Türk müziğinin önemli isimlerinden olan Orhan Gencebay, Bodrum'da talihsiz bir kaza yaşadı. Parmağının kopma tehlikesiyle karşı karşıya gelen 77 yaşındaki Gencebay, apar topar hastaneye kaldırıldı. Kazada parmağı kopma raddesine gelen ünlü sanatçı, yaşananları birinci ağızdan anlattı. Bakın neler söyledi...77 yaşındaki usta sanatçı Orhan Gencebay, geçtiğimiz günlerde Bodrum'da talihsiz bir kaza geçirdi.Şezlongu açmaya çalışırken sol elinin işaret parmağını sakatlayan ünlü sanatçı, yaşadığı kazayla ilgili şöyle konuştu:"Apar topar hastaneye gittim. Bir cerrah için elleri ne kadar kıymetliyse bir müzisyen için de öyle. Saz çalarken sol elimi kullanıyorum. İşaret parmağımı kaybetseydim müzik yaşamım zora girerdi. Parmağıma 11 dikiş atıldı. Ucunda da ufak bir kırık var."Orhan Gencebay, "On gün sonra parmağımdaki atel çıkacak. Stüdyo çalışmalarımdan hemen sonra bunu yaşadım. Ama oğlumun dediği gibi nazar bize ne yazar. Allah beterinden korusun" dedi.Orhan Gencebay kimdir? Orhan Gencebay , 4 Ağustos 1944'te ailesinin üçüncü çocuğu olarak Samsun'da doğdu. Müziğe 6 yaşında, Rus konservatuvarı mezunu ve aslen Kırım göçmeni eski bir opera sanatçısı olan klasik batı müzisyeni Emin Tarakçı'dan keman ve mandolin dersleri alarak başladı. 7 yaşında bağlama ve Türk halk müziği dersleri almaya başladı. 10 yaşında ilk beste çalışması olan Kara Kaşlı Esmerdi Kim Bilir Kimi Sevdi isimli eseri yaptı.13 yaşında Türk Sanat Müziği ve tambur eğitimi almaya başladı. Ortaokul ve lise yıllarında Samsun, Edirne ve İstanbul musiki cemiyetlerinde yaylı tambur, THM cemiyetlerinde ise bağlama çaldı. Samsun ve İstanbul'da halk evlerinin kuruculuğunu yaptı. Kendi açtığı müzik dershanelerinde öğretmenlik yaptı. Çocukluk yıllarında en çok etkilendiği kişi zamanının bağlama üstadı Bayram Aracı'ydı. Gencebay'a o yıllarda bu nedenle küçük Bayram diyorlardı.İlk profesyonel bestesi "Ruhumda Titreyen Sonsuz Bir Alevsin"i 14 yaşında yapan Orhan Gencebay, 16 yaşından itibaren caz ve Rock müziği ile ilgilenmeye başladı, batı nefesli sazlardan oluşan orkestralarda tenor saksofon çaldı. İstanbul'a gelerek, Türkiye'nin ilk konservatuvarı ve eski adı Dârülelhan olan İstanbul Belediye Konservatuvarı'na girdi, bir süre icra heyetinde bulundu.1964 yılında TRT Ankara Radyosu sınavına girdi ve yüksek başarıyla kazandı. Fakat, sınavda usulsüzlük olduğu gerekçesiyle sınav iptal edilince, müzik çalışmalarına ara vererek askerlik sebebiyle İstanbul'a gitti. Vatani görevini Heybeliada'da bahriyeli olarak sürdürdüğü yıllarda merasim bölüğü bandosunda saksafon çalmaya devam etti. 1966'da TRT İstanbul Radyosu sınavlarına girdi ve iftiharla kazandı. Aynı yıl, Türkiye çapında yapılan bağlama çalma yarışmasında Arif Sağ ve Cinuçen Tanrıkorur ile birlikte derece aldı. TRT İstanbul Radyosu'nda 10 ay bağlama sanatçılığı yaptı. Kurumun müzikal anlayışının ilerlemeye elverişli ve özgür olmadığı gerekçesiyle 1967 yılında kendi isteği ile ayrıldı.TRT'den ayrıldıktan sonra, Arif Sağ ile birlikte 1966-1968 arası dönemde Muzaffer Akgün, Yıldız Tezcan,Gülden Karaböcek, Ahmet Sezgin, Şükran Ay, Sabahat Akkiraz, Nuri Sesigüzel gibi birçok sanatçıya bağlama çaldı. Bu dönem içinde Kızılırmak Karakoyun, Ana, Kuyu gibi Türk filmlerinin müzik direktörlüğünü yaptı. İstanbul'daki halk evlerinde Abdullah Nail Bayşu, İsmet Sıral, Burhan Tonguç, Erkin Koray, Ömer Faruk Tekbilek, Vedat Yıldırımbora, Özer Şenay, Neşet Ertaş gibi sanatçılarla sık sık bir araya gelip müzik yaparak gelecekte kendi ortaya koyacağı müziksel sentezin ilk meyvelerini verdi. Ağlıyorum Yana Yana, Gönül bağları, Yıldız Akşamdan Doğarsın, Neredesin Leylâ'm gibi türkü plakları çıkardı. Sevemedim Karagözlüm, Sabır Taşı, Goca Dünya gibi besteleri çeşitli sanatçılar tarafından okunmaya, sanat dünyasında adı besteci ve bağlama virtüözü olarak duyulmaya başlandı.