Organ bağışının dinde sakıncası yoktur
Abone olDicle Üniversitesi Hastaneleri Başhekimliği’nce Organ Bağış Haftası kapsamında düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, organ b...
Dicle Üniversitesi Hastaneleri Başhekimliği’nce Organ Bağış
Haftası kapsamında düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr. Nihat
Hatipoğlu, organ bağışının İslam’da sakıncasının almadığını
söyledi.
Başhekimliği konferans salonunda düzenlenen panelin açış
konuşmasını yapan DÜ Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Sait Alan, şu
ana kadar dünyanın beyin ölümü tanısı konup da ayağa kalkan,
iyileşen, tek bir hastanın olmadığını söyledi. Prof. Dr. Alan,
“Genellikle beyin ölümü ile bitkisel hayat karıştırılır. Bitkisel
hayatta beyin fonksiyonları yerindedir. Ama yetersizdir. Fakat kişi
ölmemiştir. Beyin ölümünde ise mutlak ölüm gerçekleşmiştir. Düşünün
bir gülü kopardınız, suyun içine koydunuz, beyin ölümü gerçekleşen
kişi de o gül gibidir. Suyun içinde olduğu sürece birkaç gün suda
kalır. Birkaç gün sudan beslendiği ölçüde canlı kalır, sonra suda
çürür. Beyin ölümü de böyledir. Ama bitkisel hayat daha farklıdır.
Ülkemizde 2011 yılı verilerine baktım. 25 bin tane organ nakli
bekleyen insanlarımız var. Bu az bir rakam değildir. Bunu
canlılardan karşılamak hemen hemen imkansızdır. Avrupa bu konuda
bizden kat kat ilerde. Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgesi organ
bağışı konusunda biraz daha bilinçlenmiş durumda. Ama bizim
bölgemizde bu oran arzu edilen seviyenin çok altındadır. Gönül
ister ki bu bağışın kolaylaşması, kişilerin seve seve bağışta
bulunması, sağlık çalışanlarımızın da bu bilince varması. Bu konuda
hastaları yönlendirmesi ve bir ölçüde organ nakli bekleyen
hastalara ümit olmasıdır” dedi.
“ZARURİYET HARAMI HELAL KILAR”
Daha sonra konuşan Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu ise Kuran-ı Kerim’in
temel prensipleri ortaya koyduğunu söyledi. Prof. Dr. Hatipoğlu,
“Hz. Peygamber prensipleri kendisine verilen bilgiyi kadarıca
açıklar. Organ nakli ve benzeri yeni gelişmelerde Kuran’da bir
hüküm bulmamız mümkün değildir. Ancak işaretler olabilir. Biz organ
bağışı konusunda diyoruz ki dinen caiz mi değil mi? Tabi orda ne
var, organı alınan var, organ nakledilen var. İki kişi var
önümüzde. Organ veren insanın aklına bir sürü dini soru var. Bir de
teknik soru var. Tüm bunların çözülmesi gerekir. Çözülmeden çok
geniş manada organ bağışının olabileceğini ben ihtimal içinde
tutmuyorum. Bunun halledilmesi lazım. Organ bağışı konusunda iki
görüş var. Birinci görüş diyor ki insan kendi vücudunun sahibi
değil. Allah’ın emanettir, hoyratça kullanamazsınız. İkinci kesim
ise evet Kuran veya Hz. Peygamber’in bu konuda söylediği
belirleyici bir emare olsaydı teslim olurduk. Organ bağışına
iştirak edilebilir. Çünkü bu bir zarurettir. Zaruret de ihtiyaç
kadar uygulanır. Ne demek yani siz kalbin, böbreğin, gözün yerine
yapay bir malzeme kullanamıyorsanız, yapay malzemede yeterli sonucu
alamıyorsanız, bu bir zaruriyet olmuştur. Zaruriyet haram olanı
helal kılar. Bizim fıkıh usulümüzde yaşayan veya ölenin organlarına
müdahale etmek dinen caizdir diyor. Çağımızdaki Kuveyt, Ürdün,
Suudi Arabistan, Türkiye’ deki Diyanet İşleri gibi benzeri fıkıh
konseylerindeki yetkili insanların tercihi bu ikinci görüştür.
Organ nakline bir dinin engel olmadığını söylüyor. Yaşayanlar için
şöyle bir hassasiyet var. Yaşayan kişiler kendi organını başka bir
kişiye verebilir mi? Şayet nakleden kişi daha sonra organında bir
zafiyet oluşursa bu organ nakli olamaz. Çünkü yaşayan kişi yaşam
hakkı bizim için daha muteberdir. Ama bir problem yoksa, ikisi de
yaşamını sürdürebilecekse dinen bir sakıncası yoktur” diye
konuştu.
(İHA)