 olduğu söylenir ki bunlar istatistiki bir bilgidir. Böyle bir şey yoktur. O zaman da 90’ına kadar yaşayan pek çok kişi var. Kanuni’den sonraki padişahlar arasındaki ölüm nedeni fazla beslenme, az hareket etme. İlk Osmanlı padişahları savaşa giden, sabah-akşam savaş teknikleri öğrenenler... Padişahların ölüm nedenlerini pek bilmiyoruz, tarihçilerin bilgileri ışığında hareket ediyoruz. Genelde Osmanlı’ya bakarsanız, sıtma, verem çok önemli. Mesela verem bugünkü kanser gibi. Strese, üzüntüye bağlı... Bugün verem hala var ama kanser daha çok. Kanserin büyük bir nedeninin de kozmetik ve deterjan olduğu söyleniyor. Şampuan, diş macunu, saç boyası, vücut sabunu, kokular... Hepsi deterjan esaslı, dolayısıyla bunların insan vücuduna ne kadar zararlı olduğu rapor ediliyor. Hamilelerde bebeklere de geçiyor. Dolayısıyla bugün yeni doğan bebeklerin çoğu astım ve alerjili. SIK YEMEK VÜCUDU YAŞLANDIRIR Osmanlı hekimlerinin yüzlerce kez söylediği, herkesin kafasına vurarak öğrettiği şey az yemek! Geç kahvaltı, erken akşam yemeği olmak üzere günde iki öğün beslenmeyi tavsiye ediyorlar. Karnınız acıkmadan yemeğe oturup tam doymadan kalkacaksınız sofradan. Neden yemek yiyoruz? Vücudumuza enerji yüklensin ki beynimiz çalışsın. Otomobilin benzine ihtiyacı ne kadarsa bizim de gıdaya ihtiyacımız o kadar. Ama insanız ve gıdayı baştacı yapmışız, hayatımızın tek şekli. Vücut fazla gıdayı vücuttan atmak için çok çalışıyor. Karaciğer, böbrek, her organımız çok çalışıyor ve ihtiyarlıyor. Bugün zayıflamak için uygulanan metotlardan biri de sık sık yemek. Eski Osmanlı metoduna göre sık yemek vücudu yaşlandırır. Ama bugünkü amaç zayıflamak, organların genç kalmasına yardımcı olmak değil! NEDEN SOFRADA SADECE KAŞIK VARDI? Eskiden Osmanlı’da sofraya sadece kaşık konulurdu çünkü yemekler hep suluydu. Hazmı kolaylaştırıcı çorba, sulu yemekler yapılırdı. Amaç midenin hazmına yardımcı olmak. Mesela bugün meyveyi kabukla yiyoruz, mide perişan oluyor. Osmanlı hekimleri bunu da önermiyordu. Hoşaf geleneği de buradan geliyor. Çünkü o dönemki hekimler meyveyi topladıktan hemen sonra yenmesini tavsiye etmiyor. Çünkü meyve tam olgunlaştığında insana yararlı. EN İYİ SPOR AT BİNMEK Spor çok önemli. Hatta bütün organlara spor yaptırılması öneriliyor. Mesela belleğin sporu çok nettir: Ezberlemek. Ezberlediğinizde hafızanız artıyor. Bütün iç organları ve vücudu çalıştıran spor at binmek. Salıncağa binmek hem ferahlatır hem organları çalıştırır. Spor yapamayan yaşlıları kayıklara bindireceksiniz, dalgalar sallayacak. İç organlar sallanınca dışarı atacağı şeyleri daha iyi atarmış. BAĞIRSAKTAKİ KALINTI ÇOK ZARARLI Yemekle aldığınız, vücuda fazla gelen şeylerden kurtulmanız, arınmanız çok önemli. Eğer arınmazsanız zararlı maddeler birikir, sizi hasta eder. Dolayısıyla kabız olmamak