Organ bağışıyla hayata dönünce...
Abone olSiroz hastalığıyla yedi yaşından itibaren mücadele eden, ergenlik döneminde karaciğeri iflas noktasına gelen Galip Doğan, Dokuz Eylül Üniver...
Siroz hastalığıyla yedi yaşından itibaren mücadele eden,
ergenlik döneminde karaciğeri iflas noktasına gelen Galip Doğan,
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan organ nakliyle
hayata döndü. Doğan, organlarını bağışlayarak doktoruna teşekkür
etti.
11 Nisan 1986’da İzmir’de dünyaya gelen, 1999’da karaciğer nakli
olması gerektiğini öğrenen ve üç yıl kadavradan bağış bekleyen
Galip’e şans, 2001 yılındaki doğum gününde güldü. 11 Nisan günü
yapılan bağış üzerine Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne
çağırılan Galip, burada Prof.Dr. İbrahim Astarcıoğlu ve
beraberindeki Karaciğer Nakli Ekibi’nin başarılı operasyonuyla
hayata tutundu.
İzmir’de yaşayan Mardinli Şehmus -Güli Doğan çiftinin 8 çocuğundan
6’ncısı olan Galip, 9,5 saatlik operasyon sonrasında 4 ay yatarak
tedavi gördü. Ardından, hastanenin Karaciğer Nakli Polikliniği’nde
15 gün, aylık ve 6 aylık periyotlarla takip ve kontrolleri yapıldı.
Adım adım hayata dönen genç, 28 yaşına gelince özel bir bankada
gişe memuru olarak çalışmaya başladı. Geride kalan 13 yılda önce
İzmir Ticaret Lisesi’ni sonra Ege Üniversitesi’nin 2 yıllık
Bilgisayar Programcılığı Bölümü’nü tamamlayan Galip Doğan, son 6
aydır banka çalışanı olma sevincini, doktoru Prof. Dr. İbrahim
Astarcıoğlu ile paylaştı.
ORGANLARINI BAĞIŞLADI
Organ bağışı konusunda herkesin duyarlı olmasını isteyen karaciğer
nakilli genç, bir yıl önce kendi organlarını bağışladı. Galip,
duygularını şöyle anlattı:
“Çocukluğum hep hastalıkla mücadele ederek geçti. Rahatsızlığım 7
yaşında yağlı ve tuzlu yemekler yediğimde bulantı ve kusmayla
başladı. İlk olarak Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne
gittik. Orada biyopsi yapıldı ve bunun sonucunda gizli sarılık
olduğum ve bunun karaciğerimi etkilediği belirtildi. 8 yaşına
geldiğimde şikayetlerim sürüyordu. Bunun üzerine tavsiyeyle Dokuz
Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne geldim. Burada ilaç tedavisi
uygulandı ve her ay kontrollerim yapıldı." Şikayetleri sürerken,
1999’da doktorların karaciğer nakli olması gerektiğini söylediğini
anlatan Astarcıoğlu, şunları söyledi: "Ailemde hiç kimsede böyle
bir rahatsızlık yoktu. Nakil olmadan önceki son dönemde karnımda
asit birikiyordu ve beni çok rahatsız ediyordu. Nakil öncesine
kadar yaşantım 2 hafta hastane, bir hafta evde geçmeye başladı.
Organ bağışı için umudum tükenmişti, ilerisini göremiyordum. Doğum
günüm olan 11 Nisan 2001’de bağış haberi verildi ve akşam Dokuz
Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne çağırdılar. İkinci bir hayat şansı
yakaladığım için dünyalar benim oldu. Nakilden sonra düzenli takip
yaptırarak hayata döndüm. Şimdi 6 ayda bir kontrole geliyorum.
Geçen yıl ben de organlarımı bağışladım. Bağış yapan aileye ve bana
hayat veren doktorlarıma teşekkür ediyorum.”
"KADAVRADAN NAKİLLER YETERSİZ"
Hastası Galip Doğan’ın mevcut formu ile çok sevindirici duruma
geldiğini belirten DEÜ Hastanesi Karaciğer Nakli Birimi Mesul
Müdürü Prof. Dr. İbrahim Astarcıoğlu da Galip’in kadavra kaynaklı
nakil konusunda şanslı hastalardan biri olduğunu belirtti.
Günümüzde bağışın çok düştüğüne dikkat çeken
Astarcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Hastamız şu an gayet iyi
durumda. Galip’e nakil yaptığımız dönemde Türkiye’de kadavradan
toplam nakil sayısı 75-80 civarındaydı. Geçen yıl itibarıyla
baktığımızda ülkemizde toplam karaciğer nakli sayısı 1248 ve bunun
ancak 288’i kadavradan yapılıyor. Yani kadavradan nakil oranı şu an
yüzde 23. Geri kalan yüzde 77 nakil maalesef canlı vericiden
yapılıyor. 2001 yılı ile kıyasladığımızda kadavradan nakil oranı
3,5 misli artmış. Canlı vericiden nakil ise 10 misli yükselmiş. Bu
oranlar, Türkiye’de karaciğer naklinde kadavra kaynaklı nakillerin
ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor.”
(İHA)