Orhan Erinç neden yanlış bilgi verdi?
Abone olTürkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç'in Galatasaray Üniversitesi'nde düzenlediği toplantı skandala dönüştü. TGC Başkanı Erinç neden yanlış bilgi verdi?
Yenişafak Yazarı Mustafa Karaalioğlu, Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç'in, kasıtlı olarak yanlış bilgi
vermesininin ardından dedi. Karaalioğlu'nun iddiaları yabana
atılacak cinsten değildi:
Başörtüsü yarası kanıyor, kanadıkça başka mecralardan akıyor.
Şanlıurfalı bir grup genç kız uzun bir yürüyüşün ardından Ankara'da
seslerini duyurmak için çırpınıyor. Sendikalar, dernekler inanç
özgürlüğü başlığı altında yeni bir hamle için kolları sıvıyor.
Bu sesi hükümet duymalı, muhalefet duymalı, Meclis duymalı, yasağın
arkasındaki unsurlar kimlerse onlar duymalı. Başörtüsü meselesi
Türkiye'nin meselesidir… Bu yüzden Avrupa daha fazla duymadan,
dünya duymadan; burada herkes yükselen sese kulak vermeli, gereğini
yapmak için elini taşın altına koymalıdır.
Zira, her türlü insan hakkı, inancı yaşama hakkı kutsal ve ikame
edilemez bir değerdir. Bekletilemez, zamana bırakılamaz ve
ertelenmesi için mazeret üretilemez. Hele, başörtüsü gibi yasağının
her saati hukuki sonuçlar doğuran; eğitim hakkını kısıtlayan,
istihdam imkanını daraltan ve nihayet bireyi anayasal haklarını
kullanmaktan beri tutan bir hak için asla beklenemez.
Bu konuda engelleme yapan ve engelleri kaldırmak konusunda gücünü
kullanmayan bütün unsurlar sorumludur.
Ancak, bunların hepsinden çok daha fazla sorumlu olan ve çok daha
fazla hakkaniyetli davranmaya mecbur olan bir kurum vardır; o da
medyadır.
Medya, hiçbir hak mücadelesinde ayağını sürüyemez, insan ve inanç
haklarını görmezden gelemez; bu hakkın kısıtlayıcısı hiç olamaz.
Olursa, onun adına medya denilemez, yapana da gazeteci sıfatı
verilemez.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Galatasaray Üniversitesi'ne ait
salonların birisinde çarşamba günü bir toplantı düzenledi. Pek de
fazla ilgilinin katılmadığı bu toplantıyı Yeni Asya Gazetesi adına
izlemek isteyen muhabir Naciye Kaynak salona alınmadı. Yani
toplantıyı izlemesi ve dolayısıyla haber yapması engellendi.
Toplantının sahibi durumunda olan TGC Başkanı Orhan Erinç,
başlangıçta yasağın üniversite kurallarından kaynaklandığını
söylediyse de kısa bir süre sonra işin doğrusu anlaşıldı.
Galatasaray Üniversitesi, sadece salonu tahsis etmekteydi ve
içeriye kimin alınıp, kimin alınmayacağına karışmıyordu. Karar,
TGC'nindi ve Başkan Erinç, Naciye Kaynak'a uygulanan yasağın
sorumlusuydu.
Nitekim, olayın ardından "Başörtüsünün demokratik bir hak olup
olmadığı tartışılmalıdır. Eğer başörtüsü demokratik bir hak olsaydı
Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
aleyhte bir karar vermezdi" diyerek tavrını belirlemekte de
gecikmedi.
Adı, "Demokratik, Bağımsız ve Saygın Medyanın Hayata Geçirilmesi"
olan bu toplantı da esasen o dakikada bitti. Zira, medya kurumu
genç bir meslektaşımıza yasak koyarak demokratik olamayacağı gibi,
Orhan Erinç gibi sektör temsilcileri iş başında kalığı müddetçe
saygın da olamazdı…
Bu hadise, mesleğimiz adına kara bir leke olarak kayıtlara geçecek
kadar utanç vericidir. Kendi çalışanına karşı; tıpkı devletin bazı
kurumları gibi sebepsiz ve hiçbir bilimsel fizibiliteye
dayanmaksızın yasak koyan bir zihniyet; ne demokratlıkla, ne
bağımsızlıkla ve ne de basın özgürlüğüyle birlikte anılabilir.
Böyle bir anlayışın kamu görevi yapma kabiliyeti de olamaz; aksini
iddia etse de artık ona kamu adına güven duyulamaz.
Orhan Erinç'in temsil ettiği gazetecilik anlayışı çoktan beridir
zaten tartışmalıdır. Şimdi, Erinç'in bizim sektörümüzün en saygın
kuruluşlarından birisi olan ve hepimizin üye olmayı önemsediği
Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanlığını yapabilme yeterliliği de
tartışmalı hale gelmiştir.
Bugünden sonra onun yönetimi, mesleğimiz adına hak araması; basın
özgürlüğü, veya çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi
taleplerde bulunması inandırıcı değildir. Ardında, bir gazetecilik
görevine yasak konulmasına göz yummak ve teşvik etmek gibi büyük
bir ayıp varken, medya haklarından söz etmesi de anlamsız
olacaktır.
Erinç, meslektaşına ihanet eden bir meslek kuruluşu başkanı olarak
meşruiyetini yitirmiştir.
TGC'nin ve mesleğin itibarını daha fazla düşürmemek, bizlerin de
gururla "cemiyet üyesi" olarak kalmaya devam edebilmemiz için vakit
geçirmeden görevinden istifa etmelidir.
Yazı: Mustafa Karaalioğlu
Kaynak: