Global Agency’nin kurucusu İzzet Pinto “Bütün dünyanın gözü üstünde” dediği, GQ dergisinden ‘Yılın Yükselen TV Yıldızı’ ödülünü alan genç oyuncu Onur Seyit Yaran, Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'ye konuştu.Üçüncü projendesin. Instagram’da 3 milyondan fazla takipçin var. Çok konuşuluyor, sosyal medya gündemine sık sık giriyorsun. Ama magazinde pek yoksun... Kendini nasıl anlatırsın? Hırslı, istekli ve gayretli bir adamım. İşime odaklıyım. Dış etkenlerden etkilenmemek için sanırım kendimi kapatıyorum. Üç-dört yakın arkadaşım var. Genelde ya onlarla ya ailemle vakit geçiriyorum. Kendimi dışarıya açmayı pek sevmiyorum. İşime yoğunlaşarak hayatıma devam etmek istiyorum. Zaten ruhumu besleyen şey de işim.Bu ‘gayretli’ adamın hikâyesi nerede başlıyor? Babam tekstilci, annem ev hanımı. Bir ablam var. Bakırköy’de doğmuşum. O zamanlar Fındıkzade, Çapa’da oturuyormuşuz. Ben ilkokula gidene kadar orada yaşadık. Ardından Tarabya’ya taşındık. Bir koleje yazıldım. Bana benzemeyen çocukların nasıl davrandığını gördüğüm bir yer ve bu da benim için deneyim olmuştu. O dönemlerde satranç hayatıma girdi.Nasıl? İlkokul birinci sınıfta okurken satranç öğretmeni sınıfa girdi. Hepimizi ayağa kaldırdı. Kafasına göre dört kişiyi seçti. Ben de onlardan biriydim. Takıma girdim. Ardından bu sayede burs aldım. Her sene İstanbul şampiyonu oluyordum, milli takıma dahil oldum. Satranç sana ne kattı? Çocukken anlayamıyorsun ama şu an baktığımda kafamda bazı planları kurarken daha stratejik olduğumu, üç-beş adım sonrasını hesaplayabildiğimi fark ediyorum. Daha sabırlı, temkinli olmamı sağlamış.Neden bıraktın? Bir süre sonra bunu bir spor olarak değil, görev olarak görmeye başladım. O alan bana fazla ciddi geldi. Hatta o dönemin federasyon başkanı eve gelip dönmemi istedi ama ben futbola yöneldim. Galatasaray altyapısına başladım. Sekiz sene oynadım. Ama istediğim kadar iyi değildim, daha gençtim, kendime odaklanamadım. Bu arada Haliç Üniversitesi Spor Akademisi’nde okuyordum. Futbolu bırakınca okulu da bıraktım. Şimdi İstanbul Üniversitesi’nde sosyoloji okuyorum.Satranç, futbol, sosyoloji, oyunculuk... Biraz şıpsevdi misin? Kendimi aradığım dönemdi. O zamanlar yaşıtlarım başka şeylerle ilgilenirken benim gelecek kaygım yoktu ama gelecek planım vardı. O yüzden aslında çok fazla alan değiştirdim. Bir de mükemmeliyetçiyim, bir işin en iyisi olamadığımda, bu benim için düşüş oluyor. İşimde iyi olmadığım zaman aşağıdayımdır diye düşünüyorum. Ve işi bırakmak istiyorum.Şu an oyunculukta zirvede misin? Hayır ama en iyilerinden birisi olmaya çalışıyorum ve bu meslekte en iyilerden biri olacağıma inanıyorum, inşallah. Nasıl bir keşif hikâyen var? Futbol oynadığımda sahada olmayı, yeteneğimi insanlara yansıtacağım bir iş yapmayı çok sevdiğimi anladım. Film ve dizi de çok izlerdim. Yapabilir miyim diye düşündüm. Bir şeyler ezberleyip ayna karşısında çalıştım falan. Ufak bir modellik serüvenim oldu, ardından oyunculuk eğitimi aldım. Mental olarak kendimi geliştirdim. İlk işim ‘Kalk Gidelim’le başladım.Aynaya baktığında ne görüyorsun? Yolun bir kısmını yürümüş ama hâlâ yürüyecek çok yolu, hedefleri olan, hırslı birini görüyorum. Fiziksel olarak da kendine iyi bakmış, bakımlı ve estetik bir adam. “Sen öyle yeşil baktığın sürece ağaca ihtiyacımız kalmıyor” gibi yorumlar yapılıyor sosyal medyada senin için. Sen kendini seksi buluyor musun? Kendimi seksi bulmam. Tatlı ve sempatiklikten yürüyorum (gülüyor).Hep yakışıklı mıydın? Hep yakışıklıydım diyemem ama güzel bir çocuktum. Sarışın, renkli gözlü denildiği zaman güzel bir tip akla gelir ya! Ben de yanımdaki çocuklara göre görüntümle sempati toplardım. Çocukken iyi hoş da, oyunculukta sarışın erkek olmanın etkisi ne oldu? Genelde senaryolarda sarışınları kötü ya da zengin olarak kodluyorlar. Ben de bu algıları kırmak, kendimi deforme etmek ve kamera önünde her şeyi yapabileceğimi göstermek istiyorum.Geçtiğimiz günlerde GQ’dan ‘Yılın Yükselen TV Yıldızı’ ödülünü aldın... Ne hissettirdi? Büyük prestijdi benim için, bazı şeyleri doğru yaptığımı hissettim. Bu ödül mesleğe dair çokça sorumluluk