Orduya harekete geç çağrısı
Abone olErgenekon davasında bugün Ordu göreve çağrıldı. İdianame'de bir tek Hilmi Özkök savunuluyor denilerek onun ismi üzerinde soru işareti yaratıldı.
''Ergenekon'' davasının 50. duruşması başladı. Tutuklu
sanıklardan Mehmet Adnan Akfırat'ın savunması alındı. "Ucu açık bir
soruşturma yapılıyor. Burada Türkiye'nin vatanseverleri
yargılanıyor" diyen Akfırat, mahkemede Genelkurmay'a çağrıda
bulundu.
Duruşmanın öğleden önceki bölümünde, tutuklu sanıklardan İşçi
Partisi (İP) Merkez Karar Kurulu üyesi Mehmet Adnan Akfırat
savunmasını yaptı.
Akfırat, "Ucu açık bir soruşturma yapılıyor. Burada
Türkiye'nin vatanseverleri yargılanıyor. Biz bu insanlara nasıl
askerlik yaptıracağız" dedi.
GENELKURMAY SORUMLULUKLARINI KULLANSIN
Akfırat, "Genelkurmay Başkanlığı, Türk ordusuna karşı
yapılan iftiralara karşı hak ve sorumluluklarını
kullansın. Bugün Türkiye'nin insiyatifi ABD'nin elinde"
diye konuştu.
Sanık Akfırat, "Türkiye, insiyatifi eline alırsa bu adli terör
eylemini engelleyebiliriz. 12 Mart ve 12 Eylül'de bile böyle
uygulamalar yapılmadı. Bir suç soruşturması yok" ifadesini de
kullandı.
MİT ŞEMASI
Akfırat, 2003 yılında MİT tarafından hazırlanan ve "Ergenekon
Şeması" olarak adlandırılan şemanın, emekli Orgeneral Hilmi
Özkök'ün o dönemde Genelkurmay Başkanı olması için imal edildiğini
öne sürdü.
Akfırat, sözlerine "MİT'in 2003 yılında hazırladığı şemada
adı açık olan kişilerden biriyim" dedi.
Görülmekte olan davanın MİT tarafından hazırlanan bu şemaya
dayandığını öne süren Akfırat, "Bu şema, büyük bir suçtur.
Türkiye'nin bütünlüğüne karşıişlenmiş bir suçtur. Hiç kimse Tuncay
Güney'in arkasına saklanarak bu şemayı yapmanın sorumluğundan
kurtulamaz" dedi.
Bu şemayla dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun hedef
alındığını öne süren Akfırat, MİT'in bu şemayı hazırlamasını
eleştirdi.
Akfırat, MİT'in şemayı, 10 Temmuz 2003 tarihinde Genelkurmay
Başkanlığı'na gönderdiğini kaydettiğini, ancak mahkemenin sorması
üzerine bu şemanın Genelkurmay Başkanlığı'nda bulunmadığının
bildirildiğini ifade etti.
ÖZKÖK ŞEMAYI CEBİNE KOYUP GİTMİŞ
Şemanın dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e
gönderildiğini iddia eden Akfırat, "Öyleyse Hilmi Özkök
şemayı kendisine gönderilmiş özel bir mektup gibi cebine koyup
gitmiş. Böyle bir devlet olur mu? Bu neyi gösteriyor?
Hilmi Özkök, bu şemayla özel bir ilişki içine giriyor. Bunu
gösteriyor" diye konuştu.
Tuncay Güney'in mülakatında TSK ile İP'in suçlandığını, bu
suçlamaların kayda geçmesi için Güney'in 2001 yılında
sorgulandığını iddia eden Akfırat, Tuncay Güney'in de el yazısıyla
bir şema hazırladığını savundu.
Akfırat, söz konusu dönemde ABD'nin Irak'a müdahale yapmayı
planladığını, Bülent Ecevit'in başkanlığındaki hükümetin buna karşı
olduğunu, Genelkurmay Başkanlığı'nda da bu konuya ilişkin
oluşturulan bir çalışma grubunun Türkiye'nin çıkarlarını korumak
için bir tampon bölge oluşturmayı düşündüğünü anlatarak, bu şartlar
altında da harekatın yapılamayacağını savundu.
Söz konusu şemanın Türkiye'nin bu kararlığını bertaraf etmek
amacıyla hazırlandığını öne süren Akfırat, o dönem Genelkurmay
Başkanı olan Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun, Türkiye'nin çıkarları
açısından Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olmasını uygun
bulmadığını öne sürdü.
"YALMAN'IN GENELKURMAY YAPILMASI PLANI
Akfırat, "Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun da daha sonra açıkladığı
gibi, Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin uzatılması, bu zaman içinde
Hilmi Özkök'ün emekli olması ve Aytaç Yalman'ın Genelkurmay Başkanı
yapılmasının planlandığını" iddia etti.
Adnan Akfırat, "Bu şema, Orgeneral Hilmi Özkök'ün
Genelkurmay Başkanı olması için imal edilmiş bir şemadır"
dedi.
