Öper misin ! ?

Behiç KILIÇ behickilic@internethaber.com

Haftasonu itibari ile, izninizle “hafif” takılalım!.. Çağdaş matbuat buna artık”Bodrum gazeteciliği” diyor. Bendeniz size Bodrum’un nefis koylarından, mutlu insanlarından, muhteşem yatları ve katlarından söz edemeyeceğim. Sebebi basittir. Medyanın cennet köşelerinden sunulan ihsanlardan yararlanamayacak kadar salak bir fani olarak bu dünyaya gönderilmiş olduğumuzdan, söz konusu mekanlarda barınacak bir dünyalık kaptıramadık. Bu yüzden mevcut doküman üzerine geyik kovalamakla yetinmek durumundayız...

Mevcut doküman şudur...

Eşi menendi bulunmaz, muhteşem hazirun!..

Engin fikirli, cin yorumcularımız (Bir kısım elbette)

Değerli bilgilerinden yararlandığımız kardeşlerimizden apayrı bir cemaat!.. Uçan kaçan kurtulmaz, ”sen neymişsin be üstad” modunda döktüren, lafı tam döktürüp höt üstü oturtuğundan emin olan muhterem zevat...

Mesela PKK’ya, AB’nin Brüksel krallığına falan karşı çıktığımız için “Bu herif belli ki faşistin teki, ne söylese haddini bildirmek cevazdır” tıngırtısında, neredeyse “Allah bir” dememize bile muhalefet etmekle kendilerini yükümlü kılan dantelist(!)ler...

Laf olsun torba dolsun havuzundan kafa uzatanlar...

Kısaca, kalite kontrol kaleminin sigortasını patlatacak kadar hiper aktif canlarım ciğerlerim!..

Bir cumartesi pazar yazısını kendilerine mevcut durumu arz etmek için ayırıversem ne olur ki yani!..

Buyrun bakalım...

Tayyip bey’le Baykal bey üzerine, daha doğrusu, birbirleri için sarf ettikleri lafların gölgesinde memleketin hal ve vaziyeti üzerine bir yazı yazdım.

Altını şöyle dolduruverdiler..

“Behiç Bey,

Baykal'
a moda olduğu için mi saldırıyorsunuz?

Adam 65 bin Amerikan askerini engelledi, hepinize rağmen.

hala Baykal'a saldırıyorsunuz.Yoksa bu engelleme sizi rahatsız mı etti?

Herkesin laftan başka hiçbirşey üretmediği bir ortamda ne yapmasını bekliyorsunuz başka?

Yoksa iktidarla muhalefetimi karıştırdınız?

Askere Irak'a gir emrini Baykal'dan mı bekliyorsunuz yoksa.

7-.-0.2005 15: 1 Sarp Kaya 

Hadi buyrun bakalım...

Arkadaş hem sarp hem kaya, biz bununla nasıl başedeceğiz de meramımızı nasıl anlatacağız acep?..




Deneyelim..

Baykal’a moda olduğu için saldırmıyoruz Mustafa’dan yolumuzu buldukta onun için saldırıyoruz dersek yüreğiniz soğur mu birader!?

Bak ben sana bir konuyu anlatayım da doğrusunu da bil... ABD’nin 65 bin kişilik istila gücünün Türkiye’ye girişininin önlenmesinin kahramanı öyle söylediğin gibi sizin reis falan değildir!.. Akıl var mantık var sayı var, meseleyi aklında süsleyip vatan kurtaran aslan biziz falan demeye getirme...

Aslı şudur...

ABD ile görüşmelerde Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’a da girmek ve hem PKK’ya hem de Kerkük istilasına karşı koymak istiyordu. ABD bunu kabullenmiyordu ama teskere geçseydi, TSK bu ısrarını sürdürecek ve ABD’ye üs verilmesine böylece rıza gösterilmesinde ısrarcı olacaktı. Barzani ve Talabani Türkiye’yi kesinlikle Irak’ta istemiyordu. Barzani’nin ve yakınlarının ve de ABD kaynaklarının açıklamalarını hatırlarsak  TBMM’de etkiledikleri milletvekillerinden söz ettiklerini görürüz. İlk teskere, bu organizasyona ve Türk Askerinin K.Irak ısrarına takılmıştır beyim. Ötesi teferruattır.

