Bu millet 60 ihtilalini, 80 ihtilalini ve 28 Şubat postmodern
darbesini yaşadı, bu aralıklarda devam eden yaşam da bir nevi
militarist kimselerin gölgesinde yaşanmıştır.
Canlı tarihi yaşayanlar ve onların çocukları o vahim günleri
hatırlayınca bu defa cesaretlerini topladı, o kara günlerin
gelmemesi için hayatını ortaya koydu ve darbe girişimine
“DUR” dedi. İnsanlarımız, canı pahasına bu zulme
karşı sesini yükseltti, yükseltmeye devam ediyor.
Can gitti canlar gitti, 160’dan fazla insanımız meşru hükümetini,
esarete düşürmek istedikleri devletini muhafaza etmeye, savunmaya
çalıştığı için vuruldu, binlercesi de yaralandı, gazi durumuna
düştü.Bu yiğitlerden birisi de Ergani’li bir vatandaşımızdı, ruhu,
ruhları şad olsun.
Bu millet bu yersiz müdahaleye boyun eğmez eğmiyor da.
Bu konuda şuurlu ve itidalli hareket eden halkımıza da teşekkür
ederiz. Umarım gelecekleri aydın olur.
İşin ilginç tarafı mümtaz asker olarak bilinen subaylar;kıdemliler
kurmaylar olmasına rağmen haklın bu tepkiyi verebileceklerini
tahmin edemediler.Bu kadar halkından kopuk olan kimselerden ne
çıkar derseniz başkalarının piyonu olmak çıkar derim.
Askerin bir özelliği disiplinli olması, bir diğeri milli manevi
değerlere bağlı olması, üçüncüsü de meşru hükümetin emrinde ülke
savunmasına hazır kıtada olmasıdır.
Şükürler olsun ki ekserisi o duruma geldi geliyor. Ama eski devlet
anlayışı nasıl ki ağababaları istedi diye darbe yapıyorlardı, bu
gün de dışarıya bağımlı hareket edip bu ucuz şahsiyete sahip olan
kimseler maalesef ordumuzda da var.
Devlet dine mesafeli olup, din duygusunu birilerinin insafına
bırakınca birileri de o saf dini duyguları kullanarak, birkaç
kuşaktan milyonlarca insanımızı cemaatine bağladı, uyuşuk bir kitle
meydana getirdi. Bu gün de o kimseleri devletin farklı kurumlarında
istediği tarzda kullandırıyor ve ilginçtir ki paralel devlet olarak
nitelendirilebilecek kadar büyüdü, öyle ki darbeye kalkışacak kadar
şımardı.
Neyse ki, ordunun içinde hür generaller vardı, aklıselim dairesinde
işini yapan subaylarımız vardı. Bu hastalıklı ruha sahip
soytarılarla aynı yola girmekten kendini alıkoyanları için onları
tebrik ediyorum.
Devletin silahlı kanadı, meşru hükümetin emrinde olmalıdır. Yoksa
kendisi meşruiyetini kaybeder. "Ekmeksiz yaşarım,
hürriyetsiz yaşayamam" diyen Üstad
Bediüzzzaman bu hallere işaret etse gerek.
İzzetle yaşamaya yaşam denir, yoksa özgürlüğü kısıtlanmış bir
kimsenin onuru zedelenir, ruhu örselenir, hayattan lezzet alamaz,
böyle bir hale evet demektense ölümü tercih eden babayiğitler
vardır.
Bundan takriben 15 yıl önceydi, paralelin oyununa gelen bir doktor
yakınım askerlikten izne gelmişti, mevzu mevzuu açtı bana dedi ki
“Eyüp abi ben teğmen olarak askerlikte kalsam ancak
takkiye ederek yer yer namazımı kılmazsam dinen caiz olur mu? Amaç
günün birinde gücümüzü kullanarak devleti kontrolümüzün altına
almak, orduyu millileştirmek için tabi, bu soru karşısında “insanın
ne zamana kadar yaşayacağı belli değil, bize düşen ibadetimizi yeri
getirmektir, planları kuran ve gerçekleştiren Yüce
Allah’tır” anlamında bir cevap vermiştim.
Meğerse binlerce kimse bu şekilde devlet kurumlarının içine girmiş
üstelik Ordu da dahil.
İlginçtir bu halkın ruhunu tanımayacak kadar, kendi kilosunun
hafifliğini bilemeyecek düzeyde bu örgüt yarı yolda kaldı ama ne
yazık ki Türkiye’nin karizmasına birkaç ustura attı.
Yazıklar olsun bu millete, bu devlete bu sıkıntıyı verenler.
Sağduyulu halkımızdan da Allah razı olsun. Zaman kenetleme
zamanıdır. Darbeye hayır deyip ortak bir deklarasyona imza atan
meclisteki dört partiye de müteşekkirim.
Siyasete bir uyarım var, ucuz politika yaparak, vakit öldürürseniz,
birileri gelir sizi bombardıman edip, kendini kahraman ilan eder.
Öyleyse kendinize gelin bu milletin ihtiyaçlarına cevap verin e
mi?
Benden söylemesi.