Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın ifadesi ortaya çıktı! O ismi işaret etti
Abone olKara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın mağdur sıfatıyla verdiği savcılık ifadesinin bir kısmı ortaya çıktı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak,FETÖ'nün
darbe girişiminde bulunduğu geceye ilişkin, "Bize silah
dayayıp bağırarak, 'hareket etmeyin emniyetiniz için yapıyoruz'
dediler. Genelkurmay İkinci Başkanı Özel Kalem Müdürü'nün bu işi
organize ettiğini gördüm" dedi.
Çolak, ifadesinde, olay gecesi bazı duyumlar üzerine Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı bilgi vermek amacıyla telefonla
aradığında Genelkurmay Başkanı Emir Subayı Piyade Yarbay Levent
Türkkan'ın kendisine çok rahat bir ses tonuyla "Komutanım
Genelkurmay Başkanımız sizi ve özellikle Kurmay Başkanımız İhsan
Uyar'ı karargaha bekliyor" dediğini söyledi.
Türkkan'ın kendisini Akar ile görüştürmeden doğrudan karargaha davet ettiğini anlatan Çolak, Genelkurmay karargahının önüne geldiklerinde Genelkurmay'ın güney nizamiyesinde emir subayı İkmal Binbaşı Yunus Can'ın kendisine "Komutanım, Genelkurmay güney nizamiyesinde yerde yatanlar var, bir sorun olabilir. Karargaha olduğumuz yerden giriş güvenlikli olmayabilir, onun için Kara Harp Okulu nizamiyesine yöneliyoruz" dediğini belirtti.
Çolak, "Harp Okulu nizamiyesi bekleme yerinde
Genelkurmay'ın güney nizamiyesinde problem olabileceği düşüncesiyle
Genelkurmay kışlasının diğer nizamiyelerinden giriş yapılabileceği
ve bu konuda koordine edilebileceği hususunda koruma müdürüm Piyade
Binbaşı Burak Akın'a emir verdim. Dönerek Genelkurmay Başkanlığının
Milli Savunma Bakanlığının giriş kapısından Genelkurmay'a giriş
yaptım" diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığına giriş yaptıktan sonra ilerlerken içeride
tam teçhizatlı özel kuvvet personeli görünümlü askerlerin
bulunduğunu, bunun kışlanın korunmasına yönelik bir tatbikat
olabileceğini değerlendirdiğini ifade eden Çolak, şöyle
konuştu:
"Genelkurmay Başkanımızın komutanlık karargahının giriş
kapısına gelmeden önce kural gereği koruma araçlarım ve personelim
50 metre kadar geride durdu ve kaldı. Bu husus zaten her zaman
mutat olarak uygulanan bir durumdu. Bu esnada karargah etrafında ve
bahçe kısımlarından çok ciddi silah sesleri geliyordu. Karanlık
olduğu için göremedim ama çok ciddi silah sesleri geliyordu.
Genelkurmay Başkanımızın Komutanlık karargahının giriş kapısına
gelip yoğun ateş altında araçtan indiğimde Genelkurmay Başkanı Özel
Kalem Müdürü Kurmay Albay Ramazan Gözel giriş kapısının iç
kısmından bağırarak bana hitaben 'Komutanım süratle içeri girin'
şeklinde heyecanlı şekilde bağırıyordu. O ana kadar Genelkurmay
Başkanlığına dışarıdan bir saldırı olduğunu, karargah içerisindeki
askerlerin dışarıya karşı karargahı koruduklarını düşündüm. Süratle
önde ben arkamda Kurmay Başkanım Orgeneral İhsan Uyar ve subayım
Binbaşı Yunus Can olacak şekilde içeriye girdik."
Orgeneral Çolak, karargaha girdikten sonra içeride eli silahlı,
tabancalı, tüfekli Özel Kuvvetler görünümlü kişilerin üzerlerine
abanarak, Can, Uyar ve kendisini yere yatırdıklarını anlattı.
Çolak, "Üzerimize silah dayadılar. Bağırarak,
'Hareket etmeyin, emniyetiniz için yapıyoruz' dediler. Genelde bu
tür ibareleri özel kuvvetler kullandığı için bu kişilerin özel
kuvvetler olduğunu tahmin ettik. Aynı anda yukarıda bir şey
olduğunu gören, hisseden Koruma Müdürüm Piyade Binbaşı Burak Akın
koşarak olaya müdahale etmek istedi" dedi.
Koruma astsubayı Piyade Başçavuş Bülent Aydın'ın olaya müdahale
ederken şehit edildiğini öğrendiğini belirten Orgeneral Çolak,
şoförü sivil memur Başaran Karabıçak'ın da elleri arkasından
kelepçelenerek derdest edilip kışla içerisinde bir yere götürülerek
ertesi güne kadar tutulduğunu anlattı.
Elleri arkadan kelepçeli haldeyken Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral Yaşar Güler'in odasına alındıklarını söyleyen Çolak,
"Odaya girerken İkinci Başkanımızın Özel Kalem Müdürü Kurmay Albay
Bünyamin Tuner'in tüm bu olayı içeride organize ettiğini gördüm.
İkinci Başkanın odasına beni, emir subayım Yunus Can ile Kurmay
Başkanı İhsan Uyar'ı aldılar. Burada yaklaşık 35 dakika
kadar ellerimiz arkadan bağlı şekilde otururken içeriye giren ilave
kişiler sert hareketlerle ve tavırlarla kelepçe taktılar. Başımız
kapalı, ellerimiz ve ayaklarımız kelepçeli haldeydi. Zaman zaman
kafamızı öne doğru bastırarak etrafa bakmamızı engelliyorlardı.
Kurtulduktan sonra kendi revir doktorumuzdan bu hususta rapor
aldık."
Sık sık ağız ve burunlarını elleriyle bastırarak, iletişim
kurmalarının engellendiğini, saat 22.30 civarında
"gidiyoruz" diye ikaz edilerek dışarı
çıkarıldıklarını belirten Çolak, daha sonra bir helikopterle Akıncı
Üssü'ne götürüldüklerini anlattı.