İkincisi...

Melih Aşık’ın Milliyet’te şöyle bir yazısı çıktı.”CHP üç kişiye iş bulma uğruna tv radyo dünyasını AKP'ye teslim etti. Yeni yasa ile AKP hangi avantajlara kavuşacak? Eski RTÜK Başkanı Nuri Kayış dün bize bunu anlattı:

- Türkiye'de 1.500 civarında radyo ve televizyon kanalı var ve bunların önemli bir bölümü irticai nitelikte yayın yapıyor. RTÜK, AKP'nin kesin kontrolüne girdiği için, bunlar artık en küçük bir ceza ve kapatılma korkusu duymadan istedikleri şekilde yayın yapabilecekler...

Önümüzdeki günlerde "Frekans İhalesi" var... Bu ihale savsaklanmazsa yayın kuruluşlarından alınacak toplam para birkaç milyar dolar civarında... Ya bu ihaleyi yapacaklar ve parayı alacaklar, ya da yaptık, yapıyoruz diye yayın kuruluşlarını sürekli baskı altında tutacaklar.

RTÜK'ün, Bölge Müdürlükleri tam oluşturulamadığı için yıllardır boş tutulan 500 civarında kadrosu var. Büyük olasılıkla bunu en kısa zamanda kullanıp yandaşları arasında paylaştıracaklar.

- CHP'li 3 üyenin bunlara engel olma şansı hiç yok mu peki?
- RTÜK Yasası'na göre 9 üyeden oluşan Üst Kurul'un toplanabilmesi ve karar alabilmesi için 5 üye yetiyor. 3 CHP'li üye RTÜK'te kararlara müdahale edemez, sadece gözlemcilik yapabilir.”

Melih Aşık’da moda diye Baykal’a mı saldırıyor, yoksa ayarsız bir işbirliğini mi anlatıyor sizce?. Oktay Ekşi de galiba en iyi başlık, Radikal Gazetesi’ndeydi... TBMM’nin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçim yapmak amacıyla önceki gün ‘Olağanüstü’ toplanmasını ve bu kutsal (!) görevi tamamlayıp tekrar tatile girmesini, ‘RTÜK kardeşliğinde pürüz yok’ başlığıyla okuyucuya sunmuştu.

Çok meraklı olmayanlar bilmeyebilir. O nedenle bir küçük özet yapalım:

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyelerinin nasıl belirleneceği son 10 yıldır bitmeyen bir tartışma konusudur.

Yasanın ilk çıktığı tarihte Bayan Tansu Çiller iktidarda idi. Yalapşap çıkarttığı bir yasayla bu kurulu seçme hakkını (ANAP ve CHP’nin desteğiyle) TBMM’deki siyasi partilere bıraktı. Bu düzenleme Anayasa’ya aykırı idi ama işlerine gelince Anayasa’yı görmezden gelenler,  itirazlara kulak vermediler.

Anayasa Mahkemesi bu uygulamanın Anayasa’ya aykırı olduğunu karara bağlayınca, AKP iktidarı ‘doğru’ olanı yapmak, yani RTÜK üyelerini siyasi etki dışında kalacak şekilde belirlemek yerine CHP ile anlaşarak ‘RTÜK’ü ele geçirme konsorsiyumu’ kurdu.

İki parti önce Anayasa’yı, yanlış çözüme uygun hale getirdiler. Sonra ilgili yasayı o yanlışa uydurdular ve önceki gün de 6’sı AKP’ye, 3’ü CHP’ye yakın adaylardan oluşan 9 üyeyi olağanüstü toplantı

yaparak seçtiler. Diye devam ediyor, moda diye Baykal’a mı saldırıyor!?.

Sade vatandaş bile olsa bir insan bu ülkede doğruları teşhis edebilmek ve “benimki iyidir” diye yandaş amigoluğa soyunmamak zorundadır...

Soruverin bakalım sevdiğiniz lidere...

Memleketin kuytularında neler oluyor, mesele bir belediye başkanının kaçak yapılardan, yamuk ruhsatlardan para toplayıp havuz yaptığından, bu havuzdan çıkan ayda 300 küsur milyarın fısırıktan bir televizyon kanalına aktarıldığı, karşılığında parti phopagandası yaptırıldığı lafları falan neyin nesidir?..

