Osman Sınav'dan bir bomba daha!
Abone olBirçok başarılı işe imza atmış olan Osman Sınav oldukça ses getirecek bir projeyle beyaz perde için hazırlanıyor
"Deli Yürek" ve "Kurtlar Vadisi" gibi dizilerin
yönetmenliğini yapan Osman Sınav, senaryosunu Saraybosna
Üniversitesi Konservatuvar Bölümü öğretim üyesi Almir Basoviç’in
kaleme aldığı Bosna savaşında (1992-1995) yaşanmış gerçek bir
hikayeyi beyaz perdeye taşıyacak.
Sınav, oyuncu Ertan Saban ile geldiği Saraybosna’da çekimini
yapacağı filmin senaristi Basoviç ile görüşmelerinin ardından AA
muhabirine açıklamada bulundu. "Bizim işimiz sadece İstanbul’da
oturup basit kadın entrikaları ya da basit birtakım aile planları
üzerine film yapmak değil" diyen Sınav, sanatçının kendisini
hissettiği yerde olması ve hissetiği yerleri mutlaka görmesi
gerektiğini söyledi.
Bosna-Hersek’e bir film senaryosu için geldiğini belirten Sınav,
söz konusu senaryoyu kaleme alan Almir Basoviç ile daha önce
İstanbul’da görüştüklerini, şimdi ise kendilerinin Saraybosna’ya
gelerek yeniden bu senaryo üzerinde çalıştıklarını kaydetti. Sınav,
"Yaşanmış bir hikaye üzerine çalışma yapıyoruz.
Sadece gitar çalıp müzik yapmak isteyen, bir gün öncesine kadar
savaşa ihtimal dahi vermeyen bir genç, bir gün sonra kolunu
kaybedip gitar çalamaz hale geliyor. Daha sonra iki parmağıyla
nasıl bir keskin nişancıya dönüştüğü, yıldırılamayan bir savaşçı
olduğu, bunun içindeki dram anlatılıyor. Yani o döneme dair, o
dönemin dramını da anlatan kişisel bir hikayeyi işleyeceğiz" dedi.
Sınav, Bosna’ya daha önce savaşın bitmesinin hemen ardından
geldiğini, o dönemde yönetmenliğini yaptığı "Sıcak Saatler"
dizisinin ilk sahnesinin buradaki bir savaş hikayesiyle başladığını
belirterek, "O zaman Bosna’ya geldiğimde bir insanın bir kadına
olduğu gibi ülkeye de aşık olacağını gördüm. Bosna, bende bir aşk
duygusu uyandıran ülkedir. Ben Bosna’ya aşık oldum. Burası benim
için uzakta bulunan bir sevgili gibi bir yerdir" diye konuştu.
-"TÜRK SİNEMASININ UFKUNUN GENİŞ OLMASI
LAZIM".
Osman Sınav, Türk sinemasının ufkunun geniş olması, Saraybosna’dan
Tebriz’e, Bakü’den Almatı’ya kadar hikayeler bulunması gereğine
işaret etti. Türk dizilerinin bugün Almatı’dan Saraybosna’ya,
Makedonya’dan Hırvatistan’a, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’daki
ülkelere kadar büyük bir beğeniyle izlendiğini kaydeden Sınav,
şöyle konuştu. "Türk dizileri bu bölgelerde ciddi manada
izleniyor. Türk oyuncuları seviliyor, onlara hayranlık duyuluyor.
Bizim bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Güzel eserler ortaya
koymamız lazım. İyi diziler, filmler yapmamız lazım. Bu önemli bir
fırsat, ama bu fırsatı iyi görmek, iyi değerlendirmek gerekiyor. Bu
birlikteliği, geçmişteki kültürel işbirliğini, derinliği doğru
okumamız ve ileriye doğru taşımamız lazım. Bunu ’lay lay’ işlerle
doldurur da iyi değerlendiremezsek bu fırsatı kaybederiz. Onun için
bizler Saraybosna’dayız.".
-YURT DIŞINA AÇILAN İLK DİZİ "DELİ YÜREK"Tİ.
Yönetmen Sınav, Türkiye sınırları dışına çıkan ilk dizinin kendi
yaptığı "Deli Yürek" olduğuna dikkati çekerek, 10 yıl önce bu
dizinin Kazakistan’a çok cüzi bir parayla verildiğini ve burada
yoğun ilgi gördüğünü söyledi. O dönemde Kazakistan’daki Ahmet
Yesevi Üniversitesinde görev yapan eski Kültür Bakanı, Demokrat
Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek’in bir makalesinde, "Deli
Yürek" dizisi izlendiği zamanlarda Kazakistan’da doğan erkek
çocukların yarısına "Yusuf", kız çocukların yarısına ise "Zeynep"
isminin verildiğini yazdığını hatırlatan Sınav, aynı dizinin daha
sonra Bosna’da Hayat TV’de gösterildiğini ve burada da büyük ilgi
gördüğünü kaydetti.
Osman Sınav, bu sürecin daha sonra farklı dizilerle Azerbaycan’a,
oradan Ortadoğu ülkelerine sıçradığını, daha sonra da Balkanlar’a
geçtiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü. "Şu anda
neredeyse üç kıtada Osmanlı’nın ulaştığı en geniş coğrafyada Türk
dizileri izleniyor. Bu, ciddi bir kazanım. Bu durum sosyal ve
kültürel anlamda etkili olacak. Ekonomik olarak ise ciddi bir
getiri sağlayacak. Sadece dizilerin satılması anlamında değil,
bununla bir hayata dair, ortak yaşam kültürüne dair iletişim
kuruyorsunuz.
