Yaşam öyle garip oyunlar oynar ki; bizler kendi dünyalarımızda
kaybolur gideriz.
Bazen isteyerek, bazen istemeyerek etrafımızdan habersiz oluruz.
Habersizlik; işimize gelir çoğunlukla çünkü.
O yüzden de bizden uzak, bize uzak yaşamlara dokunmak istemeyiz.
Oysa bazen o bizden uzak yaşamlara sıkıca dokunmak, hatta o
yaşamları hissetmek, hissederek anlamak gerek.
Çünkü o yaşamlar; aslında bizim yaşamlarımızdır.
Çünkü o yaşamlar; bizden daha gerçek
yaşamlardır.
Sıcaktırlar çünkü…
Saftırlar çünkü…
Her şeyden önemlisi; yürektendirler çünkü…
Bunca yüreksizlik, bunca hainlik, bunca vurdumduymazlık içinde
bu; o kadar önemli, o kadar kutsal ki kıymetinin farkında bile
değiliz.
Yazık ki değiliz.
O yüzden de insanlığımız eksiktir.
Kendimize insanızdır çünkü…
Bencil olduğumuz içinde başka yaşamların nasıl yaşam mücadelesi
verdikleri çok umurumuzda olmaz.
Olmadığı içinde o yaşamların önlerinde; yaşamlarını
zorlaştırırcasına engelizdir.
Bazen bilerek, bazen bilmeyerek; varlığımızla,
düşüncelerimizle ve ne yazık ki lüzumsuz ahkâm kesmelerimizle
engelizdir.
Her zaman, her yerde söylediğim ‘Tanrı’nın insandaki
evi’ olan vicdanlarımızdan uzak tutarız onları çünkü…
Vicdanımıza bile engelizdir yani…
Aslına bakarsanız yaşamın hepimize oynattığı garip oyunda Tanrı
başrolü onlara vermiştir. Ve onlar bu rollerinin hakkını verirken,
bizler küçük rollerimizle bile onlara
engelizdir.
Sonra da utanmadan onlara “engelli” deriz.