sahibi olmam gerektiğini hatırlatan bir simge gibi oldu benim için... Global Agency’nin kurucusu İzzet Pinto senin için “Şu anda bütün dünyanın gözü üstünde olan bir sanatçı” demişti. Yurtdışında ilgi görüyor musun? Kendisine çok teşekkür ediyorum. Evet, mesela ‘Kardeşlerim’ birçok ülkede yayımlanıyor ve hatta en son Şili’de de yayına girdi. Arap fan’lar çok fazla. Bu kitleyi ve ilgiyi yurtdışında yapılacak projelerle arttırmak istiyorum.Ne gibi planların var? İspanyol işleri ve İspanyolca çok ilgimi çekiyor. Bir senedir de İspanyolca dersleri alıyorum. Ve biliyorum ki bir gün İspanya’da evimden çıkıp orada bir sete gideceğim. Genelde hayaller Hollywood’dur. Senin İspanya sevdanın sebebi ne? Benim için yeni Hollywood, İspanya. Hikâyelerini seyirciye anlatış biçimi çok güzel ve ters köşe. Ayrıca dijitalde bir şey çektiğin vakit bunu Hollywood’da, Bollywood’da ya da Avrupa’da yapmışsın artık bir farkı yok. Gelecekle ilgili mesleğine dair hayallerin var mı? Zeki Demirkubuz’u çok beğeniyor ve onunla çalışmayı çok istiyorum. Bir biyografide rol almayı, birisi gibi olup “Nasıl olmuş ya!” dedirtmeyi hayal ediyorum. ‘Kardeşlerim’ iki sezondur atv’de oynuyor. Kendi gözünden, canlandırdığın karakteri nasıl anlatırsın? Doruk karakteri okulun sahibinin oğlu ve başlarda klişe bir zengin. Burslu öğrencileri hor görüyor. Sonra Asiye’yle karşılaşıyor. Karakterin dönüşümü de aşkla başlıyor.Sana neler kattı proje? Kariyerimin çıkış noktası oldu. Bana çok şey kattı ve katmaya da devam ediyor. Doruk karakterini çok severek oynuyorum; bendeki yeri ayrı olacak. Şaşırtan tepkiler alıyor musun? Genelde dizideki babam Akif Atakul’a çok güvenme diyorlar (gülüyor). 3 milyon takipçin var. DM’den ‘yürüyenler’ oluyor mu? Mesaj kutuma çok fazla etkileşim olduğu için tek tek girip bakamıyorum. Gelen yorumları elimden geldiğince okumaya çalışıyorum.Sana oradan ulaşmaya çalışan birinin şansı olur mu? Ben ilişkilerde yüz yüzeciyim. Orada gör, o anda etkileşime geç. Nasıl bir âşıksın? Sevdiğim insana karşı romantik ve yapıcı bir âşığım. Çapkın mısın? Eskiden çapkındım, artık değilim. Ne değişti? Büyüdüm. Karşı cinsimde ya da hayatta aradığım şeyler değişti. Artık daha duygusal bakıyorum birçok şeye. O halde nasıl biri âşık eder seni? Zeki ve çalışkan olanlar ilgimi çekiyor. Arkadaşlarımı da öyle seçiyorum.Peki ya aşkta? Bu konuda fiziksel olarak bir sınıflandırma yapamam. Çünkü ileride şu an tarif edeceğim fiziksel özelliklere sahip bir kadın yerine, başka profilde bir kadınla evlenebilirim. O da açıp ‘Bizimki zamanında Hakan Gence’ye ne konuşmuş’ diye okuduğunda kendine benzemeyen bir profil tarifi görürse mutlu olmayız, değil mi? O yüzden şu anda karşımdakinin ruhani olarak dokunması gereken yere dokunması bana yetiyor diyebilirim.Bu aralar âşık mısın? Güzeliz bu aralar, iyiyiz be (gülüyor). İlk öpüşmeni hatırlıyor musun? Evet. Antalya’daydım. Üzerimde Galatasaray formam vardı. Sırtımda kocaman Onur yazıyordu. Ve satranç turnuvası için oradaydık (gülüyor). Sekizinci sınıftaydım. Zaten sonra satrancı da bıraktım (gülüyor).Fiziğin böyle olmasa ekranda yine bu kadar popüler olur muydun? Bu işe başlarken bunlar önemli ama geçici ve göreceli şeyler aslında. Artık güzellik ya da yakışıklılıktan çok daha önemli olan şeyler var. Ne gibi? Seyirciye duyguyu nasıl aktardığın, işine ne kadar konsantre olduğun, ne kadar teknik bilgiye sahip olduğun... İnsanlar da artık daha gerçek şeyler izlemek istiyor.Sektörde bu sebeple önyargılarla karşılaştığın oldu mu? Çok büyük eleştirel yorumlar almadım. Ama oyuncu koçum çalışırken “Güzel adam ve kadınlar nasıl göründüklerini önemsediği zaman kamerada kötü durur, karaktere odaklanamazlar” demişti. Ben de buna kapılmamak için kendimi daha fazla çalıştırdım. Güzel, yakışıklı olmadan da bir şeylerin yapılabileceğini düşünüyorum. Bir sonraki işimde de mümkünse çirkin görünebileceğim bir karakteri oynamak istiyorum.Mesela karın kasların, baklavaların var mı? Evet, sekiz tane var (gülüyor). İyi bir rol için o sekiz baklavayı yerle bir edip çok kilo alır mısın mesela? Evet, kesinlikle rolüm neyi gerektiriyorsa onu yaparım.