Ortak yaşam kültürü oluşturuyorsunuz. Sonra bununla markalar
satılıyor. Bununla turizm satılıyor. Bunlar çok çok önemli. Yani
siyasetin 10 yılda yapamadığını, akademi dünyasının 20 yılda
yapamadığını, siz sinemayla ve diziyle 1-2 yılda yapabilirsiniz.
Bugün Azerbaycan’da son 5 yılda doğan çocukların çoğu İstanbul
Türkçesi konuşuyor. Bu dizilerle dil birliği sağlıyorsunuz."
. -"ORTAK HİKAYELER BULMAMIZ LAZIM".
Osman Sınav, Türk dizilerine gösterilen bu ilginin doğru bir
şekilde değerlendirilmesi gereğinin altını çizerek, en önemli
konunun "ortak hikayelerin" bulunması olduğuna işaret etti. "Ortak
bir şeyler yapacaksak ortak hikayelerimizin olması lazım" diyen
Sınav, bir zamanlar aynı coğrafyada yaşayan, aynı kültürün bir
parçası olan insanların 500 yıl geride kalmış, ayrıca 500 yıldır
devam eden hikayelerinin bulunduğunu vurguladı. Osman Sınav,
Saraybosna’daki Osmanlı dönemi eseri Gazi Hüsrevbey Külliyesinin bu
ortak hikaye için çok önemli yer tuttuğuna işaret ederek, şöyle
konuştu.
"Bugün gelip Gazi Hüsrevbey Camii’nde iki rekat namaz kılmamız
lazım. Ya da bakmak lazım o resme. 500 yıl önce Avrupa’nın
ortasında Fransa’da tuvalet yokken hanlar, hamamlar, camiler
insanlara hizmet için yapılmış. 500 yıl önce külliye yapılıyor,
içinde han, hamam, bedesten, cami, imarathane var. İmarathanede
bugün bile insanlara her gün ücretsiz yemek çıkıyor. Yemek
alanların dinine, diline, milliyetine bakılmıyor. Böyle bir
anlayışla, kültürle buralara gelinmiş vakıf kurulmuş ve o vakıf 500
yıldır yaşıyor ve yaşatılıyor. Bu perspektiften bakmak lazım.
Bunları yaparken sadece Brezilya dizileri üretmemek lazım. Çünkü o
zaman insanların umutlarını kırarız. Brezilya dizilerinden farklı
şeyler ortaya koymamız lazım. Bu ülkelerde düne kadar ABD, Brezilya
dizileri izlenirken şimdi Türk dizileri izleniyor. İşte o noktada
farkımızın olması lazım. Bunun arkasını getirmemiz için ortak
hikayeler bulmamız lazım. Ciddi hikayeler yaratmamız lazım.".
-"MUHTEŞEM YÜZYIL" DİZİSİNE ELEŞTİRİ.
Türk filmlerinin, dizilerinin dünyaya açıldığı bir dönemde
sinemacıların daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Osman
Sınav, Bosna’da bulunduğu dönemde çekimini yapacağı filmin
senaristiyle Gazi Hüsrev Bey, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan
Süleyman üzerine de sohbetler yaptıklarını söyledi. Bölgede
Osmanlı’ya karşı büyük bir ilgi olduğunu, Osmanlı’nın bıraktığı
eserlerin halen ayakta olduğunu ifade eden Sınav, sözlerini şöyle
tamamladı.
"Yarın ’Muhteşem Yüzyıl’a da Kanuni Sultan Süleyman’dan dolayı
burada müthiş ilgi gösterilecek. Türkiye’den de daha çok ilgi
gösterilecek. Ancak insanlar ona dönüp baktıklarında ’Bu bizim
bildiğimiz Süleyman değil’ derlerse, ki diyecekler, ya da ’Hadi
canım Süleyman bu muymuş? Bir kadın peşinden koşturan zavallı bir
adammış’ gibi oluşturulan düşünceler, çok hayal kırıcı bir şey
olacak.
Buradaki insanların yanı sıra Hırvatistan’dakiler bile, ’Bizim
papazlara mektup yazan, onlara yardım eden, düşmanlarının bile
kendisine muhteşem dedikleri Süleyman bir kadın peşindeymiş’
şeklinde nitelendirilirse ve bu hale gelirse çok hayal kırıcı olur.
Doğru işler yapmak ve doğru okumak lazım. Sadece ilgi gösteriliyor
ya da ’ne güzel’ deniyor diye film yapmamak lazım. Sinemacıların
bir perspektife sahip olmaları gerekiyor ve ne yapmak istediklerini
düşünmeleri lazım. Fakat onların böyle bir derdi yok. Zavallı bir
durum var.
Şunu görmeleri lazım; buradan nasıl bir etki yaratılacak, burada
durumum ne? Altı yüzyıllık bir medeniyetin, en tepe noktasında
yarattığı bir sembol hükümdarın, düşmanlarının bile ’muhteşem’
dediği Sultan Süleyman’ın bu kadar basit, bu kadar kadın
entrikaları içinde, vizyonu sanki oradanmış gibi gösterilmesi çok
yanlış. Sinemacıların, ressam, edebiyatçı, gazeteci, sanat ve
iletişimde çalışan herkesin yaptıklarıyla ilgili sorumlulukları
vardır ve attıkları taş nereye düşüyor bakmaları lazım. Yani
attığınız taş nereye ve kimin kafasına düşecek, buna bakmanız
lazım, rastgele yapamazsınız."