Mesela, hangi partinin yolsuzluk komisyonu üyesi vekilleri, inceledikleri yağma ve kalanın sahiplerine dokunulmaması konusunda talimat almışlardır...

Mesela Atatürk’ten miras bir kuruluşun içindeki soygunu ortaya çıkaran müfettiş, Allahını şaşırtan yamyam sürüsünü şikayete gidince hangi lider tarafından kapıdan kovulmuştur?!.

“Baykal ABD askerini Türkiye’ye sokmamışta biz de rahatsızmışız da o yüzden Baykal’a saldırmışız”

Aklını seveyim senin!..

O kadar mı?..

Olur mu!?.

Buradan buyrun, bu da İzmir’den Kemal miş..

İhlas’ın kurtarılması ile ilgili bir yazı yazmıştık.“XmanX Tr adresinden haddimizi bildiriverdi usta!..

Şöyle ki;

“Siz tebrik ediyorum!!! ve kocca bir AFFERİM diyorum. CHP agzı ile yazı yazdığın ne kadar da belli. Hiç karşı taraftan bakmayı denedinmi?.  Ama sizler sahibinin köpeği misali denileni yazan yazar
takımından olsanız gerek. Bu arada yazınızı hasbel kader okudum. Sizi nasıl yazar yaptılar onuda anlamadım. Edebiyatım pek iyi olmasada sizin ne denli basit bir yazar olduğunuzu anladım. Buna sizde destek oldunuz. Kendi kelimeleriniz yetmediği için Sizin tayfadan olan başka bir yazarcığın yazısından alıntı değil tamamını yazmışsınız. Sizi tebrik ediyorum ve kocca bir AFFERİM diyorum. Neyse ihlası savunmak bana düşmez beni ilgilendirmez de ama sizin niyetiniz ihlas değil, kendiniz gibi düşünmeyenlere saldırmak diğer bir misalle üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Bunu anlayabilecek durumdayız. Arpalarınız kesilince böyle feryat figan ediyorsunuz. Neyse daha fazla devam etmeyi gereksiz buluyorum. Kalıplaşmış beyinleriniz kabullendikleriniziden ileriye gidemez zaten bu yüzden devam etmiyeceğim. Cumhuriyetin kuruluşundan buyana Ulu önderimiz ATATÜRK'den sonra bu CHP nin vatana millete hiç hayrı dokunmamıştır ve bundan sonrada CHP ve zihniyetini taşıyanlarında faydası olacağına inanmıyorum. O yüzden devam etmiyorum. Son olarak yazı üslubum imla hatalarım devrik cümlelerim boldur çünkü
siz buna müstehaksınız. Bu arada aklıma gelmişken yazısından alıntı
aldığınız arkadaşınıza da söylediğim gibi, size AFFERİM diyorum çünkü bizim memlekette AFFERİM diye çamurdan çıkmış 'e derler. Kemal Yıldız İzmir”

Ne diyeyim sözüm meclisten dışarı, öper misin, sabaha mı bırakırsın!..

Biz “sahibinin sesi köpekler olarak, arpalarımız kesildiği için feryat figan” ediyormuşuz..”Arpalar kesildi lafı yabancı değil, Tayyip ağzı.. Buradan arkadaşın adresini öğreniyoruz,biz de ona göre CHP sahibimizin sesi köpekleriz, yukardaki bize çatan CHP)li kardeş duysun da utansın.. Herif bizi ‘yani bu kemal kardeş) hasbelkader okumuş ( laftaki asalete bak, kenarı) Bu arada uyanık bir de Atatürk katıyor meseleye ve ne yüce bir bakışı olduğunu deklare ediyor..

İhlas’ı da savunmazmış ama..

Savunma o zaman efendi...Orada yüzbin çaresin insanın gözyaşı ve bedduası var..

Şuraya Yenişafak’ta bir köşede yayınlanan ihlaszede mektubunu koyayım da bu adamın kimlere koltuk çıktığı anlaşılsın..Mağdur mektubu şöyle.” Hemen cevap verelim: Tabii ki; "ihlas" sözcüğü "gönül temizliği", "saflığı", "doğruluğu" anlamındaki "hulûs"tan geliyor...

