Osmanlı tarih biliminde ve hukukunda yeni bir döneme imza atan Ahmed Cevdet Paşa
Abone olTanzimat Dönemi'nin en önemli isimlerinden devlet ve ilim insanı, mütefekkir, tarihçi, hukukçu ve şair Ahmed Cevdet Paşa'nın vefatının ardından 129 yıl geçti.
Hacı İsmail Ağa ile Ayşe Sümbül Hanım'ın oğlu olarak 27 Mart
1822'de bugün Bulgaristan sınırlarında bulunan Lofça'da dünyaya
gelen şair, Cevdet mahlasını 1843'te İstanbul'da öğrenim gördüğü
sırada şair Süleyman Fehim Efendi'den aldı.
Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid Han'ın dönemlerinde yaşayan ve Osmanlı'ya büyük hizmetlerde bulunan Ahmed Cevdet, küçük yaşta büyükbabası Hacı Ali Efendi'nin teşviki ve desteğiyle Lofça müftüsü Hafız Ömer Efendi'den Arapça öğrenerek eğitim hayatına başladı.
Kısa sürede İslami ilimlerle ilgili kitapları okuyacak derecede ilerleme gösteren Ahmet Cevdet, Lofça'da ilk mektebini bitirdikten sonra müftü Ömer Efendi'den medrese dersleri aldı ve öğrenimini ileri seviyeye götürmek için 1839'da büyükbabası tarafından İstanbul'a gönderildi.
Ahmed Cevdet Paşa, tahsilini tamamlamak üzere İstanbul'da Fatih Camisi'nde medrese eğitimine başladı. Kısa sürede ilmi çevrelerde kendisini göstererek devrin meşhur alimleri Hafız Seyyid Efendi, Doyranlı Mehmed Efendi, Vidinli Mustafa Efendi, Kara Halil Efendi ve Birgivi Hoca Şakir Efendi'nin derslerine devam etti.
Mesnevihanlık icazeti verildi
Matematik, astronomi, tarih, coğrafya gibi ilimleri de tahsil
eden ilim insanı, tatil günlerinde Murad Molla Tekkesi'ne giderek
Arapça ile Farsça öğrendi ve Mevlana'nın Mesnevi'sini bitirdi. Bu
sayede Farsça bilgisini derinleştiren şaire Mesnevihanlık icazeti
verildi.
Süleyman Fehim Efendi'nin Karagümrük'teki konağında Şevket ve Örfi divanlarını okuyan Ahmed Cevdet, bir yandan da devrin tanınmış mutasavvıflarından Kuşadalı İbrahim Efendi'nin sohbetlerine katıldı.
Bu muhitlerde tasavvuf ve edebiyatın belli başlı eserlerini okuyarak bilgisini ve kültürünü ilerlettiği gibi şiir ve edebiyat alanındaki eksikliklerini tamamlayıp edebi zevkini geliştirme imkanını buldu.
Asıl adı Ahmed olan Paşa'ya "Cevdet" mahlası, henüz 22 yaşındayken Süleyman Fehim Efendi tarafından verildi. Fehim Efendi, iyilik, olgunluk, cömertlik anlamlarına gelen "Cevdet" adını kendisine uygun buldu.
Rumeli Kazaskerliği'ne bağlı Permedi kazası kadılığıyla 1844'te devlet hizmetine başlayan Ahmed Cevdet, bundan bir yıl sonra müderris olarak İstanbul camilerinde ders verme hakkını elde etti.
Ahmed Cevdet Paşa, 6 yıl sonra 13 Ağustos 1850'de Meclis-i Maarif azalığı ve Darülmuallimin müdürlüğüne getirildi.
Bugünkü adıyla öğretmen okulu olan Darülmuallimin müdürlüğü süresince mektebi kısa zamanda ıslah ederek, mektebe giriş ve imtihan usullerini yönetmeliklerle belirleyen Ahmed Cevdet, 1851'de Encümen-i Daniş'e (Osmanlı Akademisi) asli üye seçildi.
Şirket-i Hayriyye'nin kuruluş nizamnamesini hazırladı
Daha sonra Fuad Paşa ile Bursa'ya giden ve orada kaldığı kısa süre içinde ilk Osmanlı grameri sayılan Türkçe, Arapça ve Farsça gramerini açıklayan "Kava'id-i Osmaniyye" adlı kitabı ve Şirket-i Hayriyye'nin kuruluş nizamnamesini hazırladı.
Mısır Valisi Abbas Paşa ile hanedan üyeleri ve ümera arasındaki ihtilafı gidermeye ve miras meselesini halletmeye memur olan Fuad Paşa ile 1850'de Mısır'a gitti.
İstanbul'a döndükten sonra 1851'de Encümen-i Daniş üyeliğine seçilen Ahmed Cevdet Efendi, yeniden kaleme aldığı Kava'id-i Osmaniye'yi encümenin ilk eseri olarak Abdülmecid'e sundu ve derecesi hareket-i altmışlıya yükseltildi.