Mahkemenin söz konusu şemada bazı kişilerin adlarının kapalı
kalmasıyönünde karar alarak, şemanın iftira suçu oluşturabileceğini
bildirdiğini öne süren Akfırat, davanın iddianamesinin özetinin MİT
tarafından 2003 yılında hazırlanan 11 sayfalık belge olduğunu
savundu.
İddianamede TSK'nın çok değerli pek çok komutanının suçlandığını
öne süren Akfırat, "İddianamenin bir tek Hilmi Özkök'ü
övdüğünü" öne sürdü.
Akfırat, şemanın sorumlularının ortada olduğunu, haklarında
soruşturma açılması gerektiğini söyledi. "Bu şema, bu
davanın tertip olduğunun en önemli delilidir" diyen
Akfırat, düzenleyenlerin bunun bir tertip olduğunun anlaşılmaması
için ortaya çıkmasını istemediklerini iddia etti.
Akfırat, Tuncay Güney'in 2001 yılında alınan ifadesinde kendisine
söylenenleri anlattığını, bu ifadenin de tertibin bir parçası
olduğunu ileri sürdü.
ABD'nin iki önemli gazetesinde 2001 yılının şubat ayında bir hafta
arayla iki haber yayımlandığını, bu haberlerde Irak sınırında
TSK'nın komutanlarının kaçakçılık yaptığının söylendiğini, dönemin
Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun da düzeltme gönderdiğini anlatan
Akfırat, "Bu haberlerden bir hafta sonra Tuncay Güney de verdiği
ifadesinde aynı şeyleri söylüyor. Hatta sorgucu soruyor,'Bizimkiler
yapıyor, CIA'nın üzerine atıyorlar değil mi?' diyor. Güney de öyle
olduğunu söylüyor. Kendi suçlarını TSK'ya karşı bir operasyon için
kullanıyorlar" diye konuştu.
MİT ŞEMASI KULLANILDI
Akfırat, savunmasında, "Eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun
ile çok yakın olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 7 Temmuz
2002 tarihinde Söğüt'te yaptığı konuşmada, koalisyon ortaklarına
sormaksızın '3 Kasım'da erken seçim yapalım' çağrısında
bulunduğunu, bunu yaptığı bir telefon konuşmasının ardından
açıkladığını" öne sürdü.
"Türkiye'de seçim tarihi de Türkiye içinden belirlenmiyor. Ne zaman
seçim yapılacağı, hangi partinin seçileceği de Türkiye dışından
belirleniyor" iddiasında bulunan Akfırat, MİT'in hazırladığı
şemanın, o Türkiye'yi o dönemde bir erken seçime sürüklemek için
kullanıldığını savundu.
"AK Parti'nin iktidara gelmesinin ABD ordusunun dayatması
olduğunu, çünkü ABD'nin Türk ordusunu Irak'ın kuzeyinde
istemediğini" iddia eden Akfırat, "Bütün darbe yaygaraları
ve söylentileri de bunun üzerine şekilleniyor. Kimdir hedef
alınan? Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Aytaç Yalman ve Şener
Eruygur'un suçu 2003'de ABD'nin Türkiye'yi 80 bin askerle
işgal etmesini öngören tezkerenin reddini istemeleri. 1 Mart
tezkeresinin engellenmesidir. Bu Ergenekon tertibinin ardındaki
hınç" diye konuştu.
Akfırat, İP'nin de aynı nedenle davaya dahil edildiğini
savundu.
ABD'nin Ortadoğu kaynaklarının, petrolünün olduğu yere yakın bir
kukla devlet oluşturmak istediğini, Türkiye'nin de bölgede ağırlığı
olan bir ülke olması nedeniyle ABD çıkarlarını tehdit ettiğini
söyleyen Akfırat, "4 Temmuz'da ordu buna uymadığı için askerin
başına çuval geçiriliyor. O çuval Hilmi Özkök'ün kafasına
geçirildi. O askerlerin kafasından o çuval çıktı, ama Özkök hala o
çuvalla dolaşıyor" dedi.
DİNK SALDIRISI BİZE YAPILMIŞ BİR
SALDIRI
2002'den 2006 yılına kadar MİT şemasının hiç gündeme gelmediğini,
2006 yılında Danıştay saldırısından sonra ise yeniden ortaya
çıktığını ifade eden Akfırat, Hrant Dink'in de bu tertibe karşı
sadece Ermeniler'i değil, Türkler'i uyardığını belirterek, "Hrant
Dink saldırısı da bize karşı yapılmış bir saldırıdır" diye
konuştu.
