Ortadoğu sorunu: Yol haritasından, haritasız yollara
Abone olGazeteci İrem Köker, Ramallah yolunda kaybolunca Orta Doğu'nun en karmaşık sorununun bir başka boyutuna tanıklık etti.
Her şey yol sorduğumuz taksi şoförünün bir rakamı karıştırmasıyla başladı.
Seçimleri izlemek üzere gittiğimiz İsrail'de, açıkçası hazır buralara kadar gelmişken bir de Batı Şeria'ya geçip, oradaki havayı koklayalım diye düşünmüştük.
Kiraladığımız arabanın GPS'ine "Ramallah" yazdığımızda, Tel Aviv'den yalnızca 48 kilometre uzaklıktaki bu kente kolayca gideceğimize inanıyorduk. Ancak yanıldığımızı anlamamız uzun sürmedi.
Meğerse, o esnada Ramallah'ı işaretlemeye çalışırken, sadece GPS'in ekranına değil, Ortadoğu sorunun en ilginç sonuçlarından birinin de üstüne parmak basıyormuşuz.
GPS denememiz başarısız olunca, her kentin ayaklı navigatörü olan taksicilerden yana şansımızı denemeye karar verdik. Kaldığımız otelin önünde bekleyen orta yaşlı, güler yüzlü taksici, "GPS'e Modi'in yazın, oradan da 442 numaralı otoyolu takip edin, doğrudan Ramallah'a ulaşırsınız" dedi.
Tabi bu tarifle, elimiz koymuş gibi Ramallah'ı bulacağımız rahatlığıyla yola koyulduk. Modi'in'e varmamız yarım saat sürdü. Ancak gelin görün ki, 444 ve 443'ü geçmemize rağmen yaptığımız tüm aramalara rağmen 442 numaralı otoyolu bulamadık ve bu küçük kentin derinliklerinde kaybolduk.
Bu maceraya atıldığımız günün Cumartesi, yani Yahudiler için kutsal Şabat günü olmasından dolayı, Modi'in'de yol sorabileceğimiz kimseyi bulamadık. Oradan mı, buradan mı derken, döndüğümüz bir yolda karşımıza Hahashmona'im kontrol noktası çıktı.
İsrail tarafından verilen geçici basın kartlarımızı gösterip, geçiş yaptık. Artık tamamen İsrail kontrolü altında bulunan ve Yahudiler için yerleşim birimleri kurduğu Batı Şeria'daydık.
Yaklaşık 5,600 kilometrekarelik bir yüzölçümü olan Batı Şeria, Gazze ile birlikte esasında olası bir Filistin devletine ait olması öngörülen iki bölgeden biri. Batı Şeria'da yaklaşık 2.5 milyon kişi yaşıyor ve bu nüfusun 500 bini Yahudi yerleşimciler. Bölge, tamamen İsrail'in askeri kontrolü altında bulunuyor.
Zaten, İsrail'in kontrolünü fark etmemek mümkün değil. Tepelerin ardından kıvrılıp giden ve daha sonra adının Vadi el Nar olduğunu öğrendiğimiz ana yol üzerinde sağlı sollu, üzerinde Latin, İbrani ve Arap alfabeleriyle isimler yazan yeşil tabelalar, Yahudi yerleşimlerini işaret ediyor.
Buralar, uzaktan zenginlerin yaşadığı güvenlikli siteler gibi duruyor. Muntazam yerleştirilmiş evler, yüksek duvarların, güvenlik çitlerinin ve kalın, demir giriş kapısının ardına gizlenmiş.
Tepelerin arasında kıvrılarak ilerleyen bu yolda, o bölgede ağırlıklı olarak Arapların yaşadığını gösteren hiçbirşey yok. Arapların varlığını kanıtlayan tek şeyse, tepelerin üzerindeki köylerden yükselen minareler.
'Sora sora Ramallah'
Artık ne GPS'imiz, ne de cep telefonlarımızdaki haritalar bize yardımcı olabiliyor. Birilerini görüp Ramallah'ı sorma umuduyla ana yolda seyretmeyi sürdürüyoruz.
Derken, birkaç haneden oluşan bir Arap köyüne rast geliyoruz. Ana yol üzerindeki markete girip, Ramallah'ı sormaya karar veriyoruz.
Marketin sahibi yarım yamalak İngilizcesiyle, çıkardığı sigara kartonunun üzerine yolu tarif etmeye çalışırken, yanımıza bir başkası gelip, nereye gitmek istediğimizi soruyor.
"Ramallah" deyince de telaşla ekliyor: "Olmaz, n'apacaksınız orada. Taş atarlar çok tehlikeli, çok tehlikeli" diye bağırmaya başlayınca, bu kez market sahibi dayanamayıp araya giriyor.
Bize dönüp, "Bakmayın siz ona. Bu, Yahudi, ister mi gazetecilerin, oraya gidip halimizi görmelerini. Siz gidin, gidin" diye itiraz ediyor. Biz market sahibinin elinden krokiyi kapıp, yola devam ettiğimizde bir toprak parçasını paylaşmaya çalışan farklı din ve ırka mensup iki adamın hararetli tartışması da sürüyor.
