Cellat mezarlarının yerinde apartmanlar bulunuyormuş Yüzlerce cellatın mezarının bulunduğu bu mezarlar zamanla yok olmuş. Günümüze sadece sekiz dokuz tanesi kalmış durumda. Cellat mezarlarının yerinde şimdi apartmanlar ya da başka insanların mezarları yer alıyor. Cellatlar ayrı yerlere defnedilmiş Her toplumda cellatlar korkulan hatta kimilerince lanetlenen kişiler olmuşlardır. Öyle ki Osmanlı döneminde cellatlar sadece yaşarken değil, öldükten sonra bile toplum tarafından dışlanmış ve mezarları bile ayrı tutulmuş. Bölge halkı mezarlarla iç içe Eyüp Mezarlığı ile iç içe girmiş mahallelerde oturanlar için, ölülerle komşu olmak gayet normal ve alışılmış bir durum. Çocuklar bile korkmadan mezarların arasında oyunlar oynuyor. Bazı yollar ada ada yer alan mezarların adasında geçiyor. Mahalleli bile cellat mezarlığını bilmiyor Mahalleli bu duruma alışmış olsa da, yaşadıkları yerde cellat mezarlarının olduğunu bilmiyorlar. Öğrendiklerinde biraz korkuyor, çokça da şaşırıyorlar. Cellatlar üzerine büyük araştırma Peki Osmanlı´da cellatlar nasıl seçilirdi? Onlar neden böyle bir mesleği seçerlerdi? Tüm bu soruların cevabını Yaşar Karaduman´ın araştırmasında bulabilmek mümkün. Sarayda cellatlar her zaman hazır bulunurdu Osmanlı´da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurd. İnfaz çeşmesi Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arakasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayı´nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir. İnfazlar nerelerde yapılırdı Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi. Yedikule Zindanları İnfazlar bazen de Yedikule Zindanları´nda yapılırdı. (Bu zindanlar ziyarete açıktır idamların ve işkencelerin yapıldığı yerler gezilebilir.) infaz şekilleri, yani öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça göre değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der. İki yerde mezarı olan devlet adamları Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi. Kesilen başlar halka sergilenirdi Bu kesilen başlar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar burada üç gün kalırdı. Gayrimüslimlerin infazı Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üzerine koyardı. Öldürülenin üzerinden ne çıkarsa celladın Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna göre parayla satardı. Dilsiz ve sağır olurlardı Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi. Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme olayı 28 Ocak 1595 te cereyen etmiştir. Üçüncü Mehmed 1595-1603 yılarında saltanat sürmüştür. Kanuninin torunu ve İkinci Selim’in oğludur, Kanije zaferi bu padişah zamanında kazanılmıştır. Üçüncü Mehmed bu zaferden sonra Ünye’de mezarı bulunan Tiryaki Hasan Paşa´ya bir çok değerli hediyelerle birlikte vezirliğe eş değerde Beylerbeyilik ünvanı vermiştir. Padişahlar kardeşlerini infaz ettirirdi Fatih Sultan Mehmet’in imparatorluğun devamlılığını sağlamak amacıyla çıkardığı, “Nizamı Alem” fermanı gereğince, fermanın metni şöyledir:( Her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola (nasip ola) karındaşlarını nizamı alem için katletmek münasiptir.) Üçüncü Mehmed, 19 çocuk ve yetişkin şehzade kardeşlerini bir gecede dilsiz cellatlara boğdurmuştu. Ertesi günü Divanı Hümayun avlusuna üzeri kıymetli örtüler, kıymetli taşlarla bezenmiş sorguçlar ve kavuklar bulunan 19 şehzade tabutu konmuştu. Cellatlar üzerine çıkmış kitaplar Ondan sonra tahta geçen oğlu Birinci Ahmet, Fatih Sultan Mehmet’in koyduğu 150 senelik “Nizamı Alem” kanununu kaldırarak, kardeş öldürme geleneğine son vermiş ve kardeşini veliaht (gelecekte saltanatı devralacak kişi) ilan etmiştir. Cellatlar konusunda son zamanda üç yeni kitap yayınlanmıştır: “Cellatları da Asarlar- Ergün Hiçyılmaz” “Ölümün soğuk eli, Cellat-Muhammet Pamuk” “Cellat ve Ötekiler-Cengiz Yıldırım Cellatlar insani duygulardan uzak ve merhemetsizdir Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere toplum tarafından hoş bakılmaması nedeniyle, bir çok insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, acıma, merhamet, sevgi hisleri bulunmayan cellatları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir. Dünyada eşi benzeri yok Eyüp semtinin girişinde bulunan bu mezarlar günümüze ulaşanlardan en iyileridir. Cellat Mezarlarından diğer örnekler: Dünyada bir örneği daha bulunmayan bu mezarlık bir açık hava müzesi gibi korunması gerekirken kaybolup gitmiştir, birkaç sene sonra tamamen yok olacaktır. Cellatların normal mezarlıkları alınmamasında ise, insana saygı, iyilerle kötüleri aynı kefeye koymama felsefesi yatar. Halk bu insanların cesetlerini aralarına almamakla bunu anlatmaya çalışmıştır.