Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, diyet yapmanın tarihe karıştığını, diyetin yerini 'beslenme planı'nın aldığını söyledi. Önerilerde bulunan Müftüoğlu, "Kişiye göre, kişinin sağlık durumuna göre, beslenme planı oluşturulmalı" dedi. Antalya'da sağlıklı yaşamla ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, diyet yapmanın tarihe karıştığını, diyetin yerini 'beslenme planı'nın aldığını söyledi. Müftüoğlu, "'Diyet' sözcüğünün kullanılmaması gerekiyor. Kişiye göre, kişinin sağlık durumuna göre, beslenme planı oluşturulmalı" dedi. DHA'nın haberine göre; Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Muratpaşa ilçesindeki alışveriş merkezinde, 'Sağlıklı Yaşam Günleri' konulu söyleşiye katıldı. Kadınların yoğun ilgi gösterdiği söyleşide Prof. Dr. Müftüoğlu, sağlıklı yaşamla ilgili bilgiler verdi. Diyet yapmanın artık tarihe karıştığını belirten Müftüoğlu, diyetin yerini 'beslenme planı'nın aldığını kaydetti. 'Diyet' sözcüğünün artık kullanılmaması gerektiğini savunan Prof. Dr. Müftüoğlu, "Kişiye göre, kişinin sağlık durumuna göre, beslenme planı oluşturulmalı. Yeni hayat, hepimize daha çok kilolu olmayı dayatıyor. Bizi daha az hareket etmeye ve yüksek kalorili yiyecekleri tüketmeye zorluyor" diye konuştu. Sağlıklı yaşam için hareket etmenin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Müftüoğlu, yürüyüşün en güzel spor biçimi olduğunu söyledi. Müftüoğlu, "Soğuk ve yağmurlu havalarda dahi yürüyüşü aksatmamak lazım. Alışveriş merkezleri, artık bir yürüyüş merkezi haline geldi. Biz, buna 'AVM yürüyüşü' diyoruz. En azından bunu yapabiliriz" dedi. Kilo alan çocukların gelecekte tansiyon ve şeker hastası olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Müftüoğlu, lokmaların azaltılması ve adımların artırılması gerektiğini söyledi. Spor yapmanın, doğal beslenmenin ömrü uzattığı konusunda bir algı olduğunu belirten Müftüoğlu, uzun koşular yapan maraton sporcularının ve doğal beslenen çobanların daha uzun yaşaması gerektiğini; ancak gerçek hayatta böyle bir durumun söz konusu olmadığını anlattı. İnsülin direncinin fazla olması halinde vücuttaki her türlü dengenin bozulduğunu kaydeden Prof. Dr. Müftüoğlu, otomobil ve insan vücudu arasında bağ kurarak, benzetme yaptı. Vücuda doğru yakıtın alınması gerektiğini belirten Müftüoğlu, şöyle konuştu: "Her otomobilin akaryakıt istasyonunda aldığı yakıt farklı. Benzin alanı var, süper benzin alanı var, dizel alanı var. İnsanlar da öyle, hepsi aynı yakıtla çalışmıyor. Bazılarının alması gerektiği yakıt diğerlerinden farklı. 'Arkadaşım iki tabak pilav yiyor ama kilo almıyor, ben bir kaşık yiyince kilo alıyorum' diyorlar. İşte burada pilav biri için yanlış yakıt olmuş oluyor. Siz süper benzinle giden bir otomobile dizel yakıt koyarsanız o araba şişer, 50 metre sonra yolda kalır. Yakıtı doğru aldığınız zaman ister AVM'de yiyin ister evde, ister uçakta yiyin başınıza sorun gelmez. Kilo da almazsınız. Ayrıca deponuz kaç litrelik onu da bilin. Deponuz Ankara'ya gidecek kadar yakıt alıyorsa ama siz daha fazla almışsanız demek ki o yakıt bitene kadar yani İstanbul'a kadar gitmeniz lazım." Sağlıkla ilgili 'yanlış' diye bilinen şeylerin çoğunun doğru, 'doğru' diye bilinen şeylerin çoğunun da yanlış olduğunu dile getiren Prof. Dr. Müftüoğlu, şunları söyledi: "Mide hapını yutarsanız hapı yutmuş olursunuz. Mide pompası çalışmazsa asit üretemez. Bu durumda da mikrop oluşur. Proteini sindiremezsiniz. Yiyebildiğiniz kadar karnabahar ve lahana yiyin. Lahanayı sarma olarak değil, turşu olarak yiyin. Karnabaharı da çiğ yiyin. Bunlarda bol sülfür var. Sağlıklı ve uzun ömürlü olmak istiyorsanız karnabahar, lahana yiyin ama mide hapı yutmaktan vazgeçin." Sağlıklı beslenmek için 'glutation' içeren ürünlerin tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Müftüoğlu, "'Glutation' benim gündeme sokmaya çalıştığım bir konu. Vücudun doğal silahlarından biri. 'Glutation' vücudun orkestra şefi, temizlik işleri müdürü gibidir. 'Glutation' için karnabahar, lahana, sarımsak, soğan, turp, baharatlar, zerdeçal, tarçın, zencefil yiyin, en önemlisi egzersiz yapın" dedi. 'Günde kaç öğün yemeliyiz?' sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, şöyle konuştu: "Ben, çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Ailem tarlaya gidip çalıştığında yanlarına azık alırlardı. Sabah kahvaltı yapmazlardı. Saat 10.00 gibi azıklarını yerlerdi, bir de akşam yemeklerini yerlerdi o kadar. Osmanlı'da da günde 2 defa yemek yenirdi. Günde 3 öğün yemek, endüstri çağıyla birlikte sendikaların kömür ve maden gibi ağır işlerde çalışan işçiler için istenip, hayatımıza giren bir modeldir. 2 öğün yemek daha iyi. Ancak şimdi, 60 yaşına kadar hep 3 öğüne alışmış birine 2 öğün yedirmek de doğru değil. Daha az yiyin, daha çok yürüyün. Yaşamak için yiyin; ama yemek için yaşamayın. Sebze ağırlıklı beslenin. Yaşlandıkça daha az protein daha fazla sebzeye yönelin, bakliyat yiyin. 50'sine kadar aslan, 50'sinden sonra kuzu olun." Kızartmalar ve kızartma yapılan yağın yeniden kullanılmasıyla ilgili de uyarılarda bulunan Müftüoğlu, "Tekrar kızarmış yağ, çok tehlikeli. Türk mutfağının en büyük ayıbı kızartmak, Türk mutfağının en lezzetlisi de kızartmak. Damak çatlatan lezzetlerin çoğu, damar çatlatır. Geleneksel mutfak, en güvenli mutfaktır" dedi.