Birkaç gündür "Keşke daha iyi hatırlayabileceğim bir yere koysaydım!" diyerek pişmanlığımı dile getiriyorum kendi kendime...

O kadar samimi, derdini o kadar açık-seçik biçimde anlatan bir okur mektubuydu ki.. "Bu mektup köşede aktarılmayı hakediyor" diyerek bir yerlere sıkıştırdım ama maalesef bulamıyorum...

Benzerleri mutlaka başka köşe yazıcılarına da postalanan bu mektup, parasını (5 bin dolar) İhlas Finans'a kaptırmış bir okurumdan geliyordu. Tam da, İhlas Finans'ın tasfiye işleminin bir an için TMSF'nin eline geçer gibi olup sonra tekrar çıktığı günlerde elime ulaştı. Okurum CHP'lerin ("AKP milletvekillerinin namaza gitmesini fırsat bilerek" deniliyor) Bankacılık Yasası tasarısına ilave ettirdikleri bir maddeyi - CHP ile uzaktan yakından akrabalığı olmadığını özellikle belirterek- sevinçle karşılıyordu. "Sıraya sokulan" ama bugüne kadar kaptırdığı parasını alabilmek için kendisine bir türlü sıra gelmeyen "İhlas Finanszedeler"den birisiydi

İhlas Finans'ın tasfiye işleminin TMSF yönetimine geçmesine TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in "sıcak bakmaları"na rağmen. (Burada Semerci'nin yazısından bir küçük bilgi daha aktaralım: "Ancak İhlas Finans'ın bir dönem yöneticiğini yapan Ali Coşkun ve pekçok AKP'li aynı görüşte değildi.")

Ayrıca bakın, Semerci'nin sorularını cevaplayan TMSF Başkanı, İhlas Finans'ın tasfiye işleminin TMSF yönetimine geçmesi halinde (batık banka sahiplerine uygulanan kanun gereğinde herşeylerine el koyma işleminin ne önce ne de yeni yasa çerçevesinde İhlas Grubu için söz konusu olmadığını belirtse de) ortaya çıkacak kısmi iyileşmeleri nasıl açıklıyordu: "Şu anda iflas sürecini İhlas Grubu yönetiyor. İhlas Finans'ın alacaklı olduğu kurumlar var. Bu kurumların pek- çoğunun yine İhlas Grubu ile bağlantılı olduğu belirtiliyor. Bu nedenle tasfiye sürecinde bu kurum kendi grubundan alacaklarına karşı yavaş hareket ediyor olabilir. Devreye biz girdiğimizde süreç hızlanır, bu süreç İhlas'ı zorlayabilir."

Ama artık zorlayamayacak!

Peki (yeni aynı soru) neden? Bu yeni sürec niçin başlatılmadı, İhlas Finans'ın tasfiyesi yine niçin İhlas Grubu'nun eline bırakıldı? Semerci'nin yazısında yer alan şu bilgi de önemli: "İhlas Holding üstüne basa basa 'İhlas Finans'tan kullandığımız tek kuruş kredi yoktur, TMSF'ye geçen bankalara tek kuruş borcumuz kalmamıştır' dese de SPK raporu farklı bir yöntemin varlığını iddia ediyor. Bu yöntem, paravan bayiler aracılığıyla finans kurumundan, İhlas'a para aktarılmasına dayanıyor.

İsterseniz şimdi de (yerimiz daralıyor çünkü) işin siyasi yönüne bakalım:

Başbakan Erdoğan bu konuda niçin aksi yönde talimat verdi?

Semerci: "Niye takıldı, anlamak mümkün değil... Başbakan'ın tavrının, muhalefetin en büyük kozu olacağına eminim."

İşte böyle... Geçen günde yazmıştım: Gazetelerin "ekonomi sayfaları" şu günlerde gerçekten ilginç hikayelerle dolu yine.. Başlığa dönerek yazıyı noktalayalım: "İhlas" sözcüğü "hulûs" (gönül temizliği) kökünden gelmiyor muydu?