gerekiyor. Müshil, vücuttan atılması gereken her şeyin atılması demektir. O dönemki hekimler kabızlığı hiç sevmiyor, dolayısıyla yeme-içmeyi ve saatini ona göre ayarlıyormuş. Hekimler ‘Önce gıdanızı düzenleyin’ der. Ispanak yediğinizde tuvalete çok rahat çıkarsınız. Eğer tüm önlemlere rağmen kabız olunduysa vücudu temizliyorlar. Bağırsakta en ufak bir kalıntının sağlığa zararı olduğunu düşünüyorlar. HEKİME GİDENLERİN SAYISI AZMIŞ O dönemde de hastalık ve kanser var ama çok az. Asla bugünkü gibi değil. Bütün ömrü boyunca hastalanmayanlar da olmuş. Hastalanmak zaten az görünen bir şey. Bunu hekime gidenlerin sayısından anlıyoruz. Hekim sayısı az olmasına karşın herkese bire bir hizmet veriyormuş. Buradan da hasta olmamaya yönelik alınan önlemlerin işe yaradığını görüyoruz. SIRTÜSTÜ YATMAYIN Osmanlı tıbbında uyku sadece dinlenmek için değildir. Yediğimiz gıdanın tam hazmedilmesine yardımcı olur. Normalde önce sağ, sonra sol tarafa yatmalısınız. Bunun nedeni midenin üzerine karaciğerin gelmesini sağlamak. Böylece midenin içindeki artıklar onun sıcaklığıyla temizlenecek. Sırtüstü yatmak unutkanlık yapar. Çünkü kan arkaya gidiyor. Beyni çalıştıran ön beyin. Önemli olan kanın dolaşması. Unutkanlık başladıysa yüz üstü yatacaksınız ki beynin ön tarafına kan gitsin. ŞERBET İLAÇ GİBİ İÇİLİRMİŞ Şeker, eskiden şeker kamışından üretilirmiş. Eskiden şerbetler ilaçmış. Kızılcık şerbetini içerseniz kabız olursunuz, gül şerbeti ise bağırsakları yumuşatır. Asla keyif için içilmez. İlaçların şerbet ve macun şeklinde verilmesinin nedeni bal, şeker ve pekmez ilacın etkisini artırması. Şeker pancarından elde edilen şekerin de zararı yok. Akışkan ve beyaz yapmak için kimyasal maddeler kullanırsanız ve çok yerseniz zararlı. SOĞAN VE SARIMSAK AYNI ANDA OLMAZ Bugün şeker çok yanlış anlaşılıyor. Tuzun yanlış anlaşıldığı gibi. Üç beyazın zehir olduğu söylenir ya... Tam buğday unu inanılmaz faydalı bir gıda. Osmanlı’da hekimler bir çocuğun anne sütünden kesildikten sonra sadece ekmek yiyerek vücudu için gerekli olan her şeyi ölene kadar alabileceğini söylüyor. Tuza gelirsek... Rafine tuz zehirdir. Kaya tuzunda pek çok mineral var. Hekimlerin bir başka uyarısı ise soğan ve sarımsak aynı anda yenmemesi. İkisi de yakıcı madde. Dolayısıyla ikisi aynı anda vücuda gıda olarak aldığınız her şeyi parçalar. KAHVEYİ ŞEKERSİZ İÇMEYİN Sigara, Osmanlı’nın son dönemlerinde içiliyormuş. Zararı bilinmiyormuş. Ama çok az içiliyormuş. Kahve bile Osmanlı’nın son dönemlerinde başlamış. Sevilen bir içecek haline gelince halk hekime gidip kahvenin zararını sormuş. Hekimler araştırmış. Sonrasında kahvenin vücuttaki suyu attığı ve kurutucu etkisinin olduğunu bulmuş. Dolayısıyla yanında mutlaka su içilmesini tavsiye ediyor. Şekerli içilmesini öneriyor, şekerin kahvenin zararını azalttığını söylüyorlar.