Şair, 1853 tarihli bir mazbata ile 1774-1826 devresi Osmanlı tarihini yazmakla görevlendirildi. 1854'te yazmaya başladığı eserin ilk üç cildini tamamlayıp padişaha takdim etmesinin ardından kendisine Musıle-i Süleymaniyye derecesi verildi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde zamanın olaylarını saptayıp tarihe geçirmekle görevli devlet tarihçisi olarak 1855'te tayin edilen Ahmed Cevdet, vakanüvis olarak bilinen bu görevi sırasında zamanın siyasi olaylarını anlatan "Tezakir-i Cevdet"i de kaleme aldı.
Cevdet Paşa, 1856'da Galata kadısı oldu ve o yıl evlendiği Rabia Adviye Hanım'dan Ali Sedat, Fatma Aliye ve Emine Semiye adlarında üç çocuğu dünyaya geldi.
Mekke ve İstanbul'da kadılık yaptı
Mekke kadılığına 1857'de getirilen ve aynı dönemde devrin kanunlaştırma çalışmalarını yürüten "Meclis-i Ali-i Tanzimat" üyeliğine seçilen Ahmed Cevdet Efendi, 1861'de İstanbul kadılığına terfi etti.
Ahmed Cevdet'in oğlu Ali Sedat Bey yazdığı mantık kitaplarıyla tanınırken, kızı Fatma Aliye Hanım ise ilk Türk kadın romancı olarak edebiyat tarihine geçti.
Diğer kızı Emine Semiye ise Avrupa'da öğrenim gördükten sonra İstanbul'da öğretmenlik, Selanik'te öğretim müfettişliği yaparken, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nde görev alarak siyasetle ilgilendi.
Mukaddime'yi Osmanlı Türkçesine tercüme etti
İbn Haldun'un "Mukaddime" adlı eserinin Osmanlı Türkçesine tercümesini yapan Ahmed Cevdet, teftiş için gönderildiği yurt içi ve yurt dışındaki denetlemelerinde ve ıslah faaliyetlerinde de gösterdiği başarılara bağlı olarak ikinci rütbeden "Nişan-ı Osmani" ile ödüllendirildi.
Bu başarılardan sonra Sultan Abdülaziz tarafından şeyhülislamlığa getirilmesi beklenen Ahmed Cevdet Efendi, 1866'da ilmiye sınıfından mülkiye sınıfına nakledilerek paşa oldu ve Maraş, Urfa ve Zor sancakları ile Adana eyaletinin birleştirilmesiyle oluşturulan Halep Valiliğine tayin edildi.
Hanefi fıkhına dayalı kanun hazırlanması gerektiğini söyledi
İki yıl süren bu görevi sırasında yeni valiliğin teşkilatlanmasını
gerçekleştiren Paşa, 1868'de yeni kurulan "Divan-ı Ahkam-ı
Adliye"ye (Danıştay) başkan tayin edildi.
Ahmed Cevdet Paşa, bu vazifede adliye ve hukuk sistemini devrin ihtiyaçlarına göre düzenlemeye çalıştı ve Hanefi fıkhına dayalı bir kanun kitabının hazırlanması gerektiği düşüncesini ortaya koydu.
Bu düşüncesi kabul edilen mütefekkirin başkanlık etmeye başladığı, devrin önde gelen fıkıh alimlerinin de yer aldığı Babıali'de teşkil edilen "Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye Cemiyeti", "Mecelle"nin ilk 4 kitabını yayımladı.
"Dahi hukukçu" olarak nitelendirildi
"Mecelle"nin hazırlandığı süre içinde her türlü devlet işlerinin kendisine danışıldığı bir merci durumuna gelen Ahmed Cevdet Paşa, 1873'te bugünkü adıyla Milli Eğitim Bakanlığı olan Maarif Nazırlığı'na getirildi.
Ünlü şarkiyatçı Bernard Lewis tarafından "dahi hukukçu" olarak nitelendirilen Ahmed Cevdet Paşa, 1880'de Adliye Nazırlığı döneminde Osmanlı'nın ilk modern hukuk fakültesi olan bugünkü adıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin kurulmasında büyük çaba sarf etti.
Osmanlı'nın son dönemine tanıklık etmiş bir aydın olarak, bulunduğu her makam ve oturduğu her koltukta ıslah edici ve kural koyucu olarak anılan Ahmed Cevdet Paşa, farklı zamanlarda Adliye, Maarif, Evkaf, Dahiliye, Ticaret ve Ziraat nazırlığı görevlerinde bulundu.
Siyasi ve idari vazifelerden 1890'da emekliliğe ayrılıp vaktini çocuklarına ve bilimsel çalışmalarına ayıran Paşa, 26 Mayıs 1895'te Bebek'teki yalısında vefat etti ve cenazesi Fatih Camisi haziresine defnedildi.
Ömrü boyunca "Tarih-i Cevdet", "Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa", "Tezakir-i Cevdet", "Ma'ruzat", "Mecelle", "Divançe-i Cevdet", "Kavaid-i Osmaniye", "Belagat-ı Osmaniye - Kavaid-i Türkiye", "Takvim-ül Edvar", "Miyar-ı Sedad", "Adab-ı Sedad fi-ilmi'l-adab", "Hülasatü'l-beyan fi-te'lifi'l Kur'an", "Eser-i Ahd-i Hamidi", "Hilye-i Saadet, Ma'lumat-ı Nafia" gibi pek çok eser kaleme aldı.