Ona da siz karar verin! “

Bu doğru yazı, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak’ta yayınlandı İzmir’li Kemal efendi... Bana saldır biz şerbetliyiz de, 100 bin gözü yaşlının ahı için sosyeteleşmi “abi” ile ABD li veliahtının günahlarına ortak olma...

Ve gelelim meselenin assolistine...

Yırtık çamaşırdan çıkma rekortmeni Murat!..

En bilgili, en kültürlü, en karizmatik, en anlama özürlü!..

Efendim geçen hafta Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, özelleştirme ile ilgili bir görüş bildirdi.Gayet mantıklı, gerçekçi ve ülke çıkarlarını gözeten unsurlardan bahsetti. Şener asla özelleştirmeye karşı çıkmıyordu ve yabancı sermayenin, istihdam, üretim işbirliği çin Türkiye’ye gelişine karşı değildi. Yabancı sermaye gelirin yurtiçinde yaratıldığı sektörlerde yoğunlaştı. Türkiye'de yaratılan gelir bu yolla yurtdışına aktarılabilir. Bu şekilde cari açık kapanmaz, kriz bile olur' demişti. Biz de bunu aktarmıştık..

Aktaramaz mıyız?..

Aktaramayız çünkü Murat var!.. Hemen gerekeni yaptı!

“cehalet''

Bu yzıdan da örüyoruz ki ülkemizde Doğrudan yabancı sermaye (DYY) cehaleti hala devam ediyor. Arjantin örneği gerçekten yerinde. Tüm güney Amerika ülkelerinde Türkiye'ye benzer bir biçimde idari kirlilik (rüşvet, yolsuzluk vs.) had safhada olduğu için yabancı sermaye girişleri ekonomiyi canlandırmada ya da istihdam yaratmada etkili olamıyor. Ama niye Arjantin'e kadar gidiyoruz ki? Önümüzde Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya örnekleri var. 1990'ların başında Avrupa Anlaşmasını imzalayan bu ülkeler 90'lar boyunca yoğun bir doğrudan yabancı sermaye akışına uğradılar. Bu hem milli gelirde 10 yıl boyunca ortalama 3 kat artışa neden oldu, bir yandan da istihdamda ciddi artış meydana getirdi. Bugün Polonya'nın en büyük kabusu, işçilik ücretleri yükseldiği için cazibesini kaybetmek ve DYY'yi Türkiye'ye kaptırmak.Şener ne dedi, Fethullah ne yumurtladı, Sevr hortladı mı teranesinden çıkıp şöyle biraz çevremize baksak, bu cehaletten daha kolay kurtuluruz.

7-.-0.2005 13: 1 murat arman “!

Ya işte böyle, şöyle bir etrafımıza bakıp cehaletten kurtulacağız ve Murat’a layık yazarlar olarak yamacındaki yerimizi alacağız..

Bunu nasıl yapacağız?..

Tövbe artık memlekette Sevr tehlikesi falan var deme cahilliğinde bulunmayacağız, Zaten adam ne zamandır bizi uyarıp duruyor, Sevr tehlikesi falan yoktur diyor kalın kafamız almıyor ki!.. Fethullah ne yumurtladı da demiyeceğiz belliki abi Hoca’ya sinirleniyor..

En önemlisi öyle Avrupa Birliği, özelleştirme filan gibi ağır konularda kendisinden icazet almadan asla ukalalık etmeyeceğiz, acaip kızıyo.,.

Yalnız, triplere girmesin ama o sözünü ettiği Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya da DDY halka öyle kağıt üzerinde belirttiği gibi refahı vefahı daha getirmiş falan değil...

Üstelik oralara sermaye gidişi ucuz işçi isdihdamı, ulaşım gibi alt nedenlerle ve kabullenir niteliklerde olmasına karşın.. Türkiye’de sarkılan noktalarda uluslar arası artı değerler hedef alınırken, istihdamda geniş çalkalanma tehlikeleri yaşanıyor..

Nasıl anlayacak dediklerimi acaba...

Bir cahil olarak bir ulemaya nasıl anlatacağız durumları!?.

Dedikya hafta sonu..

Bu yazıyı yazarak “işte bu seviye ile de boğuşuyoruz kader utansın” diye yazmadık biraz eğlenelim hep beraber istedik.