Batı Şeria'nın içlerine doğru ilerledikçe, ana yoldan ayrılan sağlı sollu, bakımsız daracık sokakların da arttığını fark ediyoruz. Zaten bu dar sokakların girişini kaçırsak da hemen girişin iki yanında duran devasa kırmızı tabelaları kaçırmak pek mümkün olmuyor.
İngilizce, İbranice, Arapça ve özellikle son dönemde eski Sovyet ülkeleri ile Rusya'dan gelen Yahudilerin sayısındaki kayda değer artıştan dolayı olsa gerek Rusça yazılan tabelada İsrail vatandaşlarına uyarı yapılıyor:
"İsrail vatandaşlarının bu noktadan ileriye gitmesi tehlikeli ve yasaktır. İsrail vatandaşıysanız lütfen geri dönün ve ana yoldan ilerleyin."
O zaman anlıyoruz, Arap yerleşimlerine ulaştığımızı.
'Ramallah'a Kudüs'ten ulaşılabilmeli'
Girdiğimiz daracık köy yolları, ana yola başka bir noktadan tekrar bağlanıyor. Ana yolun üstünde gördüğümüz kırmızı tabelalardan girip yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.
Nihayet, Arap köylerinin sıklaştığı noktalarda Ramallah okları başlıyor ve esasında bir saat sürmesi gereken ancak kaybolduğumuz için üç saat süren yolculuğumuz sonunda hedefimize ulaşıyoruz.
İsrail ile Filistin arasında siyasi çözüm için yol haritası üzerindeki görüşmelerin durduğu bir dönemde, çözümün esasında ne kadar zor olduğunu da bu haritasız yollar ortaya koyuyor.
İsrail, 2000 yılındaki İkinci İntifada'dan bu yana güvenlik gerekçeleriyle bölgeyi çok sıkı şekilde kontrol altında tutuyor. Bu güvenlik önlemleri nedeniyle, Filistinli Araplar kendilerine ait köyler ve kentler arasında seyahat ederken ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Filistin Yerel Yönetim Bakanlığı, Batı Şeria'daki ana yol üzerinde Arap yerleşimlerinin oklarının ve isimlerinin konulmasına ilişkin kısa bir süre önce çalışma başlattı. Ancak, İsrail'in müdahaleleri nedeniyle bu proje tamamlanamıyor.
Bu proje kapsamında sadece, arada Yahudi yerleşimi olmayan, birbirine yakın kent ve köylere tabela yerleştirilebildi. Zira, bu kısımlar için İsrail'in iznine gerek yok.
Filistinlilerin Batı Şeria'da daha rahat yolculuk etmesini, girmelerinin yasak olduğu yollara girip, İsrail ordusuyla sıkıntı yaşamamalarını sağlamak amacıyla geliştirilen başka projeler de var.
Bunlardan biri ABD'li bazı sivil toplum kuruluşlarının mali yardımıyla tasarlanan Batı Şeria Arap bölgeleri GPS projesi. Nihayet 2011 yılında Batı Şeria'da 15 bin, Gazze Şeridi'nde 4 bin noktayı gösteren bu harita internete yüklendi.
Ancak bu harita sistemini güvenilir bulmayanlar çoğunlukta. Zira, birçok yerde sokak ve cadde isimlerinin olmaması, harita sisteminde de ciddi sıkıntılar yaratıyor.
Elbette işin bir de siyasi tarafı var: Filistinliler, Ramallah'a ulaşmak için Vadi el Nar gibi İsrail'in Arapların girişine izin verdiği alternatif yollardan olmasını kabullenmeyi bir yenilgi olarak görüyor. Çünkü, Filistinliler için tarihsel olarak Ramallah'a Kudüs'ten ulaşılabilmeli..
Filistinliler için tarihi önemi olan bu rotayı, onlar hâlâ kullanamıyor, ancak biz onlardan daha şanslıyız. Ramallah'taki İsrail kontrol noktasında basın kartımızı gösterip, Filistinli olmadığımızı ispat ettikten sonra otoyoldan Kudüs'e ilerlemeye başlıyoruz.
Otoyolun numarasının 443 olduğunu fark ettiğimizde ise kaybolduğumuz zaman kulaklarını bol bol çınlattığımız taksicinin bir rakamı yanlış hatırlamasının bize Ortadoğu ile ilgili önemli bir gözlem yapmamızı sağladığını anlıyoruz.
Ramallah ve Kudüs'ü birbirine bağlayan 443 numaralı otoyol, İsrail'in Batı Şeria etrafında ördüğü duvarın gölgesinde boylu boyunca uzayıp gidiyor.
Biz de böylece bugünün dünyasında artık sora sora Bağdat'ın değil, Ortadoğu'nun göbeğindeki Ramallah'ın bulunabildiğini öğreniyoruz.