Akfırat, Türkiye'ye karşı bütün tertiplerde "haham" diye
eleştirilen Tuncay Güney'in ifadelerinin kullanıldığını, ancak
Güney'in kendisinin bile bunu kabul etmediğini belirterek, "Sadece
Tuncay Güney değil, MİT'in burada bilinçli bir katılımı var. Bu
suçtur. Bu tertibi düzenleyenler ne zaman köşeye sıkışsalar bir
Tuncay Güney operasyonu başlıyor. En son Güney operasyonu
zayıflayınca Güney'in MİT ajanı olduğu ve Ergenekon'un içine
sızdırıldığı söylendi" dedi.
Tuncay Güney'i, Aydınlık Dergisi Haber Araştırma Müdürüyken 1995
yılında tanıdığını aktaran Akfırat, Güney'in, aynı mahallede oturan
ve Aydınlık'ta çalışan Nevzat Yılmaz'a kendisiyle tanışmak ve daha
önce çalıştığı 2000;e Doğru Dergisi'nde yayımlanmış bazı belgelerle
ilgili bilgi almak istediğini söylediğini anlattı.
Akfırat, "Güney'in istihbarat örgütlerinin oyuncağı olduğunu
anlamak için çok fazla bilgi gerekmiyor. Ben Tuncay Güney'le gider
gizli bir örgüte girer miyim? Böyle bir şey olabilir mi? Güney
buraya gelse, ki bu mahkemeye gelmesi lazım, 15 dakikada siz Tuncay
Güney'in ne olduğunu anlarsınız" dedi.
"TUNCAY GÜNEY'İ TÜRKİYE'DE GÖRDÜLER
Akfırat, Tuncay Güney'in 2007 yılı Aralık ayında yasa dışı yollarla
Türkiye'ye getirildiğini ve 2008 yılı Ocak ayında "Ergenekon"
operasyonunun yapıldığını, daha sonra Güney'in soruşturmayı yürüten
savcılarla ilişki içinde olduğunun ortaya çıktığını öne sürdü.
Nevzat Yılmaz'ın aynı mahallede oturduğu Tuncay Güney'i Aralık ayı
sonlarından itibaren 2008 yılı Şubat ayı da dahil olmak üzere
oturdukları mahallede gördüğünü aktaran Akfırat, "Bu da bunun bir
adli yargılama değil, bir tertip olduğunu ortaya koyuyor" dedi.
İddianamede kendisiyle ilgili bölümlerin 62 sayfa olduğunu,
bunların sadece son 1,5 sayfasında suç isnadında bulunulduğunu,
geri kalanında ise gazeteci olması nedeniyle tuttuğu arşivdeki
belgelerden oluştuğunu anlatan Akfırat, iddianamede İşçi Partisi
üyesi olmasının yargılanmasına dayanak yapıldığını
savundu.
MUSTAFA KEMAL'E SALDIRI
Akfırat, "Bu yargılama, çağdaş uygarlık seviyesinin
önüne geçme hedefini Türkiye'nin önüne koyan Mustafa Kemal'e de
saldırıdır. Vatanseverliğin suç sayıldığı bir ortamda Türk ordusu
nasıl ayakta kalacak? Genelkurmay Başkanlığı'nın da burada çok
büyük sorumluluğu var. Türk ordusuna ve komutanlarına yapılan ağır
hakaretlere ve iftiralara karşı Genelkurmay hak ve yetkilerini
kullanmalıdır. Vatanseverlere saldırı yapılıyor. Bu bir adli olay
değil, adli terör haline gelmiş bulunuyor. Ucu açık soruşturma,
adliyenin Türkiye'deki vatanseverlere, aydınlara karşı terör
yürütmesi için bir araç olarak kullanılıyor" dedi.
Çok eleştirilen DGM'lerde bile buna benzer bir uygulama
görülmediğini öne süren Akfırat, "Ergenekon" yargılamalarının 13
Kasım 1918 sonrası İstanbul'u İngilizler'in fiili işgali sonrası
yapılan yargılamalarla büyük benzerlik gösterdiğini iddia etti.
O dönemde de yargılamaların hukuki bir süreç olduğunun
savunulduğunu ve mütareke basınının "Niye bunu eleştiriyorsunuz?
Hukuk işliyor" dediğini anlatan Akfırat, yargılananların tüm
yurtsever kurumlar, milletvekilleri, önceki hükümetin bakanları
olduğunu, soruşturmanın bugünkü gibi ucu açık olduğunu söyledi.
Aynı davada yargılanan Diyarbakır Valisi Raşit Bey'in bu haksızlığa
tepki göstermek için "Tıpkı Abdülkerim Kırca gibi intihar ettiğini"
ileri süren Akfırat, "O zamanki yargılamanın savcısı Damat
Ferit'ti. Bizim savcımızı biliyorsunuz Tayyip Erdoğan. O dönemde bu
davayla ilgili kara listede Mustafa Kemal de bulunuyor. Ona göre
tutuklamalar yapılıyor. O dönem hazırlanmış davada inisiyatif
İngilizlerdeydi, bugün ise ABD'de. İnisiyatifi Türkiye alırsa,
ancak o zaman bu adli terör eylemi engellenmiş olur